Salkım salkım karalar düşer gecenin kuytularına
Ay ışığı arar gözlerim
Hani unuttum derim ya, bilsen nasıl özlerim.
Hayatın virajlarında uyarı yok
Yaşadıkça anlarsın
Bir gecenin sabahında yaşanan ölüşlerde
Hadi sende vur
Adettendir,seven vurulur
Sevilenindir gurur
Sevgi dolu dizgin
Sevgi içten
Sevgi savunmasız
Devamını Oku
Adettendir,seven vurulur
Sevilenindir gurur
Sevgi dolu dizgin
Sevgi içten
Sevgi savunmasız
tebrikler günün şiirine şairine
Bir farklı geliyor bana bu alem
Zaman mı değişti ben mi değiştim
İnsanlar farklı her biri bir alem
Zaman mı değişti ben mi değiştim.
Doğmuyor güneş eskisi gibi
Yüzler gülmüyor eskisi gibi
Herkes satar oldu eskici gibi
Zaman mı değişti ben mi değiştim.
Yürüdüğüm yolda kalmışım bugün
Güldüğüm yerde ağladım bugün
Oturdum yerime düşündüm bugün
Zaman mı değişti ben mi değiştim.
buda benden olsun dedim
tebrik ediyorum
tebrikler güne düşen şiire şaire
Ara Sıra
Salkım salkım karalar düşer gecenin kuytularına
Ay ışığı arar gözlerim
Hani unuttum derim ya, bilsen nasıl özlerim.
Hayatın virajlarında uyarı yok
Yaşadıkça anlarsın
Bir gecenin sabahında yaşanan ölüşlerde
Alınan nefes nefesini keser
Ellerinde yetim bir çocuğun teselli bekleyen umutları
Yavaşça kalkarsın bazen
Korkarsın eteğinden düşecek taşlardan
Her birinin hesabı vardır bilirsin
Cevapsız sorular celladın
Susarsın …
Nereden aklıma geldin yine
Der gülümserim, hazindir
Sanki unutulmuşluğun var gibi
Hadi şimdi git
Bana ben lazım
Ara sıra………
Nesrin Asena
AYRILSIN AYRILIK
Ara sıra düşersin aklıma. Ara sıra… Sabahın ilk ışıklarıyla bazen, bazen de güneş anasına kavuşurken… Alaca karanlıkta gelirsin aklıma daha çok. Ya ikindilerde ya seherlerde… Çok erken ya da geç vakitlerinde günlerin… Karanlıklar giderken, nesneler belirirken… Işıklar çekilirken, kuytular gölgelenirken… O zamanlarda bir başka hislenirim, bir başka hissederim seni, sesini… İçten içe seslenirim sana. Sussana, dursana, beni duysana!
Karanlıklardan çıkar yalnızlığım, sabah ışıltılarına, ferahlarım. Karanlıklara karışırım onunla, onunla sabahlarım. Karardıkça kararır karanlıklar, karardıkça kararır ruhumdaki aydınlıklar… Aralamak isterim gecelerin kara bulutlarını... Aralamak, çekip çıkarmak, ayın aydınlığını semaya… Olabildiğince yaymak dünyaya… Alabildiğine… Seslenirim de seslenirim aya… Ola ki kulak vere de duya…
Hayal bu ya… Sen dolunay olursun bense Afrodit… Bembeyaz gülümsersin bana, ötelerden. Bembeyaz serersin ışıklarını omuzlarıma. Bembeyaz şavkarsın bedenime… Bir anda can gelir bedenime! Kaidemde şöyle bir gerinirim… Ne kadar sevinirim varlığına, alakana! Bembeyaz gülümserim, el sallarım sana. Savurur saçlarımı sabah rüzgârları, akşamüstleri meltemler tarar. Sen olursun mehtaplı gecelerde... Doya doya seyrederim. Seninle ederim seherleri. Bulutlu gecelerde hasret kalırım gözlerine… Işıklı alnına… O secde yerine…
“Ara sıra düşersin aklıma…” desem de inanma! Hiçbir zaman unutmam, unutamam ki seni! Kimseyle bir tutamam! Kurtulamam, kurtulamam ki sevginden, hasretinden! Ancak aşkını bilirim, derinliğine… Ancak özlemini… Alabildiğine… Özlerim hep özlerim. Gözlerim kapanıncaya kadar yolunu gözlerim.
