Tokatta saat kulesinin oralarda bir yerde yüzyillik bir ikindi gibi gelip geciyordu insanlar. Un degirmeni sesini suskunluga bozmus yanibasinda Turhala dogru akip giden yükü kalabaliklarla bogulmus derenin iki yakasinda ilkbahar serceleri toprak desip günsicagi harmanliyordu…
Belki ücbes yil sonra yerinde yeller esecek olan yokus yukari eski mahalleler ayaginda topuklari yere yakin taburelerin gayet basit ve örtüsüz gösterissiz masalarina cay-kahveleyen insan yorgunluklari inip oturmus havadan sudan ordan burdan yahut cebindeki cep telefonu maharetinden laf söz yaylandirip ayaküstü muhabbetlikler demliyordu.
Hemen dirsek mesafesi kadar bile uzagimmda olmayan on –onbir yaslarinda esmer karasi bir cocuk zapzayif boz ceketli ortaboy sakalbiyikli birisiyle büyük ve uzak bir hasret sonrasinin anca kavusmus ikiz yürekliligi gibi her firsatta birbirine sariliyor, kucaklsiyor, ayni yasin akranlari havasinda sakalasip sarim güüm oluyirdu.
Caylarini bitirdiler. Gidecek oldular. Cayciyi cagirip borclarinin ne oldugu u sordular. Cayci gelip `bir lira, ikinizinki birden bir lira` dedikten sonra adam…
Sagina bakindi…
Koynunu yokladi…
Cebini desti….
Yohdur anun yanında bir kılca i'tibârum
İnsâf hoşdur ey ışk ancak meni zebûn et
Ha böyle mihnet ile geçsün mi rûzigârum
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta