christopher marlowe'nin ruhunu şeytana satan* bir bilimadamının** öyküsünü anlattığı elizabeth dönemi tiyatro oyunlarının en önemlilerinden.
kendisi pozitivist bir manyaktir aslen ama mistizme kayar hep akli. kafasi karisiktir, depresyona girmis bir bilim adamidir ozunde. baska turlu bir seyler istemektedir. ama o kadar kapamistir ki kendisini* bulmaz hic birsey tek basina
bir tanrı bilim doktorudur. tanrının bahşettiği bilgiler yeterli olmayınca şeytanla oynaşmaya başlamıştır. ihtiras silindirlerinin altında ezilene kadar kuytuluktaki bütün kayalıkların altındaki zevkleri ve hedonist bilgileri yudumlar. ama sonra sabunlara tapan kirli bir gönül olarak tamamlar macerasını. marlowe faustus'a acımazken goethe acır ve oyununda affettirir onu. bu çok bayağı bir yazar atraksiyonudur bence. dersini vermiyeceksen niye yazıyosun be wolfang amca? marlowe daha yetkindir bence. çünkü tıpkı kendisi gibi yanar, yanar, yanar. yanabileceği kadar... sonra ruhunu postalar: cehenneme. en kısa yoldan. goethe gibi romantik değildir marlowe. şirin orospu çocuğunun tekidir. helal olsun derim ben marlowe'a.yaşasaydı shakespeare kıskançlıktan yazarlik tıkanması yaşardı heralde. bi de o yanı var tabi.
iyi ki ölmüş de sahkespeare hamlet'i yazmış.
sahi konumuz faustus'du değil mi? tamam..
Yohdur anun yanında bir kılca i'tibârum
İnsâf hoşdur ey ışk ancak meni zebûn et
Ha böyle mihnet ile geçsün mi rûzigârum
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta