-XVI-
Yaşlı Oyuncakçı ve Dilli Düdük
İlkokul yıllarımdan silinmeyen bir anı:
Yaşlı bir amca vardı, iki büklüm yürüyen…
Bir ayağı da aksak,hafif topallayarak
Okul vakti kullanıp bizimle aynı yolu
Her sabah, çocuklarla…sanki o da okullu…
Okul önüne gelir…tezgahını kurardı.
Elinde, bin bir türlü ıvır zıvır, rengarenk,
Albenili, çeşit çeşit, oyuncak…
Çantasında …kucak kucak
Kemerine iple bağlı rengarenk balonları
Bir şekilde havada zahmetsiz taşıyarak…
Çantasında bin çeşit düdükler, çıngıraklar…
Ağzında öttürerek lalettayin birini…
Şaşardık…düdüklerle mızıkayla konuşur.
İstediği şeyleri söyletir düdüklere
Ya da nağmeler birer sözcük olup dökülür…
Küçük öyküler bile anlatırdı düdükle…
Hiç görmedim bir daha öyle garip yetenek
İstediği sözcüğü düdüğe söyletecek:
‘’Anne, babam geldi mi’’
‘’ Geldi, geldi…’’
‘’Ne getirdi’’
‘’İnci, boncuk’’
‘’Daha…daha…’’-başka…başka…-
‘’Ekmek… sucuk’’
Şaşılacak öyküler düdükle anlatılır…
Adamın ağzındaki, konuşan dilli düdük…
peşi sıra çocuklar bir hayli şaşkın, hödük…
Meraklanıp alırdık, lakin bizde konuşmaz
Çın çın öter sadece, öykü -möykü anlatmaz.
Dökülmez içindeki kelimeler nağmeye
O kadar çalışırdık heyhat başaramazdık…
En nihayet yenilip düdükten usanırdık…
Epey gördük amcayı sokaklarda…okulda.
Ekmek peşinde koşan iyi bir adamdı o…
Çoktan ölmüş olmalı…Allah rahmet eylesin
Çalacak kimsesi yok…dilli düdük, neylesin…
İzmir-Kasım-2006
Ekrem BozkurtKayıt Tarihi : 3.12.2006 22:31:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (5)