On yedi aralık doldu senesi
Kanımızı yiyen neyin kenesi
Sapı kaldı halka gitti denesi
On yedi aralık hırsızlık günü
Meclis hırsızları aldı askıya
Halk yeter demedi olan baskıya
..
Hani beni çok severdiniz,bensiz yapamazdınız.Hani benim için ümütleriniz vardı.O zaman beni bu dünyada niçin yanlız bırakıp ikinizde gittiniz.
İki aralık 1992 tarihinde telefonla biricik annemi kaybettiğimi öğrendim.
Dünyam başıma yıkıldı sandım,daha annemin acısına dayanamadan beş aralık 1992 tarihinde babasız kaldığımı öğrendim.Bir anda ikinizide kaybetmenin acısıyla,bu acımasız dünyada yanlız başıma kaldım.Annemi kaybettiğimde tam sana sığınacakken sende beni yanlız bıraktın.İşte ben bu yüzden iki ve beş aralık tarihlerini dünyamdan sildim ama 1992 senesini ömrüm boyunca unutamadım aynı anda iki acıyı beraber yaşadım.
Sevgili Anne ve Babacığım ikinizde nur içinde yatın,oğlunuz sizi hiç unutmadı.
Sevgi ve Saygılarımla oğlunuz
..
Aldanma bulutla sev beni bir aralik
O gün geldi geciyor, bugün bir Aralik
..
Olmayası Aralık neler açtın başıma,
Göz yaşları döktürdün bana,
Suçlu yaptın beni defalarca,
Çıkmaza döndürdün her sokağı bana.
Sen değil miydin yıllar önce
beni onun kapılarında bekleten.
..
İşte bak! , yine geldi aylardan küskün aralık,
Kader aşkta kapıyı bırakmadı aralık,
Aralıktı tanıştık,
Aralıktı ayrıldık,
Senin doğumun aralıktı,
Benim ölümüm aralık.
Yıl biterdi aralıkta,
..
Bir Aralık Akşamında Tütüyordu
Bacamızdan Sevda Dumanları
Senin Gözlerin Gibiydi...
Gecenin Yarısında Sevda Kaplamıştı Gözlerini
Bir Kapı Açılıyordu Beklenen Kişi İçin
Yine Yalnızlık Aralıyordu Aralık Akşamını
O Aralık Akşamı Doğmuştu
..
Mutluluk yoksunu evimde bir pazar sabahı;
Tül aralık,
Perde aralık
Odamda dağınıklık almış yürümüş
Bir ben eksiğim odada
Odam hâlinden şikâyetçi, odam hâlinden yakınmakta
Odam dağınık
..
Hristiyanların dini ritüellerini biz neden yapalım ki? Onlara kutlu olsun
İngilizce orijinali “christ’s mass” (İsa’nın âyini) olan christmass noelde Mesih’in doğum günü için yapılan âyin ve kutlamaları ifade eder Eski İngilizce’de “christes maesse” olarak 1123’te ortaya çıkmış, 1568’den itibaren de christmas şeklinde kullanılmaya başlanmıştır
Bugüne kadar noel / yılbaşı / milât konularında çok şey söylendi Bundan sonra da söylenmeye devam edecektir Bir şeye karşı olmak ya da olmamak elbette herkesin kendi bileceği bir şeydir Fakat körü körüne karşı olmak yerine, böyle bir şey bilerek hareket edilirse daha insanca olurÜlkemizde noel neredeyse “millî bayram” haline getirilecek Birileri Batı için ve Batı’ya ait değerler için kendini feda edecek durumdadır
Türk milletine asırlardır Batılılaştı / Batılılaşacak diye ölümüne mücadele verdirilmektedir Bunun için harcanan eforu “insanlaşmak” için verseydik, bugün Batı, medenîleşmek için bizi örnek alıp onun için mücadele verecekti
Toplumsal değerlerin oluşumunda, Türk milleti kendine özgü birtakım kriterler geliştirmiştir Bu değerlere sahip çıkan insanlara saygı duymak gerekirken, maalesef dokuz köyden kovulmaktan beter etmektedirler
Dayatmacı zihniyete karşı insanın bütün azaları sukuta uğruyor Açık ve net bir biçimde dile getirilmiş olmasına rağmen, yaygaracılıktan bir türlü vazgeçmiyorlar Bir şeyin doğru olması onlar için önemli değildir Siz ne kadar özgürseniz, bırakınız başkaları da özgür olsun Siz neye inanırsanız inanınız, fakat inandığını söyleyenleri de rahat bırakınız gibi sözler sadece ideal sözler olmaktan ileriye gitmiyor Bütün bunları bir kenara itip, noelle ilgili bilgileri birlikte paylaşalım
..
Başlangıçtı her yıl, ocakla başlanan
Her gün sürüp giden, hayat merdiveni
Basamak basamak, bir inilip, bir çıkılan
Tüketen mi, dolduran mı bilinmeyen
Bir yıl daha yaşandı gitti, hayattan
Aralık gelince, aralandı bir kapı
..
Kimilerine göre bir şehir aralık.
Kağızman’a bağlı bir ilçe,
Bin dokuz yüz yirmi kuruluşu,
Bin dokuz yüz altmış ilçe oluşu.
Üç ülkeyle komşu, müşterek kavşak,
Aras nehrine şirin bir akak.
Kimilerine göre bir ay.
..
Şaşkın şaşkın iş ararız nerede,
Ben giderim onlar kalır geride,
Bizim Suna İle bizim Feride,
Bize anı kaldı on beş aralık.
Suna yirmi yedi feride yirmi üç,
İkiside bekar evlenmedi hiç,
..
02.07.2003 tarihinde bir tesadüf neticesinde bu sitedeki arkadaşlar ile tanıştım. Bu siteyi ve arkadaşları samimi bulduğum için onlara kalbimin ve usumuntüm kapılarını açmakta bir sakınca bulmadım. Bulacağımıda snmıyorum. Cevval şiirlerin yarattığı denizlerde yüzmeğeve göze suyu gibi akan şiirlerden kana, kana içmeğe başladım. Atatür gibi zekalı arkadaşlarım var. İçeriği görkemli ve erdemli şiirlere yorumlar yazdım, yazacağım. Bilmeden ve farkında olmadan üzdüklerim var ise af ola. Çünkü; siz benim kalbimsiniz, gözümsünüz, kulağımsınız. 'İNSAN KENDİNE ZARAR VERİR Mİ? ' Ben 32 yıldır her sabah gazetemi okur ve diğer işlerime bakardım. Bu ilkem şu anda yıkılmış durumda. Şimdi önce sizinle sohbet ediyoeum ve ondan sonra fırsat bulursam gazeteye bakıyorum. Kısaca sizsiz bu dünya dönmüyor. Siz benim kalbimin, dilimin, bakışımın, görüşümün ve aklımın şekillenmesine çok ama çok yardımcı oluyorsunuz...ve bu zaman diliminde sizinle birlikte 1 Aralık 2004' ün Kurban Bayramına eriştim...........................
..........Kurban Bayramınızı en içten dileklerimle kutlar, esenlikler diler ve bütün dünyada hayırlara vesile olmasını dilerim............................................................................................................
Ankara; 30 Aralık 2004
..
Sen Ağrı'nın eteğine kurulmuş
Serhatlara serhat olan Aralık
Asırlardır Türk kanıyla yoğrulmuş
Türklüğüme sevdalanan Aralık
Başı da sen,sonu da sen yolumun
Gayreti de gücü de sen kolumun
..
Mehmet Akif Ersoy, (d. 20 Aralık 1873, İstanbul – ö. 27 Aralık 1936, İstanbul) . Türk şair, düşünür, veteriner, öğretmen, vaiz, yüzücü, milletvekili, Türkiye Cumhuriyeti İstiklâl Marşı şairi.
Mehmet Âkif Ersoy, Aralık 1873'te İstanbul'da Fatih'in Sarıgüzel mahallesinde doğmuştur. Babası oğluna doğum tarihini belirten 'Ragıp' adını vermiştir. Fakat arkadaşları ve çevresi 'Âkif' demiştir. Öğretmenlik hayatına 1906’da dersi muallimliği yapan Mehmet Âkif, 1923 ve 1924 yıllarının kış aylarını Kahire’de geçirdikten, 17 Haziran 1936 tarihine kadar, on buçuk sene orada kaldı ve Mısır’da Kahire Üniversitesi’nde Türkçe öğretmenliği yaptı. (1929-1936) . Yirmi beş yaşında iken İsmet Hanım’la evlenen Mehmet Âkif’in üç kızı (Cemile, Feride, Suad) ve dört oğlu (Emin, Tahir,Murat, Fatih) toplamda yedi çocuğu dünyaya gelmiştir. Ancak Mısır’da “siroz” hastalığına tutulmuş ve durumu ağırlaşınca, 17 Haziran 1936’da İstanbul’a dönmüştür.İstanbul’da tedavi olmuşsa da iyileşememiş 27 Aralık 1936 tarihinde saat 19.45’te Beyoğlu’ndaki Mısır Apartmanı’nda ebediyete intikal etmiştir.
Yayınlanmış eserleri
Şairin Safahat adı altında toplanan şiirleri şu 8 kitaptan oluşmuştur:
..
aralık,
bir kapı mıydı?
yoksa bir penceremi?
kapatanı olmayan...
aralık,
bir kalp mıydı?
yoksa bir ay mıydı?
..
Çıktığım hiçbir kapıyı aralık bırakmam;
Aralık soğuk olur
üşütür kalbim.
..
Dolaşıyorum bir yılbaşı akşamı,
Yine serseri geziyorum sokakta,
Dinliyorum ben kalbimdeki yaramı,
Senle buluştuk bir Aralık akşamı.
Ne geceydi o anlatamam bir bilsen,
Ağlamış olan gözlerimi hep silsen,
..
Yirmi aralık için
''Soğuk bir kış günü'' diyorlar.
Bilmiyorlar ki:
Yirmi aralık
''Bitmeyen bir baharın başlangıcı...''
..
Sarıkamış'ta Canlanır Anılar
Oniki Ay Bitmez, Geçsede Yıllar
Hele Kar Yağınca, Kulaklar Çınlar
Aralık Ayında Yas Tutar Canlar
Allahuekber Dağı Durmadan Ağlar
Çamlar Yas Tutup, Karalar Bağlar
..