ANNELER GÜNÜ ŞİİRLERİ

ANNELER GÜNÜ ŞİİRLERİ

Hikmet Feridun Demir

Tüm Dünya annelerinin,
9 Mayıs Anneler günü kutlu olsun.

Annemi bana bağışladığı,
bu güzel dünya için ölesiye seviyorum.
Annem yok artık bu alemde,
ama o benim kalbimde hep benimle.
..

Devamını Oku
Seher Ercan

‘’Tadı yok sensiz geçen ne baharın ne yazın’’


Sizleri uzaklaştıran yıllar
Bizi size yaklaştırırken
Mayıs dallarında artık güzellikler
Sizli günlerin özlemine
..

Devamını Oku
Mehmet Büyükdağ

Sensiz yaşamaya çalışıyorum hayatı,
Buruk bir kalp , sevgiye muhtaç yürekle
Kızacaksın bana ama özledim seni anne.

Sofrada eksik bir tabak ne demek bilir misin ?
Eksik bir tat,tuzsuz bir özlem.
’Anne’ kelimesini kullanmamak her gün ölmek gibi bilir misin ?
..

Devamını Oku
Ömer Çetinkaya 2

ANNE DEMEK NE DEMEK?

Sen olmasan olmazdım, ben senden bir parçayım.
Döşüne vur ve öğün, deki ben bir anayım.
Alemi ervah dan söz, yavru yavru manâyım.
Sebebi hayatımsın CİĞERİMİN başısın.
Cennetlerin üstünde, Meleklerin eşisin.
..

Devamını Oku
Aynur Meydan

Ne büyük eksiklik anneciğim yokluğun.
Benim kızım,oğlum
Seni tanımadılar.
Sarılıp da boynuna anneanne diyemediler.

Ellerini öpüp bayramlarda,harçlık alamadılar.
Masallarını dinleyemediler,
..

Devamını Oku
Sibel İnal

Biliyor musun Annem..?
Kaç yıldır hissedemiyorum saçlarımı okşadığını..?
Kaç yıldır göğsüne yatamadığımı..?
Boynundaki o yumuşacık kıvrımlarla oynayamadağımı..?

Biliyor musun Annem..?
Çok özlüyorum seni...
..

Devamını Oku
Ümüt Güngör

Bir yürek oluruz vatan yolunda,
Askere gideriz anne kolunda,
Her zaman bizlerin sağı solunda,
Vefakar cefakar bizim annemiz.

Dağları aşarız mutlu olunca,
Severiz sayarız ömür boyunca,
..

Devamını Oku
Zeki Çelik 2

DÜNYANIN DEĞERLİ VARLIĞI KADIN...


Merhaba saygıdeğer gönül dostlarım. Sevgiler, selamlar ileterek dünyanın çok değerli varlığı kadın diyorum. Çünkü dünya nüfusunun çoğunluğu kadınlardan ibaret olup onlarsız hayatın yaşanmayacağını çok iyi algılamak lazım. Türk milleti olarak bizler kadınımızı ar, namus sayarak her türlü belalardan, felaketlerden korumaya çalışırız. İslam dinimizde de uhrevi alem için cennet kadınların ayakları altındadır denildiğine göre o annelerde birer saygı değer kadındır kıymeti de iyi bilinmelidir.

Dünyada sekiz mart kadınlar günü ilan edilmiştir, mayıs ayı içinde de anneler günü kutlanmaktadır. Şahsım olarak bu kutlamaların birer günle sınırlı kalmasını yetersiz buluyorum. Kadınlar ve anneler gününün kutlanması bence uzun olmalıdır. 44 yıllık sanat hayatımda: Kadınların sorunlarını, Erkeklerin yorumlarını, İyi kötü durumlarını, Yaza yaza bitiremedim. Bu konuyla ilgili binlerce adet şiirlerim var.

..

Devamını Oku
Ali Koç Elegeçmez

Türk Ulusu,
adları ister İŞİD, ister ÇİŞİD olsun
Her ne olursa olsun
terör eylemlerini yapanların arkasında
Hz Muhammet’i peygamber
müslümanlığı ilahi din
Türkleri insan olarak
..

