Görkemli geçmişime nice yasaklar koyup,
Bizden görünenler kesti benim en gür dallarımı.
Dört duvar ortasında acıdan anıt yüzüm;
Ben eskiden böyle kuru bir ağaç değildim! ...
Yokluk kılıç kuşanamazdı benim toprağımda,
Tuttuğum altın olurdu ellerimde çil çil
O yırtacak sen söküğü dikecen,
Elinle yaptın boyunla çekecen,
Ne etseler mutlak boyun bükecen,
Analıktır kötü olur dediler.
*****
Ben istedim huzurlu mutlu hane,
Devamını Oku
Elinle yaptın boyunla çekecen,
Ne etseler mutlak boyun bükecen,
Analıktır kötü olur dediler.
*****
Ben istedim huzurlu mutlu hane,
adeta bir şiir şeyhi ve dil kuyumcusu.. harika!!!
Yüreğinize sağlık, selam ederim.
Üsdad destan kıvamında, diline ağlık.
Estergon Kalesi bre aman su başı durak,
Git bulut üstümden, git de Vardar Ovası’na bak!
Ne aşklar yaşamıştır orda yürek;
Hilâldim her yerde, hiç haç değildim! .
yazdıklarınızı gıpta ile okumaktan ve cenabı mevlamızın sizlere sağlıklı ve uzun ömür vermesini dilemekten başka bir diyeceğimiz yok sayın hocam inşallah esrlerinizden bir veya birkaçını okuma fırsatı buluruz kaleminiz daim olsun
Harika bir anlatım. Kutlarım.
Çok güzel bir şiir olmuş.Yüreğine sağlık sevgili gönüldaşım.Saygı ve sevgi ile hayırlı ramazanlar diliyorum.
Buraya yazacaklarım, “Anadolu Türkçesiyle Bir Ulu Çınar Konuştu” şiirinin özünden ziyade, aşağıda Filiz KILIÇ adıyla yazılmış ifadelerdeki çelişkileri ortaya koymak amacını gütmektedir. Aslında bu sayfayı işgal etmeden, adı geçen hanımefendinin özeline yazmak istedim; ama hanımefendi özeline mesaj göndermeyi engellediğinden buraya yazmak durumunda kaldım. Gerçi yazacaklarımın okurlar tarafından bilinip okunması da daha doğru olur herhâlde.
Dikkat ederseniz Sayın Filiz KILINÇ, “Anadolu Türkçesiyle Bir Ulu Çınar Konuştu” başlıklı şiirin altına yazdıklarında, şiirle direkt olarak hiç ilgisi olmayan, şiirin özüne, biçimine değinmeyen, sadece ideolojik söylemler yaparak şiiri yorumlamıştır(!) . Başta, bunun bir şiir yorumu olmadığını, klişeleşmiş, kalıplaşmış, dinleye dinleye usandığımız, sloganik, temcit pilavlarından biri olduğunu söylemeliyim.
Şiiri diğer edebî türlerden ayıran en büyük özellik, ondaki derinlik ve zenginliktir. O derinliği anlamak için, derin ve zengin bir zekâya, birikime ve kültüre sahip olmak gerektir. Sığ bir beyinle, şiiri anlamak kolay olmadığı gibi, şiire yorum yapmak da asla mümkün değildir.
Şiir; kimi zaman “kelimelerle dans etmek”, kimi zaman “kelimelere ruh vermek”, kimi zaman “dili kanatlandırıp uçurmak” sanatıdır. Şairin malzemesi dil olduğundan kelimeler de şiirin mihenk taşlarıdır. İşte şairin mahareti dili kullanmasıyla başlar. Dili kullanmakta şair ne kadar ustaysa, şiir de o derece başarılıdır. Bu yönüyle şair, şiir diline çok büyük bir önem göstermek durumundadır. Bunu başaran ustaların şiirlerinde kelimlerin canlandığını, kanatlandığını, ruhsuz ve kaba harf yığını olmaktan çıktığını görürsünüz. Yani şair, şiirde kendine has bir dil oluşturur.
Bugün, Türk şirinin yaşayan en büyük ustalarından biri, 78 yıllık ömrünü şiire adamış, bugüne dek yirmi beş şiir kitabına imza atmış, adını sadece Türk dünyasında değil, uluslararasına taşımış, dünyanın çok önemli şiir ve edebiyat toplantılarına davet edilmiş, bildiriler sunmuş, bırakınız ülke genelini, ülke dışında aldığı ödüllerin sayısı unutulmuş bir Koca İnsan’ı, Türk Şiiri’nin Ak Başlı Kartalı’nı, siz güdük ideolojinize ve kaba üslubunuza kurban edemezsiniz. KARAKOÇ şiiri, milyonların yüreklerinde çağlayan olmasaydı, onu halk benimsemeseydi zaten unutulup gider, bu kadar kitaba imza atmaz, 78 yaşında iken bile hâlâ “şiir şiir! ...” diye dolaşmazdı.