“Ara sıra gelirsin aklıma…” desem de sen desen desen işlisin benliğime, gönlüme, gözkapaklarımın içine. Açsam gözlerimi, karşımda belirirsin; yumsam, beynimin ekranında… Ne kadar huzurluydum ne kadar mutluydum yanında!
Hiç aklıma gelmezdi ayrı düşeceğimiz. Hiçbir belirti yoktu, bu günlerin geleceğine dair. Hızla çıkmıştık birlikte mutluluğun yolculuğuna. Aynı hızla yol alıyorduk, virajında düzünde… Neşe de vardı yollarda, keder de hüzün de… Gecesinde, gündüzünde bir aradaydık, böyle biri bir dağda biri bir dağda değil. Bazen sarpa sarardı ilişkimiz, sonra düze çıkardı. Bazen kasis çıkardı karşımıza bazen hoş bir meyil… Ne kadar mutluyduk biz her halde; böyle ayrı, böyle yalnız, böylesine sürgün, üzgün ve süzgün değil!
“Ayrılık var sabaha!” demiş bir şair. “Ayrılık var sabaha!..” demiş şarkının biri. Biri aralamış son gecenin perdesini, sabaha karşı kanına girmiş! Gecelerden bir gece… O bir arada geçirdiğimiz son gece can çekişmiş sabaha kadar. Can çekiştirmiş huzura mutluluğa… Ne konuşma kâr etmiş ne tartışma ne de dua…
Ne kadar güzel rüyamız varsa gecenin içinden söküp çıkarmışlar! Ne kadar güzellik sakladıysak en uzak yıldızlara, birer birer bulup çalmışlar. Ne ışıltısını bırakmışlar ne mışıltısını… Haydi indir kirpiklerini, yum gözlerini de uyu bakalım, elindeyse! Elimden gelse daralmadan nefes alıp vermek ya da geberip gitmek!
Çok şey istememiştim şu havası kirlendikçe kirlenen, ağırlaştıkça ağırlaşan, bunalttıkça bunaltan kahır dünyasında… Sadece derin derin nefes almak, rahatça solumak… Bir parça huzur ve mutluluk bulmak ve itinayla korumak…
Şimdi kim verebilir bana o muhteşem beraberliği, o eşsiz güzelliği? Avuçlarım duada… Avuçlarım bomboş… Ellerim naçar… Ardı arkası gelmez yakarışlarımın sonunda kollarım çaresiz, iki yanımda… Omuzlarım düşük… Yetim bir çocuğun yüzüne dönmüş güzelim yüzüm. İşte böyle sürüp gidiyor kalan ömrüm… İşte böyle böyle gecem gündüzüm…
”Dök eteğindeki taşları!” diyor şeytan! Dök içinde ne varsa dışarıya! Söyle, söylemek isteyip de içine attıklarını bir bir… Fakat her söylenen kayda geçmektedir, her şey Âlim tarafından gayet iyi bilinir ve Hâsib’e hesabı verilir bir bir…
“Sorsana!” der içimden bir ses. “Sorsana! Hesap sorsana!” Korkarım ölümüme sebep olur cevapları! Korkarım, soramam, susarım. Susarım aşka, sevgiye, ilgiye… Susarım “Ya Sabır!” diye diye…
Dönerim kendime… Sorarım kendime, döne döne… Sorarım: “Neden böyle? Niye?” diye diye. Cevapsız kalır sorularım. Sorularım yorar beni! Sorularım boğazımı tıkar. Gırtlağımı sıkar!.. Sorularım bıkar benden! Bıkar, niceden nedenden… Sorularım… Suskun sorularım… Suskunluğuma suskunluk katar. Sükûtumda en zehirli engerekler yatar. Sükûtum heder eder beni, sükûtum kahreder! Sükûtum beni boğar! Sükûtum sorularımı… Sükûtum sorgularımı boğar!
