Duvar yazılarım…,
memleketime, sana ve her zaman insanlığa benzeyecekse tadı, aydınlığımın
arabesk acılara değil, yürekte bitmeyecek sevdalara çıksın adı, eşkıyalığımın
sel üzerinde köprüler kurarken eğer, tanışacaksam ihanete ait ilk kurşun ile
o kurşun ciğerde onur gibi taşınmaya değer, nöbet yerinin tesliminden önce arkadan gelenlere…
* * *
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Neden ben,sen,o;O,sen,ben değil sizce hocam sizi okumak başlı başına bir zevk tebrikler saygılar saygın kaleme.
yan gözümdesin sevdiğim, ne kadar yorgun yerleşse de vazolarına çiçekler
görüyorum dinmişliğini hasretlerin, öylesine canlı açıyor çiçeklerdeki renkler.
Arkadan gelenlerin yolunu temizlemek bize düşüyor, geçmişin çöplerini ceplerimize doldurmak gerekse de... Kutlarım Üstadım. +10
farklı bir tarz..ve güzel bir eser okudum..kutlarım..
Arkadan gelen sesler
Duvar yazılarım…,
memleketime, sana ve her zaman insanlığa benzeyecekse tadı, aydınlığımın
arabesk acılara değil, yürekte bitmeyecek sevdalara çıksın adı, eşkıyalığımın
sel üzerinde köprüler kurarken eğer, tanışacaksam ihanete ait ilk kurşun ile
o kurşun ciğerde onur gibi taşınmaya değer, nöbet yerinin tesliminden önce arkadan gelenlere…
* * *
Ne kadar anlamlı ne kadar yüce yürek sözleri Cevat Kaptan ..
olduğu gibi katılıyorum katılmamak ne mümkün içinde insanlık içinde sevgi içinde onur olduktan sonra
çok duygulandırdı dizelerin sözleri
kutluyorum yüreğini .
........
/yağmurdan mı geldin, yoksa denizden mi, saçların ıslak, hoş geldin…/
şimdi…,
yağmur günlerinde ve tam ortasındayım, boyumu aşan bereket tarlalarının
iyi ki sen varsın oluyor adı, karanlık yağmur gecelerinde kaçan uykularımın
bir sabahı bulduğumda, görmesem pencere buğusunda kırmızı dudak izini
bir daha duyamam korkusu sarar içimi, yıldızlardan gelen ışık seli gibi sesini.
****
Akşam bir dizi de idi sanırım karanlık gece bile senle aydınlık oluyor demişti birileri .
sevgisini ifade etmek için .
ne güeldir ışıl ışıl olmak karanlıklarda kaybolmadan o karanlıkta bile sevginin ışığını görebilmek yakabilmek yanık tutabilmek . ..
ve ...
şiirin bu bölümünde sevgisinden bu kadar mı korkar aslında sevgisini kaybetmekten .
neden hep ürkek oluruz ki o kadar mı azaldı sevdaya yeminler
aslında haklısın ben de evlatlarım için öyle düşünürüm ya bir gün seslerini duyamazsam ya kaybedersem onları hala da devam eder bu durumum .
sanırım hayatta en korkutuğumuz şey sevdiklerimizi kaybetme korkusu .. bu ana olur baba olur evlat olur yada yüreğine altın harflerle yazılmış sevgili .
sol yanında taşıdığın yokluğu .
sesini duyamamak yüzünü görmemek vs
derken hüzünlüydü bu kısım kaptan .
Rabbim sevdiklerimizin gidişlerini yok oluşlarını göstermesin..
yok temelli giidiş olamasa da çok koyuyor yüreğe .. o zaman ya hiç almayacaksın o mabede ya da
her an tetikte olacaksın tıpkı her an gidecek gibi
o zamanda böyle korkusunu yaşamak var ya .
neyse .. yine de değer sanırım yazıklarına bakılırsa ..
''iyi ki sen varsın oluyor adı, karanlık yağmur gecelerinde kaçan uykularımın''
kutluyorum ..