Sayın Bahaeddin KARAKOÇ, Türk Şiiri’ne çok büyük hizmetler etmiş, hâlâ da bu yolda çaba sarfeden bir gönül eridir. Sayın Bahaeddin KARAKOÇ, Türk Şiiri’nin yaşayan en büyük ustasıdır. Şiire hizmet etmek yolunda onun kadar fedakâr ikinci bir şair daha gösteremezsiniz. O, Türk Şiiri’ni kanatlandırmak isteyen, bugünkü içine düşürüldüğü çıkmazdan yeniden şaha kaldırtmak isteyen, bu uğurda da gecesini gündüzüne katan bir şiir emekçisidir. Onun kadar genç şairlerle ilgilenen, yetenekleri bulup elinden tutan, onlara sevgi ve şefkatle yaklaşan bir Usta daha göstermezsiniz.
Gelelim “ANADOLU TÜRKÇESİYLE BİR ULU ÇINAR KONUŞTU” adlı şiire ve Sayın Filiz KILINÇ’ın yorumuna(!) :
Bu şiir, 1984 başlarında yazılmış ve 1984 Haziran’ında basılan “İlkyazda” adlı şiir kitabında da yayımlanmıştır. Herkesin çok kolaylıkla anlayacağı gibi, şiirde bir iç hesaplaşma, sorgulama ve sorgulanma vardır. Türk Milleti’nin tarihî seyir içerisindeki hayatı, şiirsel bir dille ifade edilmiştir. Geçmişte medeniyetlerin beşiği, kalkınmışlığın zirvesi olan bir ülkenin, zaman sonrası içine düştüğü acıklı duruma bir nevi ağıttır bu şiir. Şair “Niçin bu durumlara düştün, sen bu durumlara düşecek bir millet değilsin; ayağa kalk! ...” demek istemektedir. Tabîi ki bu ifadeler, şiirin potası içersinde eritilerek şiirsel bir kurguyla dile getirilmektedir. Meselâ: “gür dal –kuru ağaç”, “altın –yokluk”,” tokluk-açlık”, “çelik kılıç – teneke”, “keklik/turaç – akbaba”, “has ekmek/bal – bulamaç”, “bereket – yoz/kıraç” zıtlıklarından hareketle yapılan tezat sanatlarıyla şair olumluluktan olumsuzluğa geçişi, yükselişte düşüş sürecini ifade etmekte ve buna da çok üzülmektedir.
Sayın hanımefedinin çok kafasına taktığı:
“Dün er gibi savaşırlardı başı örtülü kızlarımız,
Bu gün cıscıbıllar, şimdi hepsi birer yalancı yıldız.”
Dizlerindeki “baş örtü” ve “cıscıbıl” sözcüklerinde de bu tezat sanatı vardır ve şairin yüklediği anlam, aynen yukarıdaki sözcüklerde olduğu gibidir. Yani, Filiz KILINÇ Hanımefendi’nin dediği gibi bir anlam burada söz konusu olmayıp aksine “başörtü – açıklık” ifadesi bir mazmun (imge) olarak kullanılmıştır. Asıl ifade edilmek istenen başörtü veya açıklık değil, eskiyle yeninin karşılaştırılması ve bu kadar yeni oluşa rağmen, eskiye göre daha da geri kalmışlığın sorgusu ifade edilmektedir. “cıscıbıl” sözcüğüyle yokluk, yoksulluk, geri kalmışlık anlatılmak istenmiştir. “cıscıbıl” üzerinde bir şey olmayan demektir. Şair, bununla ülkemizin içine düştüğü yokluğu ifade etmeye çalışmıştır. Yoksa, sayın hanımefendinin algladığı gibi “başörtü – açıklık” kavgası değildir burada dile getirilen.
Sayın Filiz KILIÇ Hanımefendi - aşağıya yazdığı yorumdan(!) anladığım kadarıyla - şiir yorumlamaktan ziyade, ideolojik saplantılarını ifade etmektedir. Biliyorum ki şiir yorumlamak; birtakım meziyet, yetenek, bilgi ve birikim gerektirir. Oysa bir ideolojinin borazanlığını yapmak için, böyle bir zahmete gerek bulunmamaktadır. Çünkü sloganlar ezberletilmiştir. Kişinin onları bağırması, papağan gibi tekrarlaması yeterlidir. Ne yazık ki Filiz KILINÇ da böyle yapmış, bazı cümlelerinde daha da ileriye giderek maksadı aşan üslüpsuz bir tavır sergilemiştir. Elbette bu da bir tercihtir; zira “Üslûp kişinin aynasıdır! ...”
