korku ve zehir
sözcükler çürümüş
kenevire dönmüş şehir
anlatamıyorum kendimi
içimde ciğersiz prometheusa
on ekim gibi düşüyorum
alnımda kan damlacıkları
sırtında vurulmuş cesedimi tanıyorum
cesedimde işkence ve zülüm
cehenneme dönmüş içim
adımı hatırlıyorum
ve her şafak ölmeyi öğreniyorum
Elif damliyor yüreğime
Gozlerimden nehir gibi akmakta
O gözler ki hiroşima idi notalarda
hangimiz ölü
hangimiz giyotin sehpasında köçek
yağmur olmuş sol göğsüm
yağdıkça ağlıyor öykünün çocukları
göğsüm zamanın kirmeninde sahipsiz
……………………
her şafak ölmeyi öğreniyorum
tren garında tarihe dönmüş bedenimi
soruyorum
kimse tanımaz
gülmeyi unutmuş sonbahar bugün
yıldızları alınmış gökyüzünün
mevsimde ekim kancıkları palazlanıyor
çizilmiş cinayet senaryoları
zeus zıvanadan çıkmış
ankara ölüme kimlik arıyor
geç kalan gavur siren
on ekim katliama açarken perdeyi
cellat dört yanı kuşanmış
bilyelerle besliyor kendini
sesler karanlık seslerde boğuluyor
şafağa düşen kan
ve öykünün çocukları ölüyor
levent kırca koşuyor ölümün kalbinde
her şafak ölümü öğreniyorum
devriyede saray kurguları
dönüp baktı görünmez yüzümüze
utanmazca baktı
altın gölgeli kral
tren garında kurumuş pınar
yamalanmış güneş ışıkları
rüzgar şiirini okurken nazlanıyor
her şafak ölmeyi öğreniyorum
çocuklar büyümüyor anne
poligon tahtasına dönmüş düşünceler
siyah siyah gülüşmeler
kadife ölümleri alkışlıyor
zamanın pusulası dönüyor yabanil kalleşlere
gazeteler ecdatsız kalmış piç afişlere
çizerken mevsimlere cinayet senaryolarını
yüz kere astı bedenimi zaman
yine baktı nefesime
alkışlarla
halayla
horonla
geceye ilmiksiz astı
hep birileri ağladı
aydınlığı çalınmış bu ülkede
borcu ödenecek elbet günahsız ölmelerin…
Kayıt Tarihi : 16.4.2016 23:51:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!