Ardından - Bana Bir Yürek Yeter

Ardından - Bana Bir Yürek Yeter

Hele dur
Nereye gidiyorsun
Bu neyin sevmeleri
Biri bitmeden daha

Biliyorum
Kalabalıkta
Yalnız kalmakla...
Kötü kokar
Geceler

Seni söyleten
Yitik inançların
Ve
Cesaretindir
Cephelerde kaybedilen

Susma
Biz…
Dostuz
Bir çanaktan
Aynı aşı yemişiz
İki kaşık olsa da

Eski sevgililer gibiyiz
Askerler gibi…

Hani affeder
Ama asla
Unutmazlar
Hatalarımızı

Suç benim
Kabul…
Cansız bedenini
Ben salacağım suya

Kızılcık şerbetini
Ben sunacağım
İki kere doğmuş Tanrı’ya

Irmakları kirleteceğim
Kan kızıl çiçeklerle

Ve mecburiyetten
Seninle ben
Acımasız…
Sert
Şaraplar içeceğiz

Ve birbirimize
Bir kez daha güleceğiz
Seni gömmeden
Gölgeler krallığına

Servi dalında
Beni anacaksın

Düş bu ya
Eğer
Ben gidersem
Sen…
Yanı başımda olacaksın

Dağlarla savaşmaya
Toprak altında

Gelmezsen…
İhanettir seninkisi

Yok eden her şey
Bizi…
İnsanoğlunu…
Avuçlarında durur

O zaman
Gölgeler savaşında
Kukla krallar
Kılıcını
Boşa savurur

Ve tanrılar saf tutsa
Yeryüzünde
Her seferinde

Parmağını çekemez ki
Sevda
Kılıç yarasından

Biliyorum
Söyledin yerini
Tanrıçaya
O…
Fırsat kolladı
Almak için canını
Belki de
Az günahın olsun diye

Benim dileğim
Bir ateş bırakmak
İnsanoğluna
Yüreğinin orta yerine
Hiç ama hiç
Sönmeyecek
Ama asla
Öldürmeyecek

Ki bana…
Bir yürek yeter

Dedim ya
Biliyorum
Ben gidince
Kıpırtısı kirpiklerinin
Yankılanır
Odanın duvarlarında

Şimdi
At beni
Dalgaların dünyasına
Ya da
Alevlerin ortasına

Ama…
Gitmeden söyle…
Bir sonraki
Tanrıça
Nasıl çıkar karşıma

Ersen Beyazıt Özer - Soner Şahin
16,17,18 - 08 - 2007
İstanbul - Kurtuluş, Kütahya

Ersen Beyazıt Özer
Kayıt Tarihi : 18.8.2007 07:12:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Kardeşime, Soner’e… Bu şiirde; onun gözleri ve parmak izleri durur, sıralı dizelerde… Gerçi bilmem; kalan mıyım ben, yoksa; yolcu edilen mi… Cephede; yenik bir ordunun iki komutanıydık seninle. Ben şöhret için savaştım. Seninkisi, intihardı aslında. Ulaşılmaz, adam olmaz bir sevda sürükledi seni, bu kan tarlasına. Neydi seni öldüren; kılıç mı, yoksa ölümsüz bir kadın mı? Kalk, sor askerlerine ve de eski sevgililerine; seni hala seviyorlar. Tamam, yenildin; hem de birkaç bin kere… Ama, yine affedildin. Şimdi, kalk yerinden. Neden beni konuşturuyorsun, senin dilinle? Neden iki kere söylüyorum aynı cümleleri? Neden, sözlerimiz karışır birbirine… Bak eski mektuplarıma, aklım yerindeyken söylemiştim. Bu savaş; ölümsüzlerle değil. Onlar; duymazlar, yüksek dağlardan, mızraklarımızın uğultusunu. Yıllarca, ölümle savaştın, yenildin, ama; her seferinde döndün cepheden… Aslında sen ölümü sevdin, ölümsüz olanı değil. Kalk yerinden, yorma güneşin tanrısını… Irmakları, şarap rengine boyadım senin için… Kaldır başını dizlerimden, kır sessizliği, haykır sevdanı ölümsüzlere. Gel; yine beraber savaşalım Zırhsız, kılıçsız, ölümüne… Sen yeter ki gitme. İşte, attım kalkanımı; yılan saçlı tanrıçanın hediyesiydi. Ezik, kırık, eskiydi… Ama olsun; bedenimizi, uzak tuttu yerin altından… Razıyım; bir parça ekmeğe ve ödemeye, neyim varsa, yeraltı krallığı nehrinin kayıkçısına… Kalk, sen yeter ki geri gel… Kalk, savuralım tek silahımızı Yumruklarımızı… Bu savaş Bitmedi daha… Bak Hala karşında… Sana Meydan okur Bu Ölümsüz sevda…

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

TÜM YORUMLAR (35)

Ersen Beyazıt Özer