Anne (duvar) Şiiri - Fırat Yetiş

Fırat Yetiş
68

ŞİİR


9

TAKİPÇİ

Anne (duvar)

Anne;
Göğ(s)ümde ki yıldızları taşladı eli kanlı insanlar !
Dileksiz bırakıldım.
S’ağır bir günahın mürekkebini damıttılar masumiyetime!
Uykularımdan asıldım.
Yarınlarımdan çocuklarımın isimlerini ç’aldılar.
Hayallerim k’öksüz kaldı.
Bir pencere kadar maviliği çok gördüler umutlarıma.

Şimdi , gözlerim de duvara asılı nefti yalnızlık.
Hıçkırık boğar dilimin altında ki alaca kelamları;
Sancılı suskunluk kurutur dudaklarımı.
Düşüyorum heyhat, düşüyorum!
Sükûn bir sızı ,
arşın arşın gezinir ruhumun sarsaklığında.
Bıraktım kendimi Annem, bıraktım!
yamaktan su içen güvercinin, avuçlarına taşıdığı dualara.

Tenhada kıstırdılar kavuşmalarımı ;
Bütün vedaları kuşandım Doğum lekesi gibi sol yanıma.
Bu yüzden kollarım hep ayrılığın felçli tarafı.
Bir hoşçakala kaç kurşun sığarsa;
Hepsini sıktım, kaderimin kahırdan kırılmaz aynasına.
Anılardan demlenen , saf tutmuş sızılar;
Ölümün telkinini dizeler kulaklarıma.
O kadar özledim ki herkesi !
Sıla-i Rahim’in açlığı birikir kaburgalarımda.
Kan ter içinde bırakır çaresizliğim
ve sana yetişemeyen hırçın , cehennem gibi sıcak hasretliğim.

Geçen yıllar;
durmaksızın buduyor gençliğimin dallarını.
Alengir avuntulara savuruyorum ağaran acılarımı.
Daha dün gibi hatırlıyorum ;
Şiire dökemediğim çocukluk aşklarımı.
Şimdi unutulmanın eşiğindeyim.
Kanayan kısa ömrü ;
Upuzun düşlere sürüklüyorum.
Yurtsuz bir türkü vurulur yüreğimde;
Vurulur da dökülmez dilimden.
Sesimi aldılar Anne !
Sessizliğimin acısı dokunur , çığlık olur köhne duvarda.

Ah bir sefer sarılsan Annem,
bir sefer !
Ben ki rüyalarım da bile sığındım şefkatli ellerine.
Şimdi celladı olmadığım ,
günahsız bedenlerin ruhları,
neden gezinir tenimde?
Vaktine sadık körpe karanlık sızarken duvarın çatlağından;
Güneşe bir kaç odun daha at Annem.
Ölü gibi ,buz tutmuş bedenim.
Oysa içim katran , öyle katran ki ; anladım!
ömür ardım sıra ziyan.
Bilirim kâr eylemez ,
Umut kör bir nefes soluğum da.
Haber eyle karıncalara ,
Ağızlarında su taşısınlar
İçerimde ki sönmeyen kor yangına.

Ah benim Firdevs’imi ayakaltı edenim!
Saçlarının kıvrımlarından rüzgara adayacaktım hüzünleri ;
Olmadı Annem !
Uçurumlardan atlıyor Senin
koynunda semiren , katıksız gülüşlerim.
Küfran bir sanrının paçasına dolanıyor zaman;
Çıldırıyorum !
Tütsülenmiş yaralarıma doluşuyor,
duvarların feryat figan-ı.
Ben yine susuyorum Anne!
Cümlelerim kırılır hükmün adaletsizliğinde,
Ve kirpiklerimde asılı ,düşmeyen hayat ağrısı .

Ne yana dönsem , Ahvalimin kimsesizliği.
Gölgem ve bedenim arasında ki ipince hiçlik vuruyor yüzüme.
Yoruldum bu sayrılı düşüncelerden;
Kavrula kavrula kanımı akıttım güneş burçlarına .
Sığındım yağmur damlasının akına.
Işıksız toprak çağırır ;
Belli ki b’asacak bağrına.
Bağışla beni Anne bağışla !
Hakkını helal eyle.
Ayrılık öpüyor dudaklarımdan.
Ölüm sevgili gibi ,
sımsıkı sarıldı ;
Yazgısı kara , duvar çürüğü hayatıma.

Fırat Yetiş
Kayıt Tarihi : 7.4.2020 13:56:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Fırat Yetiş