Lanet olsun lanet, dedi
Sokaktaki aşık.
Bağırdı,
Allah’ından bul kızım diye.
Hava soğuktu.
Gitti sokaktaki aşık.
Birer birer sekti taş
Suyun yüzünden.
Derinlere indi siyahtan varlığı.
Gökyüzü geceye bulandı aniden.
Giderek küçülen bir güneş vardı;
Dağınık rüzgardandı varlığı.
Eğer geçecekse bu süre,
Ne olursunuz değmeyin bana yapraklar.
Karşısına geçeceğim şu dar yollardan
Hem daha bitmeyecek akşam
Öyle değil mi?
O dalın üstünde kaldı tişörtüm.
Sabahki yağmurla da yavaş yavaş
Girmiştir gelenekleri arasına tırtılların.
Uyku aralarında kurulanır güneşle.
Kirlendikçe üstündeki liman resmi ve bisiklet,
Yüzüme dönerek iniyor gece.
Hey!
Bu şarkı ve kelimesizlik…
Beyaz taşlı şu koskoca mavi
Dans ediyor önümde.
Gözlerini ıslaklığa açmış kokular,
Aldatan ışıklar mı sana yalancı gülen?
Gece mi savuşturur seni şehirden zehre?
Rüya rüya karlarda,
Yıkılacak bir ağaç gibi bükük duruşunu
Sindirmiş içine bir parça şarkı,
Duyuyor musun?
Deliliğin ise,
Ne yaparsan yap nevr.
Sugababes’in tınısı da ve ayaklarıma sürdüğün kokun
Yığdığım, yaptığım dev.
İstersen git diyemedim hiçbir zaman,
Göz kararı başlayalım mı?
Saymaya başlayalım mı?
Biz bir zamanlar…
Balıklar öptü dizlerimi.
Alnıma ve saçlarıma dokunup
Bıraktı birkaç pul tanesi tişörtüme.
Kavuniçi ikindide, gürültüde
Ağırlaştı sesler, durdu birden.
Mavi suyu seyretim, gözüm kapalıyken.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!