Yine yeni bir gün doğar, yepyeni günlerin tertemiz sabahlarına… Ahlarına ferahlar serpilir içimin. Ruhuma parlak çisentiler serpilir yeniden. İş güç derken eğlenirim. Eğlenirim gün boyu o veya bu şekilde…
O geç zamanlar var ya hüzün indiren ikindiler… Akşamların kahredici ilk vakitleri… O zamanlar çekilmez bir hal alır yalnızlığım. Işıklar iyiden iyiye çekilirken, kuytular gölgelenirken… O yürek titreten, zamanlarda bir başka hislenirim, garipserim. İçten içe seslenirim sana. Sussana, dursana, beni duysana!
”Ara sıra…” derim… “Arada sırada…” Hayır, öyle değil, sık sık hem de… Hem de kıyasıya! Kıyasıya özlemle hüzün… Kıyasıya hasret kaldığım gözlerin, yüzün…
“Unuttum!” desem de sen her an aklımdasın, benimlesin. Bırak, dilim yalan dolan ne derse desin! Bir saniyeliğine bile benden gitmiş değilsin! “Git!” desem de gitme sakın! “Bit!” desem de sakın bitme! Bir an bile bitme bende!
Eğilsin gökyüzü! Bulutlara değilsin! Aralansın karalanan gökleri gecelerin! Aralansın ayrılık aramızdan! Ayrılsın ayrılık!
Bana ne ben lazımım, ne de sürüklemekten yorulduğum bu beden… Bana senli zamanlar lazım. Sen lazımsın, sen!
Neden ayrıldık biz neden!
***
Onur BİLGE
Yavaşça kalkarsın bazen
Korkarsın eteğinden düşecek taşlardan
Her birinin hesabı vardır bilirsin
Cevapsız sorular celladın
Susarsın …
---Biraz korku ,biraz ürperti ,biraz duygu ,biraz sevgi,biraz aşk çok güzeldi sizi ve şiirinizi kutluyorum saygılar.
Her dizesi, hayatın zorluklarında deneyimlenmiş bir aklın ve mantığın geçirdiği anların tezahürünü yansıtmış Nesrin Hanım, yürekten kutlarım. Günün şiiri olmayı hakketmiş duyarlı ve anlamlı şiirinizi ve kaleminizi tebrik eder, selam ve saygılarımı sunarım.
Ara Sıra
Salkım salkım karalar düşer gecenin kuytularına
Ay ışığı arar gözlerim
Hani unuttum derim ya, bilsen nasıl özlerim.
Hayatın virajlarında uyarı yok
Yaşadıkça anlarsın
Bir gecenin sabahında yaşanan ölüşlerde
Alınan nefes nefesini keser
Ellerinde yetim bir çocuğun teselli bekleyen umutları
Yavaşça kalkarsın bazen
Korkarsın eteğinden düşecek taşlardan
Her birinin hesabı vardır bilirsin
Cevapsız sorular celladın
Susarsın …
Nereden aklıma geldin yine
Der gülümserim, hazindir
Sanki unutulmuşluğun var gibi
Hadi şimdi git
Bana ben lazım
Ara sıra………
Nesrin Asena
AYRILSIN AYRILIK
Ara sıra düşersin aklıma. Ara sıra… Sabahın ilk ışıklarıyla bazen, bazen de güneş anasına kavuşurken… Alaca karanlıkta gelirsin aklıma daha çok. Ya ikindilerde ya seherlerde… Çok erken ya da geç vakitlerinde günlerin… Karanlıklar giderken, nesneler belirirken… Işıklar çekilirken, kuytular gölgelenirken… O zamanlarda bir başka hislenirim, bir başka hissederim seni, sesini… İçten içe seslenirim sana. Sussana, dursana, beni duysana!