********************************
sonra;
bu liman ki huzura terkedilmiş mavi olur, çığlıklar saklanır dalgalar arasına
dağılmasın martıların anlattığı masallar diye, kilitleri düğümleriz kapılarına,
fırtınalar koptuğunda.
.****
o martıların masalları neler anlatır bilinmez de
sanırım çok şeye şahit olmuştur martı gözleri
ne çok ağlayana ne çok özleme ses olmuştur varlıkları .
evet fırtınlar kopsa da ille dinlemek gerekir o masalları onların dilinden nasılsa çözeriz ..
yeter ki onların sesi kesilmesin .
.... ****
/rehavet saati gelmeden, bir sigara yakayım mı ateşinden, ne dersin…/
şimdi…,
küllükteki külleri karıştırıyorum, izmariti ile tadı damağımdaki son sigaramın
sevabını kendime yazıyorum, ihanet etmeyip müstehcenliğine yaşadıklarımın
yan gözümdesin sevdiğim, ne kadar yorgun yerleşse de vazolarına çiçekler
görüyorum dinmişliğini hasretlerin, öylesine canlı açıyor çiçeklerdeki renkler.
sonra;
vazgeçiyoruz günbatımından, elimizle tutuyoruz güneşi, yanıyoruz yanmasına
ve bozulmasın dünyanın düzeni diye, uğurluyoruz güneşi gene kendi dünyasına,
gün batımlarında.
******
gün doğumu ve gün batımı işte yeni bir günün getirdiği güzellik ve içinde sevginin belki de en yücesinin en yalınının paylaşıldığı ..
insanca
ve günü uğurlarken
kendini de uğruluyorsun günün akşam vedasında
ve sevdaya şahit çiçeklerin yorgun yüzleri herşeye rağmen sevecenlikle bakıyor
***********************************
* * *
Duvarın önündekiler…
Ali’nin attığı top Ayşe’nin ellerinde, ikisi birden yan-yana, aynı duvarın önünde
arkadan gelen seslerden öğrenecekler, neler yaşayacaklarını, gelecek günlerde
belki bir şiir dizesinde en büyük aşk kim bilir ya da kavgalarda öncü birer nefer
ve toz bulutları içinde gözden yitinceye kadar, akla gelmeyecek daha neler-neler
onları da öğrenecek, daha arkadan gelenler.
Cevat Çeştepe
bence de öğrenecekler
öğrteceğiz bizler belki de örnek teşkil ederek
en çok da insanca yaşamayı toğlum içinde birey olduğumuzu sürü olmadığımızı insanca haklarımız olduğunu tıpkı sevmek sevilmek gibi tıpkı aşk gibi heycanla örenecekler her birini yürek sıralarında ellerinden kalem kağıt
gelecek olanlar bundan sonra güzellikleri yazacak yasaksız günahsız özgürce alabildiğince yüce yüce .
güzelliklerin neferi olacaklar ilk önce insan sevgisiyle
...
yüreğin dert görmesin Kaptan
yine seyir defterinden yine senin dilinden yüreğinden çok çok güzel bir şiir okudum kutluyorum ..
tebrik ve sevgilerimle :)
dizelerinizde dolaşmak yine çok güzeldi....çoğul olmak ve çoğullukta sevgilerle kalmmlı diyorum bende.....tebrikler...teşekkürler.....
Sevgili Çeştepe,
Şiir oturup, şiir kalkmak işte bu olsa gerek.Yalnız şiir pastanızdan kestiğiniz her dilimin; nasıl birbirinden bu kadar güzel olduğuna akıl erdiremiyorum.Her biri başka tat ve nefasette...Serbest şiirin bu en büyük ustasına gönül dolusu tebrik, selam ve sevgiler...
