Arkadaş Kalalım Şiiri - Sahir Üzümcü

Sahir Üzümcü
24

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Arkadaş Kalalım

Sıradan hatalar, düşüncesizlikler, daha yapıldığı anda yanlışlığı fark edilen önemsiz insanca davranışlar ya da insan halleri vardır.
Bir de insanın kişiliği ve yolu haline gelmiş tutarsızlıkları, kendine söylediği ve sonra da inanmaya başladığı yalanları, karşısındaki kim olursa olsun oynamaktan zevk aldığı oyunları vardır.

Oysa insan, aklında oluşturduğu bir yalana ya da yalanlar dizisine ne...
kadar inanırsa inansın, akıl hiç durmadan sorgulayacaktır kişinin bu kendi yalanını ve daimi bir onaya ihtiyaç duyacaktır inanmaya devam etmek için. Bu durumdaki bir insanın aklını içine sürüklediği sürekli çatışma halinden kurtarabilmek ve umutsuzca ihtiyaç duyduğu sonsuz onayı elde etmek için tek yolu, aynı yalana inandırabileceği bir yol arkadaşı edinmektir çünkü her yalanın, inanacak bir başka insana ihtiyacı vardır.

Her iki cinsten insan için de bu yol arkadaşını bulmanın, daha doğrusu elde etmenin en kolay ve zevkli yolu da sevgiyi kullanmaktır. Sahip olduğunuz bazı özelliklerden ötürü sizi kendilerine yol arkadaşı olmaya uygun görürler. Özellikle de ortalamanın üzerinde bir zekaya ve sağlam çalışan bir akla sahipseniz, bu tip insanlar için bulunmaz Hint Tavuğu kadar değerli bir av haline geliverirsiniz bir anda.

Daha en başta bilirler işlerinin zor olduğunu ama kendi aklını kandırabilen bir aklın küstah zafer sarhoşluğu içinde, sizi bir kez kandırabilirler ve kandırmaya da devam edebilirlerse elde edecekleri o daimi onayın ne kadar değerli olacağını, sıradan bir insan aklının sunamayacağı kadar kaliteli onaylamalarla yalanlarını kendilerine ne kadar da hoş gösterebileceğinizi fark etmişlerdir. Hatta çoktan bunun hayallerini kurmaya başlamışlardır bile. Siz onların gözlerindeki o garip parıltı ve ilk başlarda hissettikleri o neşeli, sevecen, güzel halin sevgiden kaynaklandığını zannederken, aslında onlar elde ettiklerini düşündükleri ganimetin büyüklüğü karşısında kendilerinden geçmiş korsanlar kadar mutlu ve güzeldirler sadece. Birkaç ufak altın sikkenin hesabında olmamalarının gerçek sebebi de sadece budur.

Sonra tanımaya başlarsınız o insanı. Onun aklının içindeki karmaşanın yarattığı dengesizliklerle tanışırsınız. Üzerinde düşünülmemiş, özümsenmemiş, benimsenmemiş bölük pörçük fikir parçacıklarının bir araya gelmesiyle yaratılmış tutarsızlıklar fırtınasının içinde kalır, hiç durmadan kendisiyle çatışan bir varlığın, başka insanlardan kaldığını zannettiği ama bir sürü parçaya bölünmüş, birbirine düşman parçalarının her gün, her an gerçekleştirdiği muharebelerin sonucunda oluşan içsel bir hasarı ve kapanmayan yaraları olduğunu anlarsınız.

Apaçık ama kalleşçe bir oyunla karşı karşıya kaldığınızı gördüğünüz anda artık önünüzde iki seçenek vardır. Ya sizden istenen o onayı hiç durmadan vermeli ve böylece o kişide (üstelik de artık sevdiğiniz kişidir o) daha onarılmaz bir zarara sebep olmalı ya da o kendisine böylesine umutsuz bir durumu uygun gördüğünü ve aslında yapabileceğiniz çok fazla şey olmadığını bilseniz de en azından ona içinde olduğu bu durumu gözlemleme şansı yaratabileceğinizi, sevginiz ve desteğinize sarılırsa kendisini kandırmasına gerek kalmadan da mutlu olabileceğini gösterebileceğinizi umut etmelisiniz.

