bu çürümüş sonbahar ellerin
masa üzeri soğuk çaylarımın
ve ulu orta ayak üşümelerimizin
ölümü unutmuşluğumuzla bir ilgisi olmalı
öksürük tarlası ciğerlerimize cıgara sararken
bıkmışlığımız
ve -tanrı yorar- iç çekişlerimizle
daha nice yastık altı ölümleri hiç edeceğiz
sus Meryem ana
öldüğünü söylersen
bir daha çarmaha gererler isayı
hatırlıyor musun
bir cami avlusu kadar çok ağlamıştım
kan karışmıştı göğün yüzüne
ağlayan ve ağrıyan sözcüklerimden sonra
tanrılar birleşip suyu kırmış olmalı
ki bir bahar gibi devrilirken
bu kadar mavi ölemezdi annemin gözleri
ben o gözlerden sonra
azı dişlerimin izleriyle hatırlanır oldum
ardımdan dökülen sular
ve ağıtlarla
cep ağızları kirli o çocukluğumu
bir demet ıslak karanfile sattığımda anladım
annemin yokluğuymuş
hayat dedikleri şu düpedüzlük
öldürülesiye özlediğim zaman
ve şakağıma gümüş kurşun izleri düştüğünde
başımı annemin gül bahçesi dizlerine koyacağım
ve o günün akşamında
tüm iyi dileklerim
ve yastık yüzüm sizin olsun
ardından peygamberlerle bir araya gelip
anneler ölümsüzdür
anneler tanrı yarısıdır diye bağıracağız.
ki tüm ölüler de aynı şeyi söyleyecek
hep bir ağızdan;
yılgın bir evlat için,
tanrıdan sonrası annedir
anneden sonrası hiç.
Kayıt Tarihi : 14.3.2016 15:59:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!