I. Bozkırların Kalbinde Yanan İlk Ateş
Varlığın henüz bir fısıltı olduğu, fezanın engin boşluğunda, hilkatin ilk adımları atılırken... Ulu bozkırların engîn sükûneti, kadim sırlar saklardı koynunda. Nehirlerin yatağında, dağların doruklarında, bir ruh uyanıyordu. Bu ruh, Asena'ydı. O, sadece toprağın ve göğün nefesi değil, aynı zamanda bir milletin ecdadının en saf ve en kadim yansımasıydı. Her bir rüzgâr esintisi, târihin derinliklerinden, unutulmuş zamanlardan esrarlı fısıltılar taşırdı.
Gecenin en karanlık anında, gök kubbede parlayan bir yıldızın düştüğü yerde, ilk tohum atıldı. Bir otağ-ı hümâyûn kuruldu, demirden ve taştan değil, îmandan ve azimden örülü. Bu otağ, sadece bir barınak değil, bir beyliğin, bir devletin ve en önemlisi, bir milletin kutlu doğuşunun beşiğiydi. Nice menkıbe-i dilberân yazıldı o devirde, her biri kutlu nesillerin gönlüne kazındı. Asmanda yankılanan Tanrı'nın asil nefesiyle, zeminde Bozkurtun çelikten iradesi hayat buldu. Bu, sadece bir hayvanın değil, bir savaşçının ruhuydu; kudretin ve bekanın sembolü.
Demir dağlar eritildi, nice zorluklar aşıldı. Her bir çekiç sesi, bir düşmanı titretiyordu. Yürekler Turan düşüyle yanar, gözler ufukta yeni vatanlar arardı. Âlemin dört bir yanına tuğlar-ı zümrüt dikilir, al bayraklar rüzgârla dans ederdi. Her bir bozkurt ulusu, cihân-ı âleme birer yıldız gibi serpilirdi; Orta Asya'dan Tuna boylarına, Hazar'dan Akdeniz'e uzanan bir medeniyetin nişanesiydi bu. Kanla, terle ve gözyaşıyla yazılan bir hamâset destanıydı.
________________________________________
II. Bir Çınarın Gölgesinde: Osmanlı'nın Yükselişi ve Haşmeti
Asena, asırlar ötesinden bakar, yeni bir şafak-ı envârın söktüğünü görürdü. Çağlar değişirdi, lakin Türk'ün özündeki cevher asla solmazdı. Anadolu'ya akın akın gelen akıncıların nal sesleri, yeni bir devrin, yeni bir destanın müjdecisiydi. Atlar şaha kalkar, gazi ruhlar Allah'a sığınırdı.
Ertuğrul Gazi'den Osman Bey'e geçen o kutlu emanet, Asena'nın ruhunda bir gurur fırtınası estirirdi. Küçük bir beylik, toprağa düşen bir tohum gibi filizlendi, lakin kudret-i İlahiye ile kısa sürede Devlet-i Âliyye-i Osmâniyye adıyla ulu bir çınar oldu. Bu çınar, sadece bir devlet değil, üç kıtaya yayılan, âleme nizam veren bir medeniyetin temsilcisiydi. Adalet-i İlahî ile hükmeden bu devlet-i ebet-müddet, her feth-i mübârek ile Asena'nın ruhunu coştururdu. Sultanların kalbinde zafer sevinci, hak ve hizmet aşkıyla harmanlanmıştı.
Akıncı atları rüzgar gibi uçar, şemşîrler adalet için şakırdı. Zulüm bitirilir, mazlumlar her yerde ayağa kalkardı. Edirne'den İstanbul'a, Viyana kapılarından Yemen çöllerine kadar, Asena'nın ruhu, bu kudsî yürüyüşün her adımında hissedilirdi. Sanat, ilim ve irfanla büyüyen bu kudretli devlet, her bir taşında Asena'dan bir hikmet taşırdı. Mimarîde eşsiz eserler, edebiyatta büyülü kelimeler, ilimde çığır açan keşifler... Hepsi, bu kutlu neslin medeniyet aşkının ürünleriydi. Lakin devran döndü, hiçbir saltanat ebedi değildi.
