Aşık olunan geçmişimizden dersler… B ...

Mehmet Halil
1192

ŞİİR


6

TAKİPÇİ

Aşık olunan geçmişimizden dersler… Bölüm 1

‘’Geçmiş geleceğin feneridir! ’’ derler ya… biz de geçmişten başlayalım, bu günümüzü aydınlığa çıkaracak kararları alırken…

Büyük İskender
Bir kahramanın çocukluğuna dair bildik hikayeler olmadığında icat ediliyor.
İskender için de doğmadan önce ‘’doğacak çocuğun aslan gibi hırslı ve cesur olacağı…’’ söylenmiş.
Aristoteles, İskender’in 13 yaşından itibaren çok daha kapsamlı bir eğitim almasını sağladı.
Dünya görüşü ve gerçekliğe bakış açısından ötürü Aristoteles, İskender için ideal bir eğitmendi.
Aristoteles, köleliğin sıradanlığı ve gerekliliğini ve kimi ırkların köle olmak için yaratıldığını öne sürer.
İmparatorluklarda adet olduğu üzere, kralı kral yapan, yeni rejimin ilk kurbanı oluyor.
Babasına düzenlenen suikaste İskender’in de parmağı olduğu söylentileri yayılmış…
İskender’i bu söylentilerden, cenaze sırasında da işlenen seri cinayetlerle kanıtları temizleyen ve İskender’e nefes aldıran Antipatros oldu. İskender sonra bu borcunu unutmadı.
334 yılında başlayan Makedon-Pers Savaşını verdikten sonra Antipatros’u kral naibi atadı. Parmenion ise, askeri hiyararşinin en tepesinde yer aldı.
Yunanistan - Thebaili katliamında… 6 binden fazla insan katledildi… 30 bin esir… Ganimet inanılmaz boyutta…
Troya savaşında 48-60 bin arasında askerle girilmiş… karşısındaki de aynı güçte olmalı…
İskender’in ordusu 50-100 bin kişilik oluyordu. Ordunun ve kullanılan hayvanların yiyeceği en önemli sorundu. Bu nedenler, savaşlarda hasat zamanı gözleniyordu. Hem ordusunun ihtiyacını karşılayacak, geriye kalan ne varsa yakılıp yıkılacak ki karşı taraf yiyecek sıkıntısı çekecek…
Kalan insanlar da zaten çoluk çocuk kılıçtan geçiriliyor… Kurtuluş yok…
Yolları üzerindeki tarlalarda hasat henüz yeni kaldırılmış olduğundan, iaşe subayları hasada el koyup köylüleri açlığa sürüklüyorlardı. ‘’Bir kral kendini tehlikenin göbeğine atmaz.’’
Sermayenin kaynağı VAHŞET ve KAN. Tek hedef iktidar. Güç…
Kendinden önce gelen krallıkların vahşet ve kanından elde edilenlere kendi elde ettikleri de katılınca dünyanın serveti elinde toplanmış demek…
Bir Yunan için geçmiş, esas olarak iki savaştan, yani Troya ve Pers savaşlarından ibaretti.
Perslere karşı Pinaros kıyılarında kasım günü 100 bin Pers askeri öldü… İsos çarpışması.
Bronz ve dökme demirden çukur kaplar yapıp bunları kumla doldurup, kumu kor halinde mancınıklarla Makedonların üstüne attılar (Tyros savaşı)
Ortalığın nasıl bir kan gölüne döndüğünü anlayabilmek için şehir surları içinde 6 bin silahlı adamın katledildiğini bilmek yeterlidir. Acımasız katliamdan kurtulan 2 bin savunmacı sahil boyunca çarmıha gerilmiştir.
- İskender, düşmanının gözüpekliği karşısında gösterdiği saygısına rağmen, ‘’Düşündüğün gibi can vermeyeceksin, bir mahkum için düşünülebilecek her şey gelecek başına’’ dedi.
- Batis, korkusuz ve kendinden emin bir ifadeyle kralı süzdü. Tehditlere rağmen ağzını açmadı.
- İskender bağırdı, ‘’ görüyor musun nasıl da inatla susuyor? Diz bile çökmedi! Ağzından tek yalvarma sözü çıkmadı. Ama ben onun sessizliğini nasıl bozacağımı biliyorum.
Henüz daha yaşıyorken, Batis’in topuklarından delinerek ip geçirildi, savaş arasına koşulu atlar onu şehrin etrafında sürüklediler…
Burada İskender’in yaşamını tümüyle değiştirecek bir şey oldu. İskender’i içeriye kabul eden rahip, onu açıkça tanrının oğlu olarak selamladı. Mısır gelenekleri uyarınca bu, sadece hükümdarın doğrudan doğruya Ra’nın oğlu olarak kabul edildiği fravunlara verilen bir ünvandı. Oysa İskender, ahalinin gözleri önünde bu üslupla selamlanmış olmanın verdiği şaşkınlığı gizleyememişti…
