Anne
Yüreğim
Yüreğime sözüm geçmiyor bir türlü
Hep bildiğini okuyor
Anlatamıyorum günün döndüğünü
Zamanın benim için artık o eski zaman olmadığını
Alıp elleri arasına irademi
Tarifsiz acılara mahkûm ediyor beni
Anne
Istırap çekilirken
Aşk ıstırabı
Düşünce ıstırabı
Gecenin kaç kez devir ettiğini
Ve zamanın bende
Sadece yalnızlık ve hüzün bırakarak
Çekildiğini biliyor musun?
Anne
Çocukluk günlerim geliyor aklıma
Kapı önlerinde
Yağmurda karda oynayışım
Karanlıktan korkup ağlayışım
Kucağına sığınışım
Ve uzun kış gecelerinde
Hikâyeler, masallar anlatışı ablamın
Rahime halamın
Hani Anka kuşu alır giderdi ya
Bizi de beraberinde Kaf dağına
Şehzade olup iz sürerdik
Kurtarmak için padişahın kızını
İnsan etine alışkın canavarın elinden
Öyle ki
Bir yandan kılıcımızı sallar
Bir yandan da yorgan altında titrerdik
Anne okşayışlarını hiç hatırlamadığımı
Biliyor musun?
Çünkü sık sık köyümüze giderdin
Hani söylerdin ya sen de
Koyup koyup giderdim çocuklarımı
O yıkılası yere diye
Ellerimi okşayışını yavrum deyişini
Bilsen ne çok özlerdim
Onun için hiç anım olmadı
Çocukluğuma dair benim
Anne
Yıllar geçmiş
Hep ak olmuş saçların
Bir coğrafya gibi
Şimdi yüzün ve yüreğin
Yüreğin ki
Hayatın kahrı ve evlat acısıyla dolu
Anne
Hastalandığımda
Boğazım şişip yataklara düştüğümde
Sen bir elinde çorba kâsesi
Bir elinde buz kesesi
Göğsümü soğutup şakaklarımı ovardın
Ellerin şefkat dağıtırdı yüreğin merhamet
Geceyi saçlarına bağlardın
Kavrulup giderdi yüzün yaz güneşi altında
Sen eskileri
Çektiğin acıları
Genç yaşında toprağa verdiğin
Oğlunu kızını düşürüp diline
İçli içli ağlardın
Anne
Şimdi sana bakınca
O gümrah
O gökçek kadın bu muydu diyorum
Gelin gelirken üç yerde mola verdiren
Üç at yoran kadın bu muydu?
Bu muydu diyorum
Babamın hocalığı sebebine
Köyler dolaşmış sonra annem
Her yerde kendinden bir parça bırakmış
Yanmış yıkılmamış
Acılarını dağ doruklarında
Çocuklarını uzak diyarlarda bırakmış
Ne var ki yaşayanlar için
Ve yaşayacaklarını yaşamak için
O hep dayanmış ha dayanmış
Anne
Çizdiğin manzaradan
Sen sorumlu değilsin
Anne
Bükülen belinden
Baston tutan elinden
Sen sorumlu değilsin
Ama biliyorum anne
Ellerinden tutmalarına
Seni kaldırmalarına dayanamadığını
Ve bakınca kendine tanıyamadığını
Ve bu acıya hâlâ alışamadığını
Biliyorum
Anne
Dünyaya hiç kendin için bakmadın
Bir kez olsun kendine bir şey ayırmadın
Henüz daha farkında değilken hiçbir şeyin
On beşinde evcilik yapar gibi evlendin
Ve yıllar geçip zaman kendince evrilirken
Ellerin duada dilinde tesbih
Gökyüzünü evlatlarının önüne sermek isterdin
Anne
Babamın uzaklarda olduğu zamanlar
Nenemle çektiklerinizi anlatırken
Gözyaşların yüzünün çizgilerinden süzülür
İçli içli ağlardın
Bazen de bu gitmelere duyduğun hınçla
Kızardın ha kızardın
Anne
Büyüdük
Sevdalarımız büyüdü
Büyüdük
Hüznümüz büyüdü
Anne
Büyüdük
Şefkatine okşamalarına
Doyamadan büyüdük
Ve şimdi bunlara
Eskisinden daha çok ihtiyacım olduğunu
Biliyor musun?
Anne
Yanına geldiğimde boynuna sarılıp ağlamak
Ağlamak ve anlatmak istiyorum
Bütün duyuşlarımı
Bütün hissedişlerimi
Yüreğimin bana ettiklerini
Ama sen şimdi
Ayaklarının sızısına
Bedeninin sancısına tahammül etmek
Ve bu yaşta hâlâ
Anlatılanları dinlemek zorundasın ne yazık ki
Belin bükük olsa da
Elin tutmasa da
Çünkü sen annesin
Anne
Karanlık basıp ta
Bir nağme tellendiğinde gecede
Hep senin şarkını yazmak istiyorum
Yüreğini nasıl susturduğunu
Ömrünü nasıl soldurduğunu
Ve Allah’a nasıl kul olduğunu
Anne
Biliyorsun saçlarımı kaybedeli çok oldu
Henüz yirmili yaşlarımdayken
Çekti gitti saçlarım ellerimden
Alışamamıştın sen de benim gibi bu gidişe
Ve bugün kırkımı aşsam da
Hâlâ yirmili yaşlarımı sürmekteyim senin gözünde
Ve hâlâ çare düşünmektesin
Yıllar önce yitirdiğim saçlarıma
Ve hâlâ bir teselli bulmak için çabalarsın
Buna dair ahlarıma
Anne
Ayın şavkı vururken sulara
Gecenin getirdiklerini kalbime gömdüğümü
Sert ve haşin avazlarla
Geceyi böldüğümü
Biliyor musun?
Biliyor musun anne
Kalp bombacıları hiç anlamadılar beni
Duvarlar anladı
Kör kuyular anladı
Onlar anlamadı beni
Yoruldum geceye karşı içli türküler söylemekten
Yorgunluğumu bölüştüler
Gökte mehtap
Yerde toprak
Ve beden
Anne
Biz büyüdük mü şimdi yani
Onun için mi masal kuşları uğramıyor semtimize
Onun için mi getirmiyor saba rüzgârı
Yârin kokusunu penceremize
Yani bu acı
Yani bu hasret
Yani bu hüzün
Onun için mi?
Onun için mi anne
Büyüdüğümüz için mi?
Güzellikler etkilemiyor bizi
Bir kuş öttüğünde yüreğimiz kıpırdamıyor
Bir dal kırıldığında
Merhamet damarımız kabarmıyor
Bir kedi miyavladığında
Gözlerimiz aramıyor
Anne
Büyüdükte ondan mı sevgisizliğimiz
Duygusuzluğumuz
Tepkisizliğimiz
Niye farkında değil kaybedildiğinin masumiyet
Niye taşlaşmış çehreleri gülümsetmek için
Çabamız yok
Toz kondurmadığımız hayallerimize ne oldu anne
Kalbimizde yaşattıklarımıza ne oldu
İnsanlığımıza ne oldu
Ne olduğu anlaşılmayan hayat
Hayat mıdır anne
Hiç özgür olamadığımı biliyor musun anne
Bir gün sevdanın
Bir gün sevdasızlığın esiri olduğumu
Ve bu namert dünyada hâlâ
“Muhtaçlığımın yalnızca sevgiye olduğunu”
Biliyor musun?
Anne biliyor musun?
Hep sükûnetle komşu olmak istedim
Irmak gibi akmak değil
Göl gibi durmak istedim
Bir geceyi koynumda saklamak
Bir gülü mehtaba karşı
Koklamak istedim
Ve şimdi her şeyimiz elimizden alındı anne
Aşklarımız alındı
Sevgilerimiz alındı
Acılarımız alındı
Coşkularımız alındı
Şimdi oradan oraya savrulan
Keder yumağı yüreğimiz
Anne biliyor musun?
Biliyor musun Anne…
Kayıt Tarihi : 7.5.2007 15:27:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!