Dünyanın haline, aklım ermedi
Bir kalıpta bin bir, suratlar gördüm
Allah değil lutfu, kul esirgedi
Babayı evlada, hep muhtaç gördüm.
Tutanın elinde, kalmış tuttuğu
Bilmem kaçıncı baharında kopar kıyamet
Kadeh kadeh zevk içtiğin altın kaplarda surur
Temayülde palanga, hülyalarında haşmet
Soluklaşmış damlalar göz kapağında kurur.
Gözler nemli manasız korkularla yarışır
Sevgi Dağıtabilmek
Zamanın kuytu kıvrımlarında filizlenen sevgi tomurcuğu açtıkça, dünya’nın daha çok yaşanır olacağı kuşkusuzdur. Ellerin dokunuşu, gözlerin bakışı, sözlerin okşayışıyla Dünya dediğimiz şu misafirhane, mimarının gerçek gayesi doğrultusunda kullanılır hale dönüşecektir, insanın birazcık gayret ve özverisiyle.Zaten yaratılışta ki gerçek mana da bu değil mi?
İnsanın insanı sevmesinden başlayarak, bu yelpazeyi genişletmek ve bütün varlıklar üzerine hakim kılmaktır gerçek sevgi. Menşei kalp, yolu göz, mekanı mevcudat.
Şu ırk, bu milliyet, o renk ve falan meslek demeden insana karşı hadsiz sevgiler neden bayraklaştırılmasın ki? Birazcık düşünüldüğünde kin ve nefretin asıl zarar verdiği yerin çıkış noktası ve kaynağının olduğunun tespiti zor olmasa gerek.
Kavanoz içerisinde ki baldan, dışarısındaki arının gıdalanma çabasına teşbih edebiliriz bu olayı. Baldan zerre miktarı eksilmemesine rağmen, zaman ve gücünü boş yere heba etmek belki arı için doğal olsa da, insan için düpedüz ahmaklıktır. Zira insan hisleriyle değil, aklı ile hükmeden tek varlık olma özelliğine sahiptir.
Şems Tebrizi ve Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin muhabbetleri derecesinde bir başka dostluk numunesi gösterilemeyeceği bazı tarihçiler tarafından kaleme alınır. Öylesi muhteşem bir dostluk ki, adeta yaşadıkları dönemde dillere destan olmuştu.
Bir Kez Daha Gelsem Dünyaya
Bu gün seni gördüm düşümde
Menekşe kokuyordu saçların
Sarıldım kayboldum varlığında
Bir tanem güzelliğin bu gün daha bir başka
Saçlarında yıldızlar, gamzelerinde bahar
Alıpta götürüyor beni sonsuza yüzün
Ve sanır seni gören güneş ay senden doğar.
Matem tutma ne olur, ağlarım deniz ırmak
Karanfil sokak on beş numara
Elli beş yılın devleştirdiği kadın
Gözlerine mahzunluk sunmuş firuze falilasi
Anılar diyarında cenaze metanetiyle gezinirken
Okunuyor yüzünden bir idealin çilesi.
BİR HAYKIRSAM DİYORUM
Tatlı ışıltılar seyrettim gözlerinde
Mahkum kanaryanın haykırışından özgür
Sevginin bundan başka adı yok gramerlerde
Bir yanda yatan
Emri İlahi
Bir yanda müminler
Bayram sabahı
İfa edilen farz
İstemem sabahı olmasın gecelerin
Yarın hep aynı yüzler, ihtiyar ve gençlerin
Giyiniş saraya has, eda krala mahsus
İsmi edebi sohbet ahlaksızca sözlerin.
Bağrında taşıdığın aşk aleme bedel
Sevgiliyle uyumak, sevgiliyle uyanmak
Gözlerinde sevdanın özlemi yuva tutmuş
Karanlık gecelerin nahoş aydınlığında
Duyarken çıngıraklı kapı gıcırtısını
Hoppa kahkahalarda unutursun kendini
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!