Ankara Kuşları Şiiri - Osman Özdemir

Osman Özdemir
10

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Ankara Kuşları

Puslu bir Ankara gecesiydi...
Dış kapının tenha sokaklarındaydı.
Onunla kaderimin sözleşmesi.
Acı hayatların ışıkları asılıydı.
Neonlarında.
Sarısından, mavisinden, yeşilinden.
Adlarını parlatıyordu yorgun emeklerin.
İsimlerse muhtelifti.
Mehtap, gamze, zerrin, arzu.
Ve gonca gül.

Gerçeklermişçesine aslıydılar.
Gülen acı yüzleriyle.
İçlerinden gonca gül olanmış kaderim.
Beni çeken şeyin gonca mı?
Gül mü anlamadan.
Loş ışıklar.
Kesifinden kokuların ortasındaydım.

Masalar.
Renksizinden mezelerin masaları.
Sarhoşluğun esrikliğinde.
Gülenlerin masaları.
Çıplaklığında üşüyen kadınların masaları.
Gül diye dikenini taşıyan masalar.
İşte o masalar mıh gibi oturdular.
Hayatımın orta yerine.

Kulaklar da acımayı çağrıştıran sesler.
O seslerin içinde bir ses.
Alıp götürdü beni.
Sahnenin orta yerine.

Sahne.
Âdeta hayatın acı yüzleri gibi loştu.
Işık oyunlarından.
Dekoru seçilemeyen sahne.
O sahnedeydi kaderim.
Oryantal bir dansın kıvrımlarındaydı.
Parmak ve ayakların.
Uyumundaki Ahenkçi hayatlar.
Müzik olmayan gürültüyü duymuyordu bedenler.
İşte o sahnenin orta yerine yerleştim.
Bedenim ve ruhumla.

Müptelâsıydım artık o sahnenin.
Kıyamıyordum gülü goncasından ayırmaya.
Bütünüyle seyre dalıyordum raksını.
Bütünüyle söylüyordum adını.
Adı.
Gonca güldü.

Puslu sokağında Ankara'nın.
Puslu neonlarına yazılan kaderimin adı.

Günler ve gecelerce.
Koştum peşinden alın yazımın.
Her gece kadehlere dolduruyordum ruhumu.
Onu görüp.
Onunla şad olmak için.
Ve her gece.
Suretini alıp götürüyordum kendimle.

Rüyalarımda ağırlıyordum onu.
Rüyalarımda sevişmek istiyordum.
Gülün goncasıyla.
Bedenindeki kıvrımları için raks ettiriyordum.
Tenindeki.
Bahar kokularıyla doluyordu düşlerim.
Soluğunu çekiyordum içime.
Adet onu.
Tüm günahlarından arındırmak için.
Kendi ruhumu satıyordum şeytana her gece.

Artık sahne olmuyordu dansının mekânı.
Küçük odamın içindeki.
Dağınık yatağım oluyordu sahne.
Bu yorgunlukla.
Sabahlara varıyordum huzurla.

Gün ışımasıyla başlıyordu.
Yokluğunun hüznü.
Başlıyordu seksizliğin manası.

Puslu bir Ankara gecesiydi.
Sokaklar tenha.
Sokaklar yalnız.
Ve sokaklar ürkek.

Işıkların altından süzüldüm yine kaderime.
Duman ve ter kokuların arasında.
Aradım.
Bulamadı gözlerim.
Ağlamaklı oldu gözlerim.
Yüreğim ise.
İsyan ediyordu gözlerime.
Onu bul diye.

Ama yoktun.
Geceler boyu geldim.
Yoktun yine.

Yokluğunu kor gibi içime alarak.
Vurdum kendimi.
Gecenin ıssız ve ürkek yalnızlıklarına.
Sokakları arşınladım.
Pususunda gecenin.
Sabah güneşine kadar gezdim
Ankara sokaklarında.
Güneşin şavkıyla bulurum seni diye.

Ama nafile.
Sen yoktun.
Sen olmayacaktın.
Aslın da vardıydın ki.
Hiçbir zaman bilemeyecektim bunu.

Puslu bir Ankara gecesinde.
Karşılaşmıştım kaderimle.
İşte böyle başlamıştı.
Gülün goncasıyla hikâyesi.

Yine puslu bir Ankara gecesinde.
Sırra kadem olmuştu
gonca gülüm.
Kaybolan kaderim gibi.

Ankara sokakları pusludur.
Yalnız.
Ve de ürkektirler.
Soğuktur.
Ayazında sokakları Ankara'nın.
Soğuk ve yalnızlık gibi karanlıktırlar.

İşte bu karanlığında.
Böylesi hikâyeleri çoktur.
Ankara'nın puslu gecelerinin.

Osman Özdemir
Kayıt Tarihi : 1.2.2011 11:22:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Necdet Yağan
    Necdet Yağan

    Otuz sene önceme götürdü mısralar.. Anladım ki ne ne sokaklar değişiyor nede duygular.. Kutluyorum kadere serzenişi.. Saygılarımla...

    Cevap Yaz
  • İsmail Yılmaz
    İsmail Yılmaz

    çok beğendim osman kardeşim. en güzel nazımlarda, nesirlerde yaşanları anlatanlardır. yüreğiniz hüzün görmesin. Kalın sağlıcakla.

    Cevap Yaz
  • Abdullah Yaşar Erdoğan
    Abdullah Yaşar Erdoğan

    Bu güzel paylaşım için teşekkürler... Harikasınız.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (3)

Osman Özdemir