Devamını Oku
Ayten Çıkrıkcı

Şu an yine kabrindeyim yavrum
Tek başıma bütün sıkıntılarımla
Doyamadım sana dayanamıyorum
Bayrağın başında dalgalanıyor
Sanki hüzünlü ölüm marşını çalıyor
Kabrindeki çiçekler kurumuş
Sulayan kimse olmamış
..

Devamını Oku
İlyas Kırlı

üç yıl oldu
kaca bir ömür sensizliğe mahkum olalı
üç yıl oldu
toprağı tenime yapıştıralı
bu dem çaresizliğin
bu dem yaresizliğin
toprak ana
..

Devamını Oku
Aynur Meydan

Sadece sen ve ben,
İkimiz başbaşayız annem.
Bir yanda radyo çalıyor,
Radyoda senin şarkılarından biri.
Senede bir gün.

Sanki yıllar geçmemiş gidişinin üstünden,
..

Devamını Oku
Kadir Tozlu

Çocukların “anneciğim”, “babacığım” sesleri cıvıl cıvıl iken annesi, babası veya her ikisi de olmayan bir çocuk neler hisseder bilir misiniz? Anneler günü olur, babalar günü olur; ya o günlerde? Bana sormayın sakın, ben bilemem çünkü ben evlenip çoluk çocuğa karışıncaya kadar babam başımdaydı. Annem ise Allah uzun ömür versin, halen yaşıyor.

Ömrünü yetimlere adamış biri düşünün. İşte Cennet’lik budur demek gelir içinden insanın. Kimin Cennet’e gideceğini yalnız Allah bilir. Buna rağmen “Cennet’te olacağından emin olduğunuz birini söyler misiniz? ” diye sorulsa bana, aşağıda anlatacağım Kadriye Teyze derdim. Hem de tereddütsüz.

Bir evde olgun bir kadın gerekiyor. O evin işlerini çekip çevirmek ve çocuklara gerekli olan anne şefkatini verebilmek için. İşte bu anne olmazsa bu iki fonksiyonu evin en olgun hanımı yerine getirmek durumunda kalır. 3 erkek ve 3 kızdan oluşan 6 çocuklu bir ailenin en büyükleri olan Kariye de bu görevi üstlenmek zorunda kalmıştı. 15 yaşındaki Kadriye 5 tane yetim kardeşine hem abla, hem de anne şefkati göstermek durumunda kalırken, yaşamının bundan sonraki bölümünde hep buna benzer bir görevi üstleneceğini de asla bilemezdi.

Kadriye cahildi. O zamanlar köylerde okul bulunmazdı. Yakınlarında okul bulunan yerlerde de kız çocukların okula verilmesi kabul görmezdi. Kadriye de okul görmemişti. Ayrıca o zamanların yaşam tarzında bu yaştaki kızların kendisine teklif edilen evlenme taleplerini başkalarıyla görüşmesi de olası değildi. Kimseye akıl danışması mümkün değildi. 15 yaşındaki bir cahilin vereceği bir karara bağlıydı yaşamının bundan sonrası. Karar vermesi gereken de yine babası gibi dul kalmış ve 6 tane çok daha küçük çocukları olan bir adamın teklifiydi. Teklif tabi ki günümüzdeki evlenme teklifleri şeklinde değil, kaçırılma teklifleri şeklindeydi. Kadriye 5 yetim kardeşine olan ablalık ve annelik görevini bırakıp biri kız olan 6 çocuğa üvey annelik görevini seçmişti. Köyün tabiriyle “kocaya kaçtı”. Bir söylentiye göre Kadriye’ye büyü yapmışlardı.
..

Devamını Oku
Rukiye Çelik

“Eyvallahım olmaz kimseye” diyormuşsun! Duyuyorum çok da dik başlıymışsın, yarınların yok aklında, hayatla inatlaşıyormuşsun! “Kader/alın yazısı” nedir bunlar diye dalga geçiyormuşsun, hatta dümdüz olmalıymış yürüdüğün bütün yollar. Gençlik, zenginlik, varlık, sağlık aynı tempoda sürüp gitmeliymiş, kimseye muhtaç olmak diye bir şey olmazmış! ..