Karanlıklardan çıkar yalnızlığım, sabah ışıltılarına, ferahlarım. Karanlıklara karışırım onunla, onunla sabahlarım. Karardıkça kararır karanlıklar, karardıkça kararır ruhumdaki aydınlıklar… Aralamak isterim gecelerin kara bulutlarını... Aralamak, çekip çıkarmak, ayın aydınlığını semaya… Olabildiğince yaymak dünyaya… Alabildiğine… Seslenirim de seslenirim aya… Ola ki kulak vere de duya…
Hayal bu ya… Sen dolunay olursun bense Afrodit… Bembeyaz gülümsersin bana, ötelerden. Bembeyaz serersin ışıklarını omuzlarıma. Bembeyaz şavkarsın bedenime… Kaidemde şöyle bir gerinirim… Ne kadar sevinirim varlığına, alakana! Bbembeyaz gülümserim, el sallarım sana. Savurur saçlarımı sabah rüzgârları, akşamüstleri meltemler tarar. Sen olursun mehtaplı gecelerde... Doya doya seyrederim. Seninle ederim seheri. Bulutlu gecelerde hasret kalırım gözlerine… Işıklı alnına… O secde yerine…
“Ara sıra düşersin aklıma…” desem de inanma! Hiçbir zaman unutmam, unutamam ki seni! Kimseyle bir tutamam! Kurtulamam, kurtulamam ki sevginden, hasretinden! Ancak aşkını bilirim, derinliğine… Ancak özlemini… Alabildiğine… Özlerim hep özlerim. Gözlerim kapanıncaya kadar yolunu gözlerim.
“Ara sıra gelirsin aklıma…” desem de sen desen desen işlisin benliğime, gönlüme, gözkapaklarımın içine. Açsam gözlerimi, karşımda belirirsin; yumsam, beynimin ekranında… Ne kadar huzurluydum ne kadar mutluydum yanında!
Hiç aklıma gelmezdi ayrı düşeceğimiz. Hiçbir belirti yoktu, bu günlerin geleceğine dair. Hızla çıkmıştık birlikte mutluluğun yolculuğuna. Aynı hızla yol alıyorduk, virajında düzünde… Neşe de vardı yollarda, keder de hüzün de… Gecesinde, gündüzünde bir aradaydık, böyle biri bir dağda biri bir dağda değil. Bazen sarpa sarardı ilişkimiz, sonra düze çıkardı. Bazen kasis çıkardı karşımıza bazen hoş bir meyil… Ne kadar mutluyduk biz her halde; böyle ayrı, böyle yalnız, böylesine üzgün ve süzgün değil!
“Ayrılık var sabaha!” demiş bir şair. “Ayrılık var sabaha!..” demiş şarkının biri. Biri aralamış son gecenin perdesini, sabaha karşı kanına girmiş! Gecelerden bir gece… O bir arada geçirdiğimiz son gece can çekişmiş sabaha kadar. Can çekiştirmiş huzura mutluluğa… Ne konuşma kâr etmiş ne tartışma ne de dua…
Ne kadar güzel rüyamız varsa gecenin içinden söküp çıkarmışlar! Ne kadar güzellik sakladıysak en uzak yıllara, birer birer bulup çalmışlar. Ne ışıltısını bırakmışlar ne mışıltısını… Haydi indir kirpiklerini, yum gözlerini de uyu bakalım, elindeyse! Elimden gelse daralmadan nefes alıp vermek ya da geberip gitmek!