Sevdiğiniz bir insana, bu onu mutlu edecek bile olsa bilerek kötülük yapmayı seçecek insanlardan olmadığınızı farz edersek –ki lütfen böyle olsun- İlişkinizin sonuna geldiğini fark etmemiş zavallı bir budalasınızdır artık sadece. Çünkü bir kez bu noktaya ulaşmış bir ilişkide, geriye kalan tem seçenekler aynı yere çıkar seçimler ne kadar akıllıca yapılsa ve adımlar ne kadar dikkatlice atılsa bile…

Yemi yutmuş, tuzağa balıklama dalmış bir alık, iyi niyetin ne kadar büyük bir yıkıma sebep olacağını bilmeyen bir geri zekalı olarak asla kazanamayacağınız bir savaşa, hem de silahlarını, savaş alanını ve saatini o sevdiğiniz insanın elinden gelen en mantıksız sebeplerle seçeceği bir savaşa kalkışmış durumdasınızdır o andan itibaren.
Mantıksızlığın, öfkenin, can yakmanın ve kan dökmenin (sadece sizin kanınızsa) son derece sıradan karşılanacağı böyle bir savaş alanında ejderhalar karşısındaki bir bebek kadar tamamen savunmasız ve çaresizsinizdir.

Çok geçmeden anlarsınız ki çirkinleşmeniz, onlar gibi olmanız, hileye, kandırmacalara, can yakmaya ve saldırmaya ihtiyacınız vardır. Biraz denersiniz bir süreliğine. Bunu asla onlar kadar iyi yapamayacağınızı ve bu yolu seçmenin bir yerde sizin kendi bütünlüğünüzü de tehlikeye attığını fark edene kadar belki. Sonra vaz geçersiniz.

Artık önünüzde yeni bir yol ve yine iki seçenek vardır. Ya o kişiye arkanızı dönecek ve ne kadar acı da olsa sevginizle karşılıksız olarak baş başa kalacak, ya da her şeye rağmen sevdiğiniz o insan için her şeye katlanmayı ve yanında kalmaya devam etmeyi seçeceksinizdir.

Şimdi artık sona bir adım mesafede duran ve kaybetmiş, yenilmiş olmayı bir an önce kabullenmeye başlasa iyi olacak sıradan bir dangalaksınızdır. Çünkü siz arkanızı döndüğünüz anda bitecek olan ilişki, (Zaten sizi hiçbir şekilde sevmedikleri, bir insanı sevme yetisine sahip olmadıklarından, kalmanız için ısrar da etmeyecekler ve bunu bir marifet olarak göreceklerdir) kalmaya ve kendinizden fedakarlık yapmaya kalksanız bile aynı kökten gelişen iki farklı sebepten dolayı artık yürümeyecektir.

Birincisi; siz bir kere o kişinin bir onay mercii olarak size duyduğu güveni artık kaybetmişsinizdir. Çünkü hem ona karşı çıkmış, hem de başlattığınız bu savaşı yenilgiyle tamamlamış bir sümsüksünüzdür artık onun gözünde.
İkincisi de; onun istediği kişi olmaya başladığınız an, bunun sonu gelmeyen bir girdap olduğunu ve sizden olmanızın istendiği şeyin sabit bir oluş hali olmadığını anlarsınız. Sizden yapmanız beklenen ve sizin de aklınız sıra başarıyla yerine getirdiğiniz bir davranış, bir sonraki gün sizin kabahatiniz olarak karşınıza çıkarılacak, bu süreç siz dengenizi tamamen yitirene ve artık ne yaptığınızı bile bilmez bir haldeyken kıçınıza vurulacak bir tekmeyle sonlanana kadar devam edecektir.

Gerçekten yenilmiş ve çok şey kaybetmişsinizdir. Ne yapacağınızı, nereye gideceğinizi, nerede nasıl nefes alacağınızı bile bilmez bir haldeyken, an azından kurtulduğunuzu düşünür ve sevinirsiniz ama son darbe henüz gelmemiştir ve neredeyse tüm insanlığa olan o bir parça inancınızı bile yitirmeye yetecek yüzsüzlükteki darbe sizin haberiniz olmadan kendi uygun zamanını beklemektedir sinsice.

Aradan bir süre geçer ya da geçmez. O kişinin keyfine kalmış bir zaman süresi sonra kapınız çalınır ve gerçekten duymuş olmaktansa, sadece ayak parmaklarınızı kullanarak okyanusun ortasında yüzme öğrenmeyi tercih edeceğiniz o sözleri duyarsınız. “ARKADAŞ KALALIM! ! ! ”

Bu iki kelimelik felaketin arkasında yatan ama dile getirilmeyen sözlerde aynen şöyle denmektedir: “Ben bu kısacık sürede bile fark ettim ki ben aslında suçluydum ama suçumu kabul edip senden özür dileyecek kadar dürüst değilim. (Özünde iyi, ruhu temiz bir insandır çünkü sevdiğiniz kişi. Öyle olmasa zaten sevmezdiniz. Ama kafası o kadar karışmıştır ki düşünceler aklında bir türlü tutunup kalamaz) Eğer benimle arkadaş olarak kalırsan, kendimi iyi hissedeceğim ve sana verdiğim zarardan dolayı kendimi suçlamayacağım. Çünkü biliyorum ki sen aslında benim sana verdiğim zararı hak etmedin. Bunların hepsinin oluş sebebi, benim ne istediğimi aslında bilmiyor olmam ve seni de sevmediğim halde sevgiyi kullanarak senden almak istediklerimi alabileceğimi zannetmem.”

Sizin ağzınızdan şaşkınca dökülüverir bunun mümkün olmayacağı. Kendisine tüm sevginizi ve dahası her şeyinizi sunduğunuz ama bununla mutlu olmayı bilememiş bir insanın şimdi sizden çok daha azını dilenmesi midenizi kaldırır…

Yine de sevdiğiniz insandır o. Belki hala, belki de geçmişte kalmış bir sıcaklıktır tek hissettiğiniz ve bu sıcaklığın kelimelere dönüşmüş hali şudur: “Ben seni affettim. Sen de kendini affet ve rahat bırak beni.”
“Senden nefret ediyorum…”
İnanamazsınız ama duyduğunuz aynen budur. Çünkü bilmezsiniz bağışlamanın aslında ne kadar büyük kötülük olduğunu.

Suçlu cezasını çekmek isterken, bağışlamakla cezayı çekip alırsınız onun elinden. Ne yapacağını bilmediği suçuyla baş başa kalır...
Kendisini affedebilirse, kendisini bağışlayabilirse kurtulabilir sadece ruhunun parçalanmasından.
Oysa bu da hiç kolay bir şey değildir. Hatta bir insan için var olan en çetin sınavdır kendini bağışlayabilmesi.
Çünkü açık yüreklilikle yapılacak bir hesaplaşma gerektirir insanın içinde. Açık yürekli olabilmek içinse yalanlardan arınmış olmak gerekir. Yalanlardan arınmasını istediğiniz insan bunun mümkün olmadığını bildiği için nefret eder sizden ve bu da onun elinden gelen tek şeydir.
Gülümsersiniz.
Bir sigara yakarsınız.
Bilirsiniz ki, bunun için bile çoktan affetmişsinizdir onu...

Sahir Üzümcü
Kayıt Tarihi : 7.2.2017 15:53:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Sahir Üzümcü