İnsan dünyaya farklı cinsten iki kafadarın isteyiyle getirir
Seçmece şansınız olamaz,sonuçta pat diye buradasınız
Nelerle karşılaşılacağı yaratanın kader dediyi takdiri ilahi
Benim ilavemlede evde çocuklar dört kardeşe tamamlandı
Geçen yıllarda olağan tatlı,acı anılarla erişkin insan oldum
Hayatımı derinden etkileyen yıl bin dokuz yüz doksan bir
Mevsimlerden sonbahardan kışa,havalar soğumaya başlar
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Rh Babam göçeli daha yeni 12 seneyi ilerisi bir kaç ay sonrası yeni yıl eklenecek.Sabah ola hayrola ! Belki birileri de ilerisi zamanlarda aynısını Bizim için söylerken,Ona da sıra gelecek ...96lık tespih değil Sam Amcanın Anavatanın başındaki moruk ölmüş.Büyük problem doğurmuş.Ölmese idi mi daha iyi idi !
Rh Annem göçeli 30 yıla yeni aylar eklendi.Fotoğraf Makinesini ilk tasarlayanlar Louis le Prince ile Johann Zahn sayesinde gelişerek,Rh Annemizin anlık görüntüsünü kayda geçirdi,
Ona bakarak Domalan Mantarı gibi bitmediğimizi ve Bu solgun Fotoğraflar Bir geçmişimizin olduğunu hatırlatıyor.Son Gezgin Beyden bir alıntı.Bir Oda Dolusu Fotoğraf Albüm depom da birikti,İnsanlar geçmişini çöpe atıyor.Birileri emtia diye çöpten topluca ayrıştırıp getirmiş.
Belki,Bir Ajans haberleri için konulu taramada görüntü seçilmeye kullanılır.O kara beyaz görüntüleri birilerine konulu haber de izletilir.
Rahmet alemine Anneciğim göçeli 27 sene geçmiş,bizleri ne zaman geçmiş bekliyor?
Öğretmenim ve Anneciğim,Öğretmenler Günü Biopsi sonuçları alındı,Anlayın artık.Gelen 19 Mayıs günü,Son kez izlemek için Tv getirtti,yattığı yatağın karşısında,Gençlerin ritmik hareketlerini,tüm yayını izledi ve aynı gün fenalaştı,Bilinç gelip gelip gidiyordu,23’de gücü tükendi,Rahmet Alemine göçtü ve 6.Ayın başladığı 24’de defin yaptık.İşte 26 seneyi devri yesi gelip çattı.Koca şehir gibi mezarlıkta arada bir yerde,İlerliyen yıllarda Çam Ağacı dik mişler,gölgesine komşu oldu.Mezarın dan Bayrağını bile çaldılar.Ağaç direk ve Belediye sentetik bayrağı idi.Maddi değeri yoktu.Birkaç kez solmaya bağlı Bayrağı yenilemiştim.
Yenisini diktim.
beyendiniz mi yaptığınızı, ağlattınız beni be üstadım. şiirinizi okurken kısa bir süre önce annesini kaybeden arkadaşım gedi aklıma. cenazeye gittik, o kafar güçlü bir duruşu vardı ki arkadaşımın hala aklımdadır o metanetli duruşu.
ve şiirinizi okurken kendi annem geldi aklıma ister istemez...
İHTİMALİ BİLE...
Allah sabır versin güçlü olun lütfen.
onlar da bunu istiyor!
hayat ne kadar acimasiz derdim hep
gercekten oyle
Bu şiir ile ilgili 6 tane yorum bulunmakta