Enver Özçağlayan
Fevkalade güzel üstad hem şekil hem içerikli ve alabildiğince keyifle okunan,iyi ki okudum dedirten bir çalışma seni yürekten kutluyorum.eyvallah.mustafa
Duvar yazılarım…,
memleketime, sana ve her zaman insanlığa benzeyecekse tadı, aydınlığımın
arabesk acılara değil, yürekte bitmeyecek sevdalara çıksın adı, eşkıyalığımın
sel üzerinde köprüler kurarken eğer, tanışacaksam ihanete ait ilk kurşun ile
o kurşun ciğerde onur gibi taşınmaya değer, nöbet yerinin tesliminden önce arkadan gelenlere…
* * *
/yağmurdan mı geldin, yoksa denizden mi, saçların ıslak, hoş geldin…/
şimdi…,
yağmur günlerinde ve tam ortasındayım, boyumu aşan bereket tarlalarının
iyi ki sen varsın oluyor adı, karanlık yağmur gecelerinde kaçan uykularımın
bir sabahı bulduğumda, görmesem pencere buğusunda kırmızı dudak izini
bir daha duyamam korkusu sarar içimi, yıldızlardan gelen ışık seli gibi sesini.
sonra;
bu liman ki huzura terkedilmiş mavi olur, çığlıklar saklanır dalgalar arasına
dağılmasın martıların anlattığı masallar diye, kilitleri düğümleriz kapılarına,
fırtınalar koptuğunda.
.
/rehavet saati gelmeden, bir sigara yakayım mı ateşinden, ne dersin…/
şimdi…,
küllükteki külleri karıştırıyorum, izmariti ile tadı damağımdaki son sigaramın
sevabını kendime yazıyorum, ihanet etmeyip müstehcenliğine yaşadıklarımın
yan gözümdesin sevdiğim, ne kadar yorgun yerleşse de vazolarına çiçekler
görüyorum dinmişliğini hasretlerin, öylesine canlı açıyor çiçeklerdeki renkler.
sonra;
vazgeçiyoruz günbatımından, elimizle tutuyoruz güneşi, yanıyoruz yanmasına
ve bozulmasın dünyanın düzeni diye, uğurluyoruz güneşi gene kendi dünyasına,
gün batımlarında.
* * *
Duvarın önündekiler…
Ali’nin attığı top Ayşe’nin ellerinde, ikisi birden yan-yana, aynı duvarın önünde
arkadan gelen seslerden öğrenecekler, neler yaşayacaklarını, gelecek günlerde
belki bir şiir dizesinde en büyük aşk kim bilir ya da kavgalarda öncü birer nefer
ve toz bulutları içinde gözden yitinceye kadar, akla gelmeyecek daha neler-neler
onları da öğrenecek, daha arkadan gelenler.
hocam yüregine kalemine saglık kalemin daim olsun saygılaırmla
/rehavet saati gelmeden, bir sigara yakayım mı ateşinden, ne dersin…/
şimdi…,
küllükteki külleri karıştırıyorum, izmariti ile tadı damağımdaki son sigaramın
sevabını kendime yazıyorum, ihanet etmeyip müstehcenliğine yaşadıklarımın
yan gözümdesin sevdiğim, ne kadar yorgun yerleşse de vazolarına çiçekler
görüyorum dinmişliğini hasretlerin, öylesine canlı açıyor çiçeklerdeki renkler.
*********
çiçeklerin renkleri solmasın umutlar gibi....
geleceğe ,herşeye rağmen umut yükleyebilmek için..
çok çok güzeldi Sn çeştepe,,
Her şiiriniz bir hediye paketi gibi... Açınca hayran olacağımız şekilde........
kutluyorum şiir yüreğinizi......
Yine harikaydı,hayata dairdi bu değerli dizeler de...teşekkürler kaleminize, bizlere büyük keyif verdiği için.
Umuda sarılmadan ve geçmişe kulak vermeden yaşanabilir mi ? Yanıtı değerli kaleminiz vermiş ...tam puanım,ant. ve saygılarımla kutluyorum.
Bu şiir ile ilgili 106 tane yorum bulunmakta