İskender Tyros’u kuşattığı sırada Dareios ona ikinci bir mektup gönderdi. Mektupta barış karşılığında toprak vererek ittifak öneriyordu.
Parmenion gibi kurmaylar, ele geçirilen toprakların yönetimine getirilecek yeterli sayıda Makedon olmadığından, daha fazla yerin fethedilmesinin sorundan başka bir şey getirmeyeceğini düşünüyordu.
İskender bütün bu yönetsel riskleri göze alıp Dareios’un mektubunu, ‘’yeryüzünün iki güneşe, Asya’nın da iki krala dayanmaya gücü yetmez’’ diye yanıtladı.
Pers savaşında (Gaugamela’dan sonra verilen kayıplar; her iki tarafın ordusu 100 bin civarında, ama savaşta taraflar yol üzerindeki yerleşim yerlerini de kılıçtan geçirdikleri için, Arrhionos’un verdiği rakama göre 300 bin ölü olduğu, Diodoros’un rakamları da 90 bin beşyüz olarak geçer…
Curttius Rufus ise pers cephesinde 40 bin ölü olduğunu yazarlar..
Esagila:Mezopotamya dininde Babil'in büyük koruyucu tanrısıdır.
İskender Babil’e girmeden önce elçileriyle mesajını gönderir. Mesajında;
1. Esagila yeniden inşa edilecek ve Babilliler Esagila kasasına onda birlik ödemelerini yapabileceklerdir.
2. Askerler evlerinize girmeyeceklerdir.
Şehri fethetmek için iki şey yetmiştir. Biri tanrıları, ikincisi ise ‘’Şehvete düşkündür! ’’ diye bilinen kadınların güvenliği… (Şehvete düşkün olanların şehvetten korkusu…)
On üçüncü gün askerler Sikilla kapısından girip Esagila önünde diz çöktüler. Ondördüncü günde tanrının önünde kurban kestiler. Onbeşinci günde İskender Babil’e girdi.
‘’Askerler evlerinize girmeyecek’’ ifadesi şehrin yağmalanmayacağına ve kışlaların şehir sakinlerinden uzak yere kurulacağı işaret ediyordu. Sokaktaki Babil’li için bu taahhüt güven vericiydi.
İskender 610 yılında Asurluları egemenliği altına aldıktan sonra Babil krallığının sınırlarını genişleten Kral Nabukadnezar’ın sarayında ikamet ediyordu.
Babil’liler Kral Nabukadnezar dönemini altın çağ olarak görüyorlar.
*Ölülerden zarar gelmez, İskender de eski Babil kralına saygısını sunmuş, yüce gönüllü bir kral olma sözünü vermiş ve hatta adına geleneksel bir taç giyme merasimi düzenlenmiş…
‘’yeryüzündeki cennetin temel taşı’’ diye tanımlanan ve doruğunun göklere eriştiği söylenen doksan metre yüksekliğindeki ‘’Babil Kulesine’’ ne de tırmanmış…
İskender Anadolu, Suriye ve Mısır’da kendisini, yerli halkı Pers zulmünden kurtaran kişi olarak tanıtmayı bilmişti.
*Artık buna karşı da düzenbaz tarihçiler aksini iddia edecek değiller ya…
Ege Denizi bölgesinin güvenliğinin sağlanması gibi stratejik değer taşıyan hedeflerine ulaşıldıktan sonra Makedon askerleri evlerine dönebileceklerini hesaplıyorlardı. Ama öyle olmadı ve ordudaki çoğu asker kendilerine sefer sırasında eşlik edecek kadın ya da kız arkadaş arayışına girdi.
Savaş zamanı kadınlar her türlü bedensel eziyetle yüzleşmek zorundadırlar.
Belki de en acı olanı, bedenlerine cebren sahip olunmasına karşın, tecavüze kendilerinin neden olduğu yönünde suçlamalarla karşı karşıya bırakılmış olmalarıdır.
İskender’in tarihçisi, Curtius Rufus da onlara bir darbe indirmekten geri kalmaz. * İskender’i doğrulama adına…
‘’İskender’in şehirlerinden hiç birinde böylesine bir ahlaki çöküntü, böylesine bir ahlaki yozlaşmayla karşı karşıya kalınmamıştır. Ebeveynleri ve kocaları, rezaletin bedeli ödendiği surece çocukları ya da karılarının her önlerine gelenle hayvanca cinsel ilişkiye girmelerine ses çıkarmazlar. Orada yaşayan kadınlar, her ne kadar edepli giyinseler de katıldıkları içki alemlerinde çabucak iç giysilerini çıkartırlar.