Çok şey istememiştim şu havası kirlendikçe kirlenen, ağırlaştıkça ağırlaşan, bunalttıkça bunaltan kahır dünyasında… Sadece derin derin nefes almak, rahatça solumak… Bir parça huzur ve mutluluk bulmak ve itinayla korumak…
Şimdi kim verebilir bana o muhteşem beraberliği, o eşsiz güzelliği? Avuçlarım duada… Avuçlarım bomboş… Ellerim naçar… Ardı arkası gelmez yakarışlarımın sonunda kollarım çaresiz, iki yanımda… Omuzlarım düşük… Yetim bir çocuğun yüzüne dönmüş güzelim yüzüm. İşte böyle sürüp gidiyor kalan ömrüm… İşte böyle böyle gecem gündüzüm…
”Dök eteğindeki taşları!” diyor şeytan! Dök içinde ne varsa dışarıya! Söyle, söylemek isteyip de içine attıklarını bir bir… Fakat her söylenen kayda geçmektedir, her şey Âlim tarafından gayet iyi bilinir ve Hâsib’e hesabı verilir bir bir…
“Sorsana!” der içimden bir ses. “Sorsana! Hesap sorsana!” Korkarım ölümüme sebep olur cevapları! Korkarım, soramam, susarım. Susarsım aşka, sevgiye, ilgiye… Susarım “Ya Sabır!” diye diye…
Dönerim kendime… Sorarım kendime, döne döne… Sorarım: “Neden böyle? Niye?” diye diye. Cevapsız kalır sorularım. Sorularım yorar beni! Sorularım boğazımı tıkar. Gırtlağımı sıkar!.. Sorularım bıkar benden! Bıkar, niceden nedenden… Sorularım… Suskun sorularım… Suskunluğuma suskunluk katar. Sükûtumda en zehirli engerekler yatar. Sükûtum heder eder beni, sükûtum kahreder! Sükûtum beni boğar! Sükûtum sorularımı… Sükûtum sorgularımı boğar!
Yine yeni bir gün doğar, yepyeni günlerin tertemiz sabahlarına… Ahlarına ferahlar serpilir içimin. Ruhuma parlak çisentiler serpilir yeniden. İş güç derken eğlenirim. Eğlenirim gün boyu o veya bu şekilde…
O geç zamanlar var ya hüzün indiren ikindiler… Akşamların kahredici ilk vakitleri… O zamanlar çekilmez bir hal alır yalnızlığım. Işıklar iyiden iyiye çekilirken, kuytular gölgelenirken… O yürek titreten, zamanlarda bir başka hislenirim, garipserim. İçten içe seslenirim sana. Sussana, dursana, beni duysana!
”Ara sıra…” derim… “Arada sırada…” Hayır, öyle değil, sık sık hem de… Hem de kıyasıya! Kıyasıya özlemle hüzün… Kıyasıya hasret kaldığım gözlerin, yüzün…
“Unuttum!” desem de sen her an aklımdasın, benimlesin. Bırak, dilim yalan dolan ne derse desin! Bir saniyeliğine bile benden gitmiş değilsin! “Git!” desem de gitme sakın! “Bit!” desem de sakın bitme! Bir an bile bitme bende!
Eğilsin gökyüzü! Bulutlara değilsin! Aralansın karalanan gökleri gecelerin! Aralansın ayrılık aramızdan! Ayrılsın ayrılık!
Bana ne ben lazımım, ne de sürüklemekten yorulduğum bu beden… Bana senli zamanlar lazım. Sen lazımsın, sen!
Neden ayrıldık biz neden!
***
Onur BİLGE
günün şiiri ve şairini candan kutlarım
şair; şiirini oya oya işlemiş. duyguları derinde.okudukça haz duyduğum anlamlı ve bir o kadar da düşündüren şiir.Günün şiirinden Şairimizi tebrik ederim. ++ selam olsun.
Çok güzeldi..
Kutluyorum, o güzel şair yüreğinizi, sevgili Asena..
Nicelerine dileklerimle..
Saygı ve Selamlarımla..
Bu şiir ile ilgili 23 tane yorum bulunmakta