Bir mecra olmadığına göre, macera sanatını da bitirdiğine göre, aşkı da tabiatıyla göz göre göre odsuz odaksız çiğ çiğ tükettiğine göre, tamamen silinme zamanı da gelmiş olmalı hafızalardan diyerek tamamına ermişcesine silinmenin zamanı gelmişcesine bitiriyorsun demek ki öyle mi? . Başka da bir alan-veren çıkmıyor-bırakmıyor kendine demek ki denek olarak ne var ne yok tüm kayıt kuyuttan çıkıp silinecek silikleşip silkilip gözden kaybolup genelden-gönülden de bir çırpıda yitip gidileceğini sanıyordun..! Ama hops! N'oldun?
Evet, hiç bir mecra çağı bir mevki çağrısı mevzubahis mevzi zevki bırakmıyorken adından ardında bir anda... hoops! Ama bak işte yine olmadı! . Olmuyor değil mi? .
Peki diyorsun dikilip ayağa bakınıp sağa sola hayra yoruyorsun üst baş toz içinde tabii anlıyorsun hemen düşmüşsün yaşama yine üsttatlardan üst kanatlardan biri çıkmış olmalı yerinden diyor aklın yaşamdan o denli bir çırpışta kolaylıkla silkelenemeyeceksin anlaşılan.
Hadi artık... Paylaşmamaya çalışılacaktın ne sözler vermiştin dün unuttun mu? Ne yazılı sözlü ve ne de görsel göksel sözler? İçe akıtılacaktı hani hesapta tamamen dışa değil de artık sadece iç içe! İç! İç diye tutturmuştun bağırıyor abanıyordun kendin için var olacaktın hani kendine var olacaktın salt? Hesap döndü dolaştı kendine var oluştan geldi dayattı buna öyle mi? . Burnuna kadar! Battın çok abarttın kabarttın bu da sanki kendinin beni bileceğin gibi bilmesinden başka birşeymiş gibi? ..
Varlığını sadece benim düşündüğüm gibi düşünerek başkalarının düşündüğü gibi değil de benim... salt benim gibi düşünerek kayıtlarından düşürmekti niyetin evet ama - belki - tüm kayıtlardan da düşülecektin aynen böyle devam edebilseydi ama bir haftalık bir hastalık mıydı ki bu? Ne yanıt! Bu tür bir kurtuluş olabilir miydi yani? Ne! Bilemeyecektin.. Bilemeyeceksin de.
Pazarcı kadınlar gibi düşünüyorsun ama onların paylaştıkları meydanda öyle değil mi? Onları tanımayan yok ki yanlış örnek vermiş olursun böyle dersen kimi gösterirsen göster bu tarife örtüşmesi imkansız mümkün olamaz kimse kendini bu derece kolayca silmeye kalkmaz silkelemeye kalksa da anlı şanlı tertemiz en yüreklisi bile şunu yapar: yapmaya çabalar en azından: koparır katarından atar ön arka sağ sol üst alt bütün püskül kanatlarını arızalandıysa! Yine de öter!
Oysa bir başka şey arzu ediyorsun yine! . Bu sabah da aynı hisle uyandın dünkü gibi bir doğa parçası gibi durmak isteğiyle... Bu hayatta insan olarak bir Ağaç gibi - Kabuk gibi - Kaya gibi - Kum Tanesi - Çakıl Taşı - Ot - Çamur gibi - Magma gibi - salt Su - ve salt Hava gibi - evet... Bir Boşluk bir Hava boşluğu gibi olmak istediğini hissettin garip -gayri yoğun bir şekilde hem de- gayri tabii...
Ne bir hayvan ne de bir başka hayvansı değil - ama - insandaymış gibi deneyimlemek istedin kendini bunda da sanki bir aklı selimlik varmışcasına böylece kalan sondan ikinci perdeyi öyle okumak ve sanki kendinin bir ekiymişcesine Pazar İlaveli ya da bir Cumartesi Eki.. ya da Kitap Ekiymiş cesine ceset kokusuna önlem cesaret ceketin bile yokken omzuna bırakılan apaçıkken üstelik heryerin delik deşikken yine de bunun için ne gerekirse yapmak istedin artık kendine o an ne gerekiyorsa.
Hava olmak -> Ben Su Ben Hava Ben Ateş Topu Ben ıraksak bir bütün an için niçin şimdi parçalanmak diyorsun bir tek maddeye sabitlenmek istiyorsun niçin buna zorluyorsun hepimizide? Sana niçin bir nevi eziyet -işkence- ediyorduk birlikte bir de buna hizmet ediyorduk üstelik? İşkence ediliyor ettiriliyor ediyorsak niyet neydi kısmet kimeydi? İnsan kendine bir meziyet edinmeliydi evet ancak niyeyse kıyardı en meziyetli beceriyle becerirdi kendini böylelikle.
İstediklerini yapamıyor -alamıyor- arzuladıklarına ulaşamıyor düşlediğin umduğun gelişmeleri sağlayamadığından değil sağlamak istemediğinden, yarışamadığından değil yarışmayı sevmediğinden, düzene uymadığından değil düzeneklere karşı çıktığından, görev bilinci içinde hareket edemediğinden değil etmediğinden, kendine iş verilmediğinden değil almadığından, sorumluluk edinemediğinden değil edinmediğinden, bu toplumda yer edinmeye değil de tersine sanki edinmekten kaçmaya çalışıyorsun şimdi de... Niçin ama niçin kaçıyorsun beceremiyor musun? Olmuyor mu? Başka bir yol bulursun o halde! Taraf mı olamıyorsun – taraftar mı – ayakların mı yere değmiyor tüm ayakların bastığı yere, yüzünü mü dönemiyorsun yaşama yaşamın yüzü mü dönmüyor sana kıble, göremiyor musun hayatın yüzeyini bulamıyor musun yüzeyinde seni sırt üstü bıçaklamadan taşıyacak bir kurbağa, kulaç atamıyor musun kendi kendine adacıklarına, batmaktan mı boğulmaktan mı korkun yüzmeye çalışırken karşı kıyına, çıkışsız mı karşı kıyın, merdivensizse bile bu konu dahi yeterince takımcı değilse yol arkadaşların başka yollarda yolacağın başka pamuk tarlaları ve daha nice kumullar bulursun o halde.
Yine de bu yoldaysan hala ve eğer devamlı olarak bu yoldaysan sol avucunu sıkmış bir halde, dünyanın tüm verileri arasından -kendini- bir yol olarak yaratmalısın yine de kendine. Kendine bildik yollardan gitmeyi hep reddediyor bilinmeyen bir yere gidilmeli hep diyorsan hep bilinmeyen bir dünyaya olmalı seyahatler istiyorsan niçin böyle düşünüyorsun ki peki? İnsanlar niçin bilmedikleri bir dünyaya gitmek istemişlerdir ki hep! ? Hiç düşündün mü?
Hiç bir fikrin yok mu? Oysa hiç bilinmedik dünyalar Sinematografik bir yaklaşımdır sanıyorum. Hah! Hah ha ha ha haaaa! Bu sendekinin de öyle bir şey olduğunu sanıyorum evet gülüyorum sana... güldürüyorsun beni... çünkü komiksin hem de çook! Her disiplinin adı üstünde disiplin olduğundan kurallar ölçüler biçiler birimler hesabı kitabesi olur, bu kitapsız hesapsız kurulsuz ölçüsüz disiplinsiz kuralsız bir birim diyerek yine böyle bir yol ayırıyor arıyorsan ki yine kendine böyle varacağını sanıyorsan o başka! Ama böyle bir yol bulunamaz olamaz çünkü! Baksana resmen perişanlık bu – haksızlık – vurdum duymazlık filan falan işte -yeni yer yüzün- üzül! İşte yeni kentin -kementin- olur!
Düşünüyorum da bir yabancı olması gerektirdi artık çoktan yardımcın ama işte yine -sığınmaya - savunmaya- geçiliyor bir çırpıda! Hayır yardımcı gerekmez yabancılar giremez diyorsun, bunu da bildiğin gibi çözüp kendi başına halledeceğini söylüyorsun yine kendi başına bu düşünceyi bu fikri çorap ördüğüne göre başına, sokulduğuna göre çekirge çekirdeğine, hem bende baya yorulmuşum uyudum artık daha fazla baskılayamıyorum.
Dedikodu yapmanın da adı Sanat değildir bir kere! Ne de dünya ile ilgileniyormuş gibi yapmanın adı Entelektüel Yurttaşlık olmadığı gibi bunların hiç biri de birer rüya parçası değildir uyarılınca uyanılınca sona eremeyecektir yani uyanıklığınızın - uyanıklığın - bizi yok artık - biz diye bir şey yok kalmadı kalkmadın Sen'de yok O'da yok Bu'da yok Şu'da yok - Siz'de Onlar'da Bunlar'da Şunlar'da yoklar sadece Ben var sadece Ben. Ben ve Benim İçim ve de Benim Dışım. İçkilerim ve Dışkılarım.
Geldiğin bu son menzilde Benden başka bir Ben'de yok, hep Ben vardı hep Ben olacak karakterler diyerek ayrıştırılan, tenin tüyleri gibi yoluşturulan bir köşeye buruşturulup kırıştırılıp yumruk yumaklarla yığıştırılıp eklem yerlerinden birbirine, yılan bebeklikten yılan kızlığa kızlıktan kadınlığa kadınlıktan orospuluğa orospuluktan emekliliğe emeklilikten emeklemeye bebekliğine yılanın ceninliğine örüştürdüğün kendin -dımdızlak çırçıplak- bir nesne olarak sarmalandığın yine Ben'em Ben- Kilim yapıp sırtlan bakışlara domalttığın rahatlatıp uyuttuğun Benim benim artık paylaşılamayacak münzevi hayatta hiç kimseyle... hayallah!
Eğer buysa ilaç ya da bu ise zehir veya buradaysa panzehir üretilmiş simyasal içerik nehir bu şehire yağıyorsa içilecek her nasılsa devam edilecek asıl şimdi nasıl asıl! şimdi nasıl devam eder İm? Devam et elim!
İşte Ağaç - Ot - olmak bu - işte Hava olmak bu - Toprak olmak bu bir nevi ama hops! Hiçbir çabası yoktur Ot'un -Ağaç'ın- Hava'nın Toprak'ın gözle görünmez binbir çabanın haricinde hiç!
Vardır dahası... görünmez çabaları içimdedir daima Çakıl Taşlarım Kum Tanelerim Hava'm gözünle göremediğin aklının alamadığı algının açamadığı sezinleyemediğin bir biley çapası vardır elinde Orak Ve Çekiç'in! Çek iç in çek iç in! Çek iç in.. deydiler Toprakta öylesine...
Bu gözle görünmez ç-al-kan-tılar balarısı vızıltısı sonunda gözle görülen birer meyveli çiçek kokusunun tozlanmasına dönüştürürler Beni. Sonuçta eylemi -eylemsizliği- benin de eylemi eylemsizliği çabasızlığı çabası uğraşısı uğraşısızlığı.dır.
Net bir şekil almak zorundadır artık sence sence sence sadece sende net bir biçime dökülebilmelidir bertilip net bir biçime dökeleceksindir kendinde sende net bir biçimde toplanıp toparlanıp toparlayıp tasını tarağını yaranı tasarlanacaksındır kalıp olarak kendini kalıp alıp.
Kalıp.. kalıp.. K A L I P P L A K L A R I N cızırtısı gibi tarihini hatırlamadığın bugünkü gibi bir duygu kurgusu içindeyken geçmişte -bir gün- düşünmeye başlamışken tünelin girişinde -birden bire- ortadan kaybolabileceğini -bir Giriş Kapısı- vardı orda o gün -o an- o noktada kayboluşa açılan ya da öyle olabileceğini algılayıp -çok- korktuğun uzaklaştığın bu yüzden böylesine bilinmezine bir kayboluş hiç hoşuna gitmemişti -çünkü- bilinmezine bir kayboluş değil de bilininişine kayboluş ya da kendi açından bilinirine bulunuş olmalıydı hatta algında açılabilecek olan ama hopps! İşte bu yüzden yine klişelere açıldı tüm kapılar! Ben 'bilinişime bulunuş' için yaşadığıma inanıyorum dedin yaşatıldığına daha doğrusu bunun için yaşatıldım dedin. Var kılın-dın ince tüylü çünkü bilinmek ve bulunmak öze ait bir istekti bütün insanlığın özünde olan bir istem bu sistemdeki insanlığın özünde bilinmek - bulunmak - bilmek - bulmak - buluşmak - bilişmek misal örtüşen bir tencere ve kapak / duy ve prizi ve Antifrizi / o halde... O halde?