Okuyucularımla paylaşmaktan utanç duyuyorum, ama Babil’li kadınlar bu sırada giderek daha da edepsizleşerek, sonunda bedenlerini örten en mahrem giysilerinden de kurtulurlar. Bu ahlaksızca davranışlar salt erkeklerle beraber olan fahişeler arasında yaygın değildir, eğlence olsun diye evli kadınlar ve genç kızlar da böyle davranırlar.’’ Diye yazar.
Pers İmparatorluğunun yıkılışı, Girilemez sanılan Babil’e İskender’in girmesi bütün dünyayı titretmeye başladı… Savaşmanın yok olmakla aynı anlama geldiği o ortamda, güçsüzler için, göz göre göre yok olmaya gitmek yerine, yapılacak tek şeyin teslim olmak olduğu düşüncesi de yayılmaya başladı. Daha İskender şehirlere yanaşmadan mektuplar gönderiliyor, verilecek haraca razı oldukları bildiriliyordu. Başkaldıranın başı koparılıyor, ibret için şehirlerde dolaştırılıyordu. Böylece İskender Hindistan’da racaları da denetimi altına aldı…
İskender’in en önemli Pers kentini teslim alışının ardından, hiç vakit geçirmeden ele geçirilen olağanüstü miktardaki altın ve gümüş, kaynaklara göre, 1040 ile 1200 ton arasında olduğu ve bunun o tarihe kadar elde edilen en büyük servet olduğu söylenmektedir.
Savaş esiri olarak aldığı Pers Kral’ı Dareios’un kızlarını sarayın yeni sahibi olarak bir saltanat düğününe hazırlanmaları için eski saraylarında bıraktı. Altı ay sonra da Susa ile evlendi.
Artık İskender’in gücünden korkan birçok kentte, alt düzeydeki komutanlar İskender’e karşı mücadeleye hazırlanan komutanlarına tuzak kurup kellelerini İskender’e götürerek, onun emrinde görevler alıp ölümden de kurtulmuş oluyorlardı. Böylece ihanet de masumlaşıyordu…
İskender, bugün Bend Şevar denilen bölgede Pers krallarından istedikleri geleneksel geçiş ücretini Makedonlardan da talep eden Uksii dağlılarına karşı bir sefer düzenledi. İskender ödemeyi bir gün sonra yapacağını söyleyerek onları denetimleri altında tuttukları vadide buluşmaya çağırdı. Gece olduğunda Makedon ordusunu kayalık bir geçitten geçirdi. Ay saat iki sıralarında battığı ve güneş de yediye doğru yükseldiğinden, askerler yolu meşalelerle aydınlatıyorlardı. Şafak sökerken girdikleri dağ köylerinde henüz yatağında uyuyan çoğu Uksii oracıkta öldürüldü.
Uksii’lerin kaderini paylaşmak istemeyen yerli halk hiçbir direniş gösteremedi. Kaçabilen dağlara kaçtı, kaçamayanlar kılıçtan geçirildi.
Savaş hukukunun yazılı olmayan kaideleri uyarınca bir işgal ordusu tarafından istila edilen yerleşim yeri, teslim olmaya razı gösterirse orası yerle bir edilmezdi.
Garnizon komutanına göre şehrin yerle bir edilmekten kurtarılmasının tek yolu buydu. Garnizon komutanı kenti, kendi elleriyle teslim ederse kurtarabileceğini düşünüyordu.
Ne var ki, bir şehri yağmalamak bütünüyle farklı algılanması gereken bir eylemdi.
Persopolis pers İmparatorluğunun başkentiydi. İskender Makedonlara bu şehrin bütün Asya’nın nefret yuvası olduğunu anlattı ve saraylara dokunmamak kaydıyla, yağmalamaları için şehri onlara devretti. Zenginlik ve refahta eşi benzeri görülmemiş bir şehirdi Persopolis.
Şehir sakinlerinin evleri de yıllar yılı ihtişam ve zenginliğin her türlüsünden payını almış, donatılmıştı. Makedonlar birbiriyle yarışırcasına, karşılarına çıkan her erkeği kılıçtan geçirip evleri yağmalamaya koyuldular. Evlerin çoğu sıradan insanlara aitti. Açlıkları bir türlü dinmiyordu.
Kadınlar, savaş esirleri ve kölelerin hepsi, mücevherleri ve pahalı giysileriyle çekilip götürülüyor, tecavüz ediliyordu… * savaşlarda tecavüz Allahın emriydi… Erkeği baştan çıkaran onlar değil mi?
İskender bu katliama dur diyebilirdi. Persopolis’teki altın ve gümüş her askeri ihya edecek kadar boldu. Asya fatihinin asıl amacı olabildiğince fazla kent sakininin yok edilmesiydi.
