Asfaltın Altındaki Nefes.

Hasan Belek 2
238

ŞİİR


11

TAKİPÇİ

Asfaltın Altındaki Nefes.

ASFALTIN ALTINDAKI NEFES..

Beton.
Gri.
Gökdelenler tırmanıyor hırsla,
bulutları delercesine değil,
cepleri delercesine.
Aşağıda, çok aşağıda,
unutulmuş bir sokak kedisi,
kirli bir birikintiden su içer gibi
hayatı yudumluyor.
Gözlerinde ne bir umut kırıntısı
ne de düne ait bir pişmanlık.
Sadece an.
Ham.
Çiğ.
Kaldırımlar yorgun,
üzerinden geçen binlerce ayak iziyle dolu,
her biri ayrı bir hikaye fısıldar,
duyabilene.
Ayakkabısı delik Ahmet Amca,
elinde file, içinde yarım ekmek,
bir de umut,
o da bayatlamış çoktan.
Gözleri gazete kağıdındaki iş ilanlarında,
küçük puntolarla yazılmış
KOCAMAN
bir hiçlik.
Birden
sözcükler
dökülür
ağzımdan
kırık
dökük
an
lamsız
belki
de
çok
an
lamlı
bir çığlık gibi
sessizliğin
tam
or
ta
sın
da
.
Vitrinler ışıl ışıl,
mankenler gülümser,
donuk, plastik tebessümler.
İçeride kahkahalar,
ipek elbiseler,
pahalı parfümlerin keskin kokusu.
Dışarıda,
camın buğusuna burnunu dayamış bir çocuk,
gözlerinde açlığın buğusu.
Vitrin yansımasında,
iki dünya
birbirine bakar,
ama görmez.
GÖRMEZ.
G Ö R M E Z.
G
Ö
R
M
E
Z
.
Emekçi Hasan Usta’nın nasırlı elleri,
makine yağı kokar,
ter kokar,
alın teri.
Yıllarını vermiş bu tezgaha,
dişliler arasında sıkışmış gençliği.
Şimdi ise
bir rakam sadece,
bordroda,
kesintiler hanesinde.
Duyuyor musun?
O dişlilerin gıcırtısını,
zamanın öğüttüğü kemiklerin sesini?
Tak
Tak
Tak.
Tak.
Dur.
Tak.
Yok.
Kelimeler dans eder,
bazen tökezler,
düşer,
kalkar,
yeni bir biçim arar.
Geleneksel kafiyeler,
ölçüler,
çoktan terk edilmiş bir istasyon.
Şimdi raylar bükülmüş,
trenler yoldan çıkmış.
Belki de yeni bir yolculuktur bu,
anlamın keşfedilmemiş coğrafyalarına.
Sesler.
Korna sesleri.
Küfürler.
Bir bebeğin ağlaması.
Bir satıcının bağırışı: “Tazeee! Gel vatandaş geeel!”
(Neyin tazeliği bu? Umutların mı? Hayallerin mi?)
Siren sesleri yırtar geceyi,
bir ambulans mı,
polis mi,
yoksa
toplumun
vicdanı mı
geçiyor
kırmızıda?
Yoksulluk
bir
kara
delik
gibi
yutar
önce
umutları
sonra
renkleri
en
son
da
sesleri.
Geriye ne kalır?
Boşluk.
Kocaman bir
boşluk.
Dilim,
kırbaç olur bazen,
şaklar gerçeklerin suratına.
Bazen bir fısıltı,
kimsenin duymadığı.
Bazen de sadece
bir harf yığını,
anlamını arayan.
D E N E Y S E L
B İ R
Ç A R P I Ş M A
kelimelerle.
Bak!
Şu gökdelenlerin gölgesine sığınmış gecekonduya,
tek bir ışık sızar,
titrek,
cılız.
İçeride bir öğrenci,
geleceği yazmaya çalışır,
ama mürekkebi bitmiştir kalemin.
Sistemin dişlileri arasında
UFALANIR
HAYALLER.
Ve sen,
bu satırları okuyan,
belki de bir plazanın yirmi ikinci katında,
belki de tıklım tıkış bir otobüste,
belki de benim gibi,
asfaltın altındaki o derin nefesi duymaya çalışan.
Ne fark eder?
Sözcükler köprüdür,
bazen de duvar.
Seçim senin.
Uzar gider bu şiir,
tıpkı bitmeyen bir yol gibi,
tıpkı dinmeyen bir sancı gibi,
tıpkı
o
kedi
gibi
hayata
tutunmaya
çalışan.
.
.
.
?
Hasan Belek
09 05 25
Akçay

Hasan Belek 2
Kayıt Tarihi : 9.5.2025 13:10:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Beton. Gri. Gökdelenler tırmanıyor hırsla, bulutları delercesine değil, cepleri delercesine. Aşağıda, çok aşağıda, unutulmuş bir sokak kedisi, kirli bir birikintiden su içer gibi hayatı yudumluyor. Gözlerinde ne bir umut kırıntısı ne de düne ait bir pişmanlık. Sadece an.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!