Bir bahar günü serinliğinde sabahın,
Oturmuştum başına bir sırça masanın
Temaşa ederken yeşile bürünmüş manzarayı,
Verseler de değişmezdim yerine bin sarayı,
Hazzını yaşamıştım sukutun,hoş bir sessizliğin,
Ve bir kuş ilişti gözüme kucağında çaresizliğin,
Figan edercesine o muazzam sesiyle,
Büyülemişti beni muntazam ahengiyle,
Bu terennüm ki tabiatın en zor bestesi,
Yazılmadan söylenmiş ender güftesi.
Konmuştu bahçedeki gülün dalına,
Anlam verememiştim biçare haline,
Seyre dalmıştım bu kuşun hallerini,
Dolaşıyordu bahçenin güzel güllerini,
Bu bir bülbüldü farklıydı diğer kuşlardan,
Tanımıştım onu bağrındaki nakışlardan,
Koyu kahve renginde, küçüktü cüssesi,
Acıydı feryadındaki en büyük hissesi.
Bende merak uyandırdı bülbülün avazı,
Bitmek bilmeyen vakitsiz sevdanın niyazı,
Seneler önce ifşa olmuş bu aşk düşmüş dillere,
Seneler boyunca yazılsa da sığmazdı ciltlere
Belki farkında değil belki vefasızdı gül,
Ama aşkın cevrini çekiyordu bülbül.
Acımıştım bu cefakâr biçare kuşa,
Kaptırmıştı kendini dikenli taşlı yokuşa
Derin fırtınalar koparken içimden,
Bir kıta düşmüştü bülbüle dilimden
“ ey dilruba dertle dolu andelip,
Ötüyorsun seherde güle gelip,
Eyledin gülşeni derde müptela,
Ahı efganın ile feryat edip….”
Bir telaşla havalandı yerinden,
Yorgunluğu belli idi halinden,
Biliyorum temsilcisi bülbül Kerem'in,
Mecnun ve Ferhat’ta ki elemin.
İnanmayan varsa yoktur yalanım,
İnananlara işte bu benim anım..
Kayıt Tarihi : 5.5.2011 12:17:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!