Hoşgörü, sadece hoşgörü ve anlayışın gölgesinde bütünleşmek...Belki de budur bayramın güzelliği. Eskilerde oruç bitiminde oruçlunun hakkıydı Ramazan Bayramı. Şimdi ise bu bayram, Şeker Bayramı olarak da anılıyor. Hani kurbana et bayramı derdik ya çocukken, Ramazanın da adı şeker bayramı oldu çıktı.
Yıllar aldı bizi nerelere getirdi… Geceleri annem ve babamın sinide yiyip içtiklerini gördüğümüzde ne yemişler diye bakardık. Uyur uyanık yatarken çocukluğumun sıcacık baba ocağında annemin okuduğu Kur’an sesi sanki hâlâ kulaklarımda.
Sonraları biz de büyüdük…”Sahura kalkmak istiyoruz.” diye diye yalvardığımız annemin bizi kaldırması... Biz kadınların(!) sahur sofrasını hazırlaması... Davulcunun bugünkü gibi kamyonetin arkasından jet hızıyla geçmeyip maniler okuduğu geceler... Sahur sofrasında uyur uyanık, ne yediğini bilmeden yatmadan önce kızaran ve sofra bezine sarılıp buğusuyla yumuşayan sigara böreğinin tadı hâlâ damağımda. Babam, sevgili babam-nur içinde yatsın-, ille hoşaf isterdi. Annem onun için kaysı hoşafı yapardı...Yenilenleri kaldırıp onlar abdest alırken baktığımız, seccadenin ucunda onlarla namaz kılmaya çalışmamız daha dün gibi… Televizyon yoktu ya o yıllar, radyodan Kâbe’deki ezanı dinlerdik. “Siz oruç tuttunuz.” diye Ramazan bayramında ayrıca özel bir hediye alırdı annemler ve karınca kararınca mutlaka yeni bir şey almaya çalışırlardı bir maaş, dört çocuk ve kira evine rağmen...
Arife akşamı “Haydi arife suyuna…” deyip annemin saçlarımızın dibini kazırcasına yıkayışı, sabun kokan çamaşırları giymemiz, sabahı heyecanla bekleyişimiz, odamızdaki divanın üstüne bayramlıklarımızı dizişimiz ve babamın sabah, “Gece bayramlıklarınızı alıp götürmüşler.” diye bizi öpüp uyandırması... Ağabeyim ve babam namaza gidince hemen yatakları toplayıp kahvaltıyı, mutlaka o annemin özel böreğinin olduğu bayram kahvaltısını hazırlamamız... Cami kalabalıksa diye koltuğunun altına gazete alıp seccadesini ona seren babamın, camiden gelirken mutlaka sıcak bir ekmek alması… Ah o günler, hiç unutulmuyor ve hiç unutulmayacak.
En küçücüğümüz bile kahvaltı sofrasındaydı bayram sabahı ve içimizde bir heyecan. “Hadi artık.” derdik, “Bitsin bu kahvaltı da bayramlaşmaya geçelim.” ve sofrayı kaldırır kaldırmaz salonda toplanırdık. Annem, babamın elini öper onun yanındaki koltuğa otururdu. Ağabeyim de onların elini öpüp yanlarına. Elinin içinde sıkı sıkı tuttuğu harçlığı vardı ve ben hepsinin elini öpüp harçlığımı aldığımda büyük bir gururla koltuktaki yerimi alırdım, çünkü ikiz kardeşlerim de benim elimi öpecekti.
Ah, yıllar nerelere savurdun bizi? Şimdi biz anne olduk, baba olduk ve bayramlarda birbirimize hasret olduk. Serap olmasın bayramlarımız. Anılarında güzellikler yaşatalım çocuklarımıza ve geriye dönüp baktıklarında sevgi ile ansınlar bayramları.
..
Serap Demirtürk
Kayıt Tarihi : 1.11.2005 19:22:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Serap Demirtürk](https://www.antoloji.com/i/siir/2005/11/01/anilarda-kalan-bayramlar.jpg)
ne çok yitirdiklerimiz var ve ne çok hayıflarımız
kaleminize sağlık
sevgilerimle
fidan
TÜM YORUMLAR (8)