Şimdi bu özle hareket ettiğine göre hep bu özle devinmişindir yeryüzünde bu özle devinmektedir görünmeyen çaba içinde olan tüm doğa işte bu özle hareket etmekte; bu durumda bazı şeyler vakıf oluyorsa bu da bir Kapı'dır -kapılardan bir kapı- ve şimdi bir ferahlama - sıkıntının az biraz dağılımı - gösteriyor doğruya da aralanan kapısıdır bu Kaplan Kaptanın bir kıpısı seksüel kanat bir kıpısıysa aseksüel.
Hops! Şu an çok ani -ama ne çok bekleme- gibiliğin ardından gelen anilikle -çok çabuk bir kararlılıkla - bu cümleyi sarf etmiş dudakları şimdi nerdeler? Ondan gelecek bir soluğu içmek istiyor onun nefesinin nefsinin üfürtüsünü duyumsamak istiyor kulak meme.si. içinden geçen bir cümle kur! Kurşun...
Hastasın sen yaa hadi kendini ver! Bu hiç normal olmayan bir durum, gerçeği inkar ediyorsun neydi gerçeğin unutuyorsun. O dudaklar artık hiç birine ait değillerdi hatırla! Hiç bir vakit de ait olamayacaklarını hatırla! Ait olsalardı bile şu an karşına çıkarılıp öpüştürülemezsin o dal budaklardaki kızaran yapraklarıyla!
Açılmıyor tüm kapıları algılarının hala tüm duygu ve düşüncelerinle anlatılıp aktarılamıyorsun. Bunlar olamadığına göre artık kabul etmen gerek evet -doğrusu bu- kabul etmeli..
Ama -Ben- diyorsun Ne zaman - doğru olanı kabul etti ki? Benin esaslı bir özelliği de bu değil miydi? Şu kalıplara döküle saçıla bir halı olmadı mı ben başından beri. Hiç bir yaygın kalıp almıyor işte bu yüzden seni bir deseni olarak bile kilimin serdirmiyor içeri...
Yanlış ya da doğru diye bir şey yok ki bu Ben için asla da olmayacak diyorsun bu kez de. Yanlış ya da doğru yok zira olsaydı asıl doğa hasta olurdu ki doğanın hasta olacağı düşünülse de bu yanlıştır hem de çok! yanlış! Nasıl da bu denli eminsin? Nasıl da hiç olmadığın kadar hem de... -kimsin- bilmiyorken kilimcin bile.
Doğa için hastalık diye birşey yoksa da doğada hastalık yapıcı şeyler çok evet ama içinde hem zehri hem panzehri taşır o şeyler bunların da yapıcılar ve yıkıcılar olduğu kesin. Doğa hastalandırır da tedavi de eder ve... bu nedenle doğanın kendinde bir hastalık aranacaksa eğer bütün hastalığı budur: Yapmak ve Yıkmak!
Ama buna 'yaşam' demek daha doğru daha gerçek olur ya da Çamur! Yaş çamur ya da yaşlı çamur yaşlı gözler yaşaran yeni sözlerle yeşeren yeni gözlere veri -varis- olacak olan yaşam çamuru... öldüren ve doğuran yeniden doğurur ve öldürür ve yeniden ve yeniden ve yeniden var eden yok eder... peki daha ne olmak gerek bu durumda? Anlaşılamayan ne? Ne kaldı ki ve ne yapmalı yani şimdi bunu ne yapmalı bu kilimi bu yazgıyı nereye yaymalı?
Bunu da 'En Ben' olarak tutarlı biçimine ben olmanın kati formatına dökmeli. Bunu da yine Ben yapmalı. Bilimsel Benlik Formu _ Formülü = Kırsal Kökenli Kimlik = diyerek asmalı darağacına asmanın!
Habibe Merih AtalayKayıt Tarihi : 29.4.2014 10:29:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
17 Nisan 2014 Perşembe 13:32:35
Sizin de gözünüze, gönlünüze sağlık. Beğendiğinize sevindim. 2024 e girerken, dilerim hepimize iyi bir yıl olsun.
TÜM YORUMLAR (2)