#fatma doğan
SIRLI DAĞ’ ın SİHİRLİ MASALI VE 4/A DÜDÜKLÜ TAKIM YILDIZI
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, sarı samanlar samanlıkta, samanlıksa koskoca bir çiftlikte ,bu çiftlik ise büyülü bir masal ülkesindeki Sırlı Dağ’da bulunurmuş.
Bu çiftlikte tavuklar cücük cücük, kuzular küçük küçük, sıpalar güdük, ağaçların dalları meyveden yere kadar eğik, dallarında bir dolu ham erik, üzümleri hep koruk, her hayvanın boynunda da bir düdük sallanırmış.
Bu çiftliğin olduğu masal ülkesinde bundan bin bir masal gecesi evvelinde bu çiftlik varmış, bin bir masal gece sonrası da bu çiftlik burada duracakmış, Nedenine gelince, bu çiftliğin her yeri taştanmış, bu yüzden depremlerde sarsılmaz, yıkılmaz, yangınlarda tutuşup yanmaz, fırtınada çatısı uçmazmış. Zaten seller de bu dağ başına erişemezmiş. Bu yüzden bu çiftlik binlerce yıldır yıkılmadan ayakta kalmış ve Allah izin verdiği müddetçe de kalacakmış,
Bu masalı okuyanların aklına hemen şu soru gelirmiş. Eeee iyide bu kadar anlattığınız çiftliğin Sihirli ve sırlı dağla ne ilgisi var? Çok ilgisi var çünkü bu çiftlik çok büyük bir dağın üzerine kurulu ve çiftliğin etrafı kale gibi taşlarla örülüymüş bu yüzden oraya hiç kimse ne girebilir ne de yaklaşabilirmiş.
Bu çiftlik dağların yücelerine göklere yakın, ancak bulutların hemen biraz altındaymış, gökyüzündeki yıldızlar gündüz uyusalar da, yaz kış demeden sihirli ve Sırlı Dağda olanları izler dururlarmış.
Bu çiftliğin olduğu köy yazın ferah mı ferah, yukarıdan bakıldığında dağların eteklerinde yemyeşil yaylalar, rengarenk çiçek tarlaları, yamaçları da ressamların tabloları kadar güzel görünürmüş.
Kışları ise yukarıdan bakan aşağıyı, aşağıdan bakan da yukarıyı göremezmiş. Dağ her zaman bir sisin içine gizlenir, ve hep sırrını ve gizemini korurmuş. Her zaman hem heybetli, hem erişilmez hem de çok esrarengiz bir havası varmış.
Tabi ki bu hal ,bu dağ ve bu çiftlik için, bir çok efsaneler, masallar türemesine de neden oluyormuş.
Yüzyıllar içinde bazı kişilerin bu çiftliğe ulaşma çabaları olmuş ama hiçbirisi bunu başaramamış.
Bu masalı okuyan tüm zeki çocukların aklına yine bir soru gelirmiş;
-Peki kimse o çiftliğin içine ulaşamadıysa nereden biliyorlarmış orada kuzuların, civcivlerin, yeşil ham eriklerin,elmaların, koruk üzümlerin olduğunu, hayvanların boyunlarında düdük olduğunu?
Çünkü efsanelere konu olan bu dağa yazın tırmananlar, çiftliğin erişilmez taştan çit duvarlarının yanına kadar geldiklerinde, içeriyi göremezler ama, duvarları aşan ağaçları görürler, hayvanların seslerini duyarlarmış, bir de sürekli çalan bir düdük sesini. Bakarlarmış ki bu çiftlikte, taş duvarlardan sarkan ağaçların meyveleri, elmalar, erikler hep, ham ve yeşil, üzümler hep ekşi ve korukmuş. Çiftlikten sadece meee mee diye küçük kuzuların oğlakların sesleri, civciv sesleri, küçük sıpaların sesleri, möö diye incecik küçük buzağıların sesleri gelirmiş. Onlar bağırdıkça düdük sesi de başlarmış çalmaya. Taş duvarlara tırmananlar içeriyi göremeden meraklarına merak ekleyip geri dönmek zorunda kalırlarmış. Geri döndüklerinde, gördüklerini, duyduklarını anlatırlar, yorumlar havada uçuşurmuş. En akla yatanı ise o çiftlikte çok büyük bir dev ve ailesi var ve o dev ailesi, kuzular hemen büyüse koyun olsa pişirip yiyor, civciv tavuk olsa onu kızartıyor, buzağı büyüyüp inek olduğunda onu da kesip en büyük dev yiyor. Olgunlaşan meyveleri da anında yiyip bitiriyorlar, demek ki diye düşünüp masallar anlatırlarmış. Peki her şey tamam da bu düdük sesi neyin nesiymiş bir türlü anlam veremiyorlarmış.
Günler günleri, yıllar yılları, yüzyıllar yüzyılları kovalamış. Sene olmuş 2025, bu yılda teknoloji gelişmiş, teleskoplar nerede ise uzayın en derinlerini dahi gösterir hale gelmiş, dronların kameraları ile nereyi istersek görebilirmişiz, Ancak galiba uzaya bakarken çevremize bakmayı biranda unutmuşuz . Teknoloji
Spor ayakkabılarını giyip koşadursun gelişmeler çocukları teknolojiye o denli bağımlı hale getirmiş ki ,artık herkes elektrik prizinin yanında yatar, priz olmayan odayı odadan saymazlarmış. Artık sokaklar boşalmış, toplar zıplamaz, bisikletler bir köşede unutulur olmuş.
Eve kapanan çocuklar ne doğaya çıkar olmuşlar ne de hayvanlarla haşır neşir olmuşlar, tavuk, horoz görseler onları kuş , koyun kuzu görseler bilmedikleri için bizi ısıracak sanırlarmış, içtikleri sütün bile hangi hayvandan geldiğini görmeyen çocuklar varmış .Çoğu çocuklar Ağaca tırmanmayı unutmuş, tırmansa inemiyormuş. Yağmurda çamurda anneleri kızar diye oynamayı unutmuşlar, kazara üzeri kilense annesinden bir ton azar işitiyormuş, kartopu oynamayı unutmuşlar, üşürsün diye oynamasına izin verilmiyormuş, çocuklar neredeyse çocuk olduklarını bile unutmuşlar. Dahada kötüsü Bazı kötü kalpli