________________________________________
III. Küllerden Doğan Anka: Cumhuriyet'in Şafağı Gazi Mustafa Atatürk.
Ne var ki, zamanın acımasız çarkları durmak bilmezdi. Devran döndü, kaderin cilvesi ağır bir imtihanla yüz yüze getirdi bu milleti. Kara bulutlar çöktü vatan semalarına, yedi düvel, bir an bile duraksamadan, her yandan sardı bu cennet yurdunu. Topraklar çiğnendi, ocaklar söndürüldü, ufuklar kapkaranlık oldu. Millet yorgun düşmüş, diz çökmeye zorlanmıştı. Asena'nın ruhu, evlatlarının bu ıstırabıyla kıvranırdı; bu millet-i necîbenin üzerindeki çile hiç bitmeyecek miydi? Bir facia kapıdaydı, tarihin tozlu sayfalarına malup düşmek an meselesiydi.
Tam da bu vaziyette, bu yeis ve matem içinde, bir yıldız gibi parladı Gazi Mustafa Kemal Atatürk. Asena'nın o kadim sesi, onun dudaklarından bir nara gibi yükseldi: "Ya İstiklal Ya Ölüm!" Anadolu'nun her bir köşesinde yankılanan bu haykırışla, millet uyanır, îmanla ve azimle direnişe geçerdi. Kadınlar, erkekler, çocuklar... Hepsi birer kahraman kesildi. Dumlupınar'da kanla, Sakarya'da destansı bir îmanla ve harika bir fedakârlıkla yeni bir tarih yazıldı. Küllerinden doğan Türkiye Cumhuriyeti, Asena'nın ruhunu yeniden gönüllerde parlatırdı. Özgürlük meşalesi hiç sönmeden yandı, aydınlık yarınlara doğru sebatla ve metanetle ilerledi. Bu, sadece bir devletin değil, bir milletin yeniden doğuşuydu.
________________________________________
IV. Bugünün Türkiye'si: Çelik İrade ve Askerî Haşmet
Bugün de dimdik ayaktayız. Bu kutlu vatan, Asena'nın izinde yürüyen her bir Türk evladıyla bir aslan gibi duruyor. Zorluklar ve imtihanlar hiç bitmiyor. Cihânın çetin şerâitinde, fesat ve nifak tohumları ekilmeye çalışılsa da, biz azimle yolumuza devam ediyoruz. Lakin îmanımız güçlüdür, emellerimiz yüksek. İlimde, fende, san'atta, iktisatta ve her alanda yükselişimiz sürüyor. Kendi gücümüzle, istikbale kararlılıkla yürüyoruz; müreffeh ve payidar bir Türkiye için.
Ve Asena'nın gözleri gururla doluyor... Zira bugün, Türkiye Cumhuriyeti'nin kalbinde atan milli gururumuz, Türk Silahlı Kuvvetleri var. Askeriyemiz, şühedânın kanıyla sulanmış bu topraklarda, vatanın bekçisi, milletin güvencesi. Pek kahraman, pek cesur, pek celadetli askerlerimiz, Asena'dan aldıkları o kutlu ruhla, vatan aşkıyla dolu. Göklerde hür bir kartal gibi uçan bayrağımız, karada dimdik duran zırhlılarımız ve tanklarımız, denizlerde hükmeden muazzam gemilerimizle!
Modern teknolojiyi îman ve vatan sevgisi ile birleştiren askeri gücümüz, dostluğa güven verirken, düşmana dehşet salıyor. Hava savunma sistemlerimiz, yerli ve milli İHA ve SİHA'larımız, füzelerimiz, savunma sanayimizdeki her bir adımımız, Asena'nın kadim ruhunun bize verdiği ilhamın eseridir. Hudutlarımız emniyet içindedir, milletimiz huzurla uyur. Kutlu nesiller, atalarının izini anır, maziden gelen destanlar ile müstakbel parlar. Asena'nın kutlu ruhu, her daim yolumuzu gösterecek ve Türkiye'nin şanlı yolu, ebediyen ilerleyecektir. Bu topraklar üzerinde tek bir fert bile kalsa, mücadele devam edecektir. Çünkü biz, Asena'nın çocuklarıyız, hürriyet bizim kanımızda var. Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Kayıt Tarihi : 20.6.2025 22:54:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!