Yiyecek stokları mevcut boğazları doyurmaya yetmeyecekti, dolayısıyla tek çözüm o boğazları kesip azaltmaktı.
İskender’in başarıları, o zamanın dalkavukları tarafından abartıldıkça iskenderin yeni fetih damarları kabarıyordu…
Antikçağda çocuk ölümleri çoktu… Ama o dönemin kaynakları bu konuda suskun kalmış, bir donanmanın denizdeki seyrini anlatmayı tercih etmişlerdir… Bu gün de aynı değil mi?
İskender’in çılgınlıklarına tepkiler de artıyordu. Makedon askerlerinin bir kısmını terhis edip bir kısmını pers askerlerinin oluşturduğu bir orduya katarken itirazlar yükseldi…
O zaman İskender’in hepsini kovması gerektiğini ve hatta sefere de babasıyla beraber çıkabileceğini söylediler…
İskender bunu duyduğunda yanındaki komutanla beraber konuşma yaptığı kürsüden kışkırtıcıların üstüne yürüdü… Liderlerinin ele geçirilmesini istedi, kimlerin yakalanması gerektiğini de söyledi. Sayıları on üçü bulan bu askerler idam edilmek üzere götürüldü.
Askeri ‘’mahkeme’’ toplandı. İskender bu kez, Abderalı filozof Anaksarkhos’un ‘’bir hükümdarın yaptığı her şey, ne surette olursa olsun, doğrudur’’ sözlerini hatırlayarak, üzerinde çok düşünmeden ölüm cezasını onadı. Bu olay gerginliği daha da artırdı.
Bir gün İskender’in tekne gezisi sırasında bir alamet kendini gösterir. Şiddetli rüzgar, İskender’in taşımakta olduğu krallık tacını başından alıp götürür. Taç nehrin kıyısında eski bir kral mezarını çevreleyen sazlıklara takıldı. Bu hayra alamet değildi. Tayfalardan biri derhal suya atlayıp sazlıklardan tacı kurtardı, hem kolayca yüzebilmek, hem de ıslanmasını önlemek için tacı başına geçirdi. Tayfanın zahmetini İskender bir gümüşle ödüllendirdi. Ardından da krala ait bir tacı giydiği için kırbaçlandı. Ödül kırbacı birkaç misli karşılıyordu.
Babil’de mahkumları özgürlüğüne kavuşturma yetkisine sahip olanlar yalnızca Marduk Tapınağı Esagila’nın rahipleriydi, dolayısıyla tahta çıkıp oturan yabancının gizemini çözecek anahtar da ellerinde.
Kehanetler Babil kralı ile ilgilendirildiğinden, Kaldaniler başlangıçta İskender’in kente uzak tutmaya çalışmışlardı. Filozoflar ise girmesini uygun gördüler.
Kaldanilerin başlangıçtaki uyarılarına uymayan kral şimdi pişmandı.
Kehanetlere göre 12 mayısta Kral ölecekti.
Krala körü körüne bağlı Kaldaniler, tedbiri elden bırakmazlar. 12 mayıs tarihi geçene kadar, birini vekaleten kralın tahtına geçirmeye karar verirler. Bu durumda tahtından resmen feragat eden kral yerine ölüm cezasına çarptırılmış bir mahkum ya da zihinsel özürlü biri tahta oturtulur. Bu kişinin krallığı kehanetin gelip kendisini bulana dek sürüyordu. Olur da hayatta kalırsa, bu kez cellatlar tarafından işi bitiriliyordu.
Nihayet öyle de oldu. Bir mahkum Kral’ın kıyafetlerini ve tacını giyip tahta oturtuldu. Kral hakkındaki kehanetin bozulması için bir sure sonra da idam edildi. Kara taşın üstündeki kara karıncayı gören tanrıyı aldatmak sacece o rahiplere mahsustu.
Yıllar süren askerlik artık askerler arasında huzursuzlukları artırıyordu. Hayat onlar için iki ucu olan hançer gibiydi. İsyan olursa kurtuluş umudu vardı ama askerlikte kurtulacakları yok gibiydi. Fetihlerin sonu gelmiyordu. İskender bu huzursuzlukların önünü kesmek için artık her kuşatılan yerde, askerlere ödül olarak yağma yapmalarına da izin veriyordu… Askerler paraya ve kadına doyuyorlardı…
İskender korkusu bütün dünyayı sarsıyordu… Kendi tayfası da dahil…

1. Kaynak : Büyük İskender: Kitap yayınevi (Jona Lendering)

Mehmet Halil
Kayıt Tarihi : 16.2.2013 13:45:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Mehmet Halil