Biz her şeye,
esirgeyen ve bağışlayan,
çokça esirgeyen ve çokça bağışlayan,
hep esirgeyen ve hep bağışlayan
rabbin adıyla başlayan adamlarız anna.
büyücülerin, haramilerin, borsacıların, reklamcıların, korsanların, işgalcilerin, bankacıların elinden kurtulmamız da bundan.
Bir ayak sesi duymayayım
Kapıya koşuyorum
Gelen sen misin diye
Bir siyah saç görmeyeyim
Yüreğim burkuluyor
Ağlamaklı oluyorum
Devamını Oku
Kapıya koşuyorum
Gelen sen misin diye
Bir siyah saç görmeyeyim
Yüreğim burkuluyor
Ağlamaklı oluyorum
kutlarım güzel iletişim kurmuş şair söze ne gerek gözler yeter.
şairin diline yüreğine emeğine sağlık çok güzel bir anlatım ve ifade,kutlanacak bir şiir,,ikilemler çok güzel dillendirilmiş.
E biraz haklı şair hani şu besmelemiz hani şu yarım yamalak imanımızda olmasa. Hani şu yarım yamalak şairliğimiz gibi...
Şiiri sevdim ben. Tekrarlar hiç sırıtmıyordu. Belki fazlaca söz doldurmuştu içine, ama kanımca radyoculuğunun verdiği bir alışkanlıktı bu. Zaten genellikle konuşarak, felsefe öğreterek ve elbette yazarak hayatını sürdüren bir kişi Tarık Tufan…
Yıllardır televizyon programlarını izlerim. Hele “Meksika Sınırı”nı kaçırmamak için tüm programlarımı altüst ettiğimi bilirim. Sonraları “Kafa Dengi”nin hastası oldum. Her ne kadar bu programlardaki favorim, bilgece tavırları ve az konuşup çok anlatan tarzıyla Selahattin Yusuf olsa da Tufan’ın eğitiminden kaynaklanan felsefi yaklaşımlarını, kitap tanıtımlarını, güler yüzlü ve mütevazı tavırlarını, estetikten ödün vermeyen sanatsal duruşunu, karşıt görüşlere olan hoşgörülü hallerini, özellikle de Kafka analizleri ile José Saramago tutkusunu unutmak mümkün değil.
“Günün Şiiri”ne yakışmış bence…
Nazım ve nesir karışımı bir eserle buluştuk bugün.
Alıştığımız şiir normlarına uymayan, serbest tarzın da sınırlarını zorlamış bir eser. Sekiz nefesli bir eser. Bunların üçünü geçmişine, beşini geleceğine vermiş.
İnanç... İnanç ve insan. Ve hangi inanç ve hangi insan? Buradaki 'Anna' Kutsal Anna ya da, Sint Anna. Kutsal bakire Maria'nın annesi. Bu açıdan bana bir kapı açılıyor şiirin içine. Ve başlıyor tarihin tekerrürü. Şiir yazıya, yazı kadere dönüşüyor g(özümde).
Uyu-YORUMve Rüyamda kabus görü-YORUM.
Şiir aslında nedir? sorusunu, Günümüz şiiri nedir? şeklinde sordurarak, şiirle akraba bütün nazım, manzum ne varsa toplayıp sayım ve tanım yapma zamanı gelmiş gibi.
Fakat ben, serbest şiir de dahil, aşağıya alacağım iki dize gibi düşünürüm.
Lâmi'Î Çelebi
Nesrdür gerçi dehre sermâye
Dürr-i nazmun durur velî pâye
Demiş.
Kaynak:
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi
The Journal of International Social Research
Cilt: 4 Sayı: 18
Volume: 4 Issue: 18
Yaz 2011 Summer 2011
Onun bu dizelere gösterdiği kaynak ise;(Kavruk, 1998: 5
Şiir mi, nesir mi sorususunu sorduran, uyutup rüya gördüren bu eser iyi ki güne taşınmış, okumak güzeldi.
Saygılar,
Bir şiir sistematiğine oturtulamayınca ne kadar özgün söz olursa olsun, şiir olmuyor.
Bu da gülmek değil zaten :)
Lütfen herkes kendi yorumuyla ilgilensin.
güldürmesin kimse eleştirmek için yaptığı eleştiriyle derim öncelikle...
ve bu kalemden çıkar her söz büsbütün şiir işte...
kaleme ve seçkiye saygımla...
Herşeyi bırakıp sevgiliyle kaçmak,sevgiliyle olmak!Güzel satırlar,tebrikler duyan gönüle yazan ellere...
Mâzî bu tarz serbestler hakkında insanlarla tartışmalarımla dolu. Artık daha yaşlıyız, daha sessiz. Bence şiir bu değil. Velâkin sizler böylesini seviyor ve şiir budur diyorsanız, saygım var. Öyle olsun :)
Ne anlattığına bakamadım çünkü güzel konuşan birini dinliyorum gibi geldi, bırakıp işte şunları yazdım.
Bu şiir ile ilgili 31 tane yorum bulunmakta