Dün ve bugündür sadece seni saran, öyle sanıyordun değil mi? Yarınların, yarının dünyasında bekler seni, öyle biliyordun değil mi? Yanlış düşünmüşsün, dinle bak, gerçekleri anlatacağım sana:


Yaş alırsın yollar uzar, zaman daralır
Omzundaki yük her gün biraz daha ağırlaşır
..

Devamını Oku
Kazim Öztürk 2

Öf Deme Sakın!

Süt gibi temiz, süt gibi berrak,
Merhamet kaynağı anneye bakmak,
Bir ibadettir onunla olmak,
Anneye “öf” deme sakın! !

..

Devamını Oku
Hakan Bintepe

bugün cumartesi
o gün günlerden neydi
yağmur var mıydı
hava soğuk muydu sıcak mı bilmem
unuttum
kocaman gözlerinde
küçücük öpücükler
..

Devamını Oku
Aynur Meydan

Bugün senin günün annem,
Nerdesin.
Haksızlık değil mi eller öpülür,
Hediyeler verilirken annelere,
Benim gelip mezar taşında göz yaşı dökmem.

Evet haksızlık.
..

Devamını Oku
Kemal Küçüktekin

...............................................Eşime.........

Bugün anneler günü,
Senin günün.
Güneş senin için doğacak,
Çiçekler daha bir güzel açacak,
Sana yakışır bir şekilde,
..

Devamını Oku
Hüseyin Yanmaz

Yıllar yılı aylar ayı kovalıyor
Nasılda geçiyor sayılı günler
Yine geldi mayıs ayı
Bugün anneler günü
Uzat ellerinde öpeyim annem

Ne zordur senden uzaklarda yaşamak
..

Devamını Oku
Recep Akıl

Açık görüş var dediler, anneler günü için. On beş gün önceden söylediler ki uzaktan geleceklere haber verilebilsin. O zaman ceza evlerinden evle irtibat kurmanın bir tek yolu vardı: Mektup. Hemen kâğıda kaleme sarıldı bütün koğuş. Herkeste bir heyecan. Az şey miydi? İlk kez bir açık görüş yapılacaktı. Mektuplar yazıldı alel acele. Hiç zaman yitirilmeden askeri postaya verildi.

Sıra anneler gününü beklemeye gelmişti. Ama burası siyasi bir cezaeviydi ve ne zaman ne olacağını kimse bilemezdi. “Şu açık görüş gününe kadar olumsuz bir şeyler olmasa da izin güme gitmeseydi.” Koğuşta hemen her kes böyle düşünüyor olmasına rağmen hiç kimse bunu yüksek sesle dillendirmeye cesaret edemiyordu. Olur muydu hiç, bir açık görüş için, düşman karşısında mücadeleden geri durulur muydu? Devrimci ahlâka sığar mıydı? Elbette sığmazdı. Bağırlarına taş basarlardı da taviz vermezlerdi, yakışmazdı.

Vermediler de. Ne olmuşsa olmuş bir nedenle idareyle yine takışmışlardı. Bunun doğal sonucu elbette cezalandırılmaktı. Ceza olarak da açık görüş izinleri ellerinden alınmıştı. Kabul etmediler verilen bu cezayı tabi. Lâkin etmeseler ne olacaktı ki? Yapabilecekleri fazla bir şey yoktu, ceza evini ayağa kaldırmaktan başka. Çok çok açlık grevi yapabilirlerdi. O eylemden de daha yeni çıkmış oldukları için yıpranmış, örselenmiş bedenlerine bir açlık grevi daha ağır gelirdi.

Üzgündüler. Çaresiz gruplara ayrılıp nöbetleşerek iki gün iki gece boyunca bir an bile susmadan, sloganlar atıp yönetimi diken üstünde tuttular. Onlar için en etkili eylem, karşı tarafı sürekli teyakkuzda tutmaktı. Sinir oluyorlardı buna, sürekli diken üzerinde durmak hiç de kolay değildi. Yukarıdan yedikleri fırça da cabasıydı. "Bir rahat verdikleri yoktu." Böyle söylerdi hep cezaevi müdürü olan binbaşı.
..

Devamını Oku