Hanımefendi, yorumuna(!) bu şiirin Bahaeddin KARAKOÇ Bey’e ait olamayacağından söz ederek, alaycı bir tavırla başlamış. Ardından “Kepez” şiirine duyduğu hayranlığı ifade edip, “Kepez”le “Anadolu Türkçesiyle Bir Ulu Çınar Konuştu” şiirini aynı kişilerin yazamayacığından dem vurmuştur. Bir tek bu zaafiyet bile, Sayın Filiz KILINÇ’ın şiiri ne kadar tanıyıp bildiğinin bir göstergesi olmaya yeterlidir.Sayın hanımefendi, bu iki zirve şiir aynı duygu, düşünce, ruh hâli ve temayla yazılmıştır. Şiirin ikisinde de ana düşünce, tema ve mesaj aynıdır. Bu iki şiir ikiz kardeş gibidir.
Hem Sayın Filiz KILINÇ, siz kimsiniz ki bu ülkedeki “tüm açık ve yurtsever kadınlar adına” konuşuyorsunuz? Böyle bir seçim yapıldığını hatırlamıyorum ben! ... Öyleyse bu yetkiyi size kim verdi? ... Ben, etrafımda -ailemden kadınların da dahil olduğu- yurtsever ve açık kadınlara sordum. Değil size yetki vermek, adınızı bile duymamışlar… Lütfen kendinize geliniz Sayın KILINÇ, siz sadece ve ancak kendi adınıza konuşabilirsiniz. Bu hem bir hukuk kuralı hem de toplumsal bir görenektir. Sizin böyle başkaları adına konuşmanıza bizim gönlümüz de razı olmaz. Çünkü, sizin şahsınızda, toplumun diğer açık ve yurtsever kadınlarını, içine düştüğünüz cehalet çukuruna sokmayız biz, sokamayız.
Şunu da size, çok önemle, vurgulayarak ve altını çizerek söyleyeyim: Sayın Bahaeddin KARAKOÇ Müslüman'dır, bu ülkeye, milletine, Anadolu insanına âşlıktır. Açık sözlüdür, merttir; riyayı ve yalanı asla sevmez. Onun yurtseverliği elbette sizinkinden farklıdır. Çünkü Sayın KARAKOÇ, bir hoşgörü yumağıdır. Gönül eri ve sevgi adamıdır. Bu toplumdaki hiçkimseyi “açık-kapalı” diye sınıflandırmaz. Hele hele –sizin söylediğiniz gibi- açık kadınları aşağılamak gibi bir tavır içerisine asla düşmez. O demokrattır, özgürlük taraftarıdır. İnsan hak ve hürriyetlerine saygılıdır. Kaldı ki kızlarının bir kısmının başları da açıktır. Eğer sizin itham ve iddia ettiğiniz gibi olsa başta kendi kızlarına hakaret etmiş olurdu…
Aslında ben Sayın Filiz KILINÇ (ya da “son arya”) ın gerçek amacını çok iyi biliyorum. Sayın Hanımefendi bu şiirden hareketle, kendi ideolojisini kusmak istemiş. Şiirde geçen “başörtü –cıscıbıl” sözcüklerini de bahane ederek, beynini saran örümcek ağının darbeci, insan hak ve hürriyetlerini istemeyen, başı örtülü kızlarımızın eğitim ve memuriyet haklarını gaspetmiş, anti-demokratik bir Orta Çağ düşüncesinin savunucusudur. Bir şiirde geçen “başörtü” sözcüğü bile, sizi çileden çıkarmaya yetmektedir. Siz, hak ve özgürlükleri, sadece kendiniz gibi düşünen insanlara reva görüp sizin gibi düşünmeyenlere yaşam hakkı tanımayacak kadar faşist, geri kafalı, yobaz ve bağnazsınız.
Bütün yazdıklarınızda bir tek cümleyi benimsedim ben. O da: “Oysa her sağlam şiiri ölümsüz kılan halktır, yani okurdur.” Demişsiniz. Evet Sayın KILINÇ, çok doğru söylemişsiniz. Bahaeddin KARAKOÇ şiiri o kadar sağlam örülmüş ki halkı onun yazdıklarını bağrına basmış, okumuş, benimsemiş ve ölümsüz kılmıştır.
Size son tavsiyem Sayın Filiz KILINÇ: Lütfen sanat eserlerine yaklaşırken ideoloji gözlüğünüzü çıkarıp bakınız. Olur ya, sizinle aynı düşünmeyen ama güzel yazan, çizen, okuyan sanatkârlar da görürsünüz böylece.
Selâm ve saygıyla… Ali Şeyh ÖZDEMİR
Kılavuzu karga olanın...hali böyle olur.Gönlüne sağlık.
Yüreğinizde yanan ve sevgiyle bütünleşmiş VATAN aşkınız hiç bir zaman sönmesin ..Anlam dolu şirinizi gönülden kutluyorum....Saygılarımla...atıl kesmen
Turab oldu, yol oldu ulu bir çınar, gönüller sultanı ANADOLU-ya.
He mi şair,?
Bu şiir ile ilgili 10 tane yorum bulunmakta