ipleri farkettim
sabaha karşı bir dinlenme tesisinde
lavaboda
ellerimde.
soğuk bir ekim günüydü
Biraz daha yürüyelim
İlerde görmen gereken bir şey var
Hadi ver elini
Sen de özledin değil mi?
Sen orda.
Evlerin çatılarından geçip de
O yere doğru süzülen kayığın gölgesinde.
Periler gibi uyurken çocuklar,
İnci rengi giysilerinle, kırışık.
Üç aşağı, beş aşağı
Hep aşağı..
Moralmiş bunun adı,
Engin denizlerde bulmakmış kayalıkları.
Kırmak sonra bin zahmetle,
Düşüvermek gökten aşağı.
Kararak ilerlerken toprağı,
Bir küçük yeşil yaprağın peşisıra,
Olur kendinden.
Çünkü ardından biri daha gelecek,
Belki göremeyeceğiz biz ama
Başkaları görecek.
Sıkıntıdan patladım, diyor
Off ne sıkıcı tren bu!
Çizdiği adam üzgün,
Servis tabağındaki trenin altına.
Devam ediyor ok,
Okus pokus
Daha az.
Büyüklerin ceketi küçükleri ısıtır
Büyüklerin yeleği
Kurular.
Eski evlerden sokağında,
Resimlerdeki ışıkları güneşin çizgi çizgi,
burada nadasa bırakılmış topraklar gibi
sürülmeden birikince kendinden habersiz
çiçek açmaya
ağaç olup taşmaya yeltenircesine
aklın en tembel küskünlüğüyle vakti hiç edercesine
kalakalmak buralarda.
bu sana kaçıncı yazışım
bu bozgun,
nasıl da mumyalamış sara sara.
sanki o yüzden benzerdi yaşamaya
kafa öyle bir güzel olunca.
Beyaz çitlere bıraktın beni,
Ellerini çektin.
Otların, kuru sabahın içinde ıslak,
Dudaklarımda kokusu
Saçlarından bir telin.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!