Asfaltın Altında Uykusuzluk

Sabit Süreyya Sirer
129

ŞİİR


2

TAKİPÇİ

Asfaltın Altında Uykusuzluk

I.
Şehir, sabahı hep aynı sesle açar:
Çöp kamyonlarıyla, sirenlerle, borç hatırlatan mesajlarla.
Camdan dışarı baktığında bir yüz değil,
Bir istatistik görürsün -
Yürüyen bedenlerin birbirine çarpmadığı,
Ama kimsenin de kimseye bakmadığı bir caddede
Bilinmeyen bir isim gibi yaşarsın.

Gökyüzü kirli,
Ve martılar bile krediyle uçuyor sanki.
Çocukların oyun sesleri,
Artık sadece arşiv görüntülerinde var.
Şehrin damarlarında dolaşan bu kalabalık,
Ne zamandır insan olmayı unuttu?

II.
Bir zamanlar “komşu” derdik yan dairedekine,
Şimdi “gürültü yapan yabancı.”
Bir zamanlar “sokak” bir nefes alma yeriydi,
Şimdi reklam panolarıyla dolu bir çerçeve.
İnsanı insana bağlayan ince ipler
Birer birer koptu da kimse duymadı.
Çünkü herkes kulaklıkla yürüyor artık,
Ve kimse kimseyi dinlemiyor.

Bizi birbirimize düşüren şey açlık değil,
Çünkü aç olan sadece midemiz değil,
Ruhumuz da aç,
Dokunulmaya, anlaşılmaya, sevilmeye.
Ama kimse kimseye elini uzatmıyor.
Belki de en ucuzlayan şey,
Bir selam oldu bu çağda.

III.
Yalnızlık, artık bir seçim değil;
İhale yoluyla ruhumuza kiralanan bir mülk gibi.
Kendimizi anlatmak için kelime değil,
Filtre seçiyoruz.
Gerçeği yaşamak yerine,
Taklit ediyoruz.

Ve işte o an -
Kendi hayatımıza yabancılaşıyoruz.
Kendi adımızı bir başkasının ağzından duyunca irkiliyoruz.
Çünkü artık hiçbir şey bize ait değil.
Ne düşüncemiz, ne duygumuz,
Ne de hayal ettiğimiz gelecek.

IV.
Şehir büyüyor.
Binalar gökyüzüne uzanıyor ama insanlar yere yaklaşıyor.
Yükseldikçe küçülüyor her şey.
Çünkü yüksek binaların gölgesinde
Vicdanlar boy veremiyor.

İçimizde bir boşluk var,
Sermaye ile doldurulamaz.
Bir çocuğun gülüşüyle susacak bir boşluk bu,
Ama o çocuk tablet başında büyüyor artık.
Bir dost omzuyla hafifleyecek bir ağırlık,
Ama dostluk da abonelik sistemiyle satılıyor.

V.
Toplum, kendine yabancı bir kalabalık artık:
Birbirini tanımayan milyonlar,
Aynı markayı giydiği için kardeş sanıyor birbirini.
Birbirine sarılamayan bedenler,
Aynı diziyi izlediği için yakın hissediyor.

Ve biz -
Kendi kurduğumuz düzenin mahkûmlarıyız.
Kendi icat ettiğimiz makineler,
Artık bizi yönetiyor.
İnsanı kurtaracak olan akıl dedik,
Ama akıl, vicdanını evde unuttu.
VI.
Belki de en büyük suçumuz,
Bu dünyaya alışmamız oldu.
Sistemin çarkları arasında sıkışmayı “normal” sandık,
Ve korkunç olanı “alışkanlık” diye adlandırdık.
Artık kimse soru sormuyor:
“Gerçekten yaşıyor muyuz?” diye.

Şehir konuşmuyor,
Sadece uğulduyor.
Ve biz, o uğultunun içinde
Kendimizi duymazdan geliyoruz.

VII.
Yine de, hâlâ umut var.
Çünkü betonun çatlağından çıkan bir ot gibi,
Direniyor insan olmanın ihtimali.
Çünkü bir gün, biri
Hiç tanımadığı birine el uzatacak.
Çünkü bir gün, biri
Karanlık bir caddede ışık yakacak.
Ve belki o gün -
Şehir, bir kez olsun insanı hatırlayacak.

Sabit Süreyya Sirer
Kayıt Tarihi : 2.10.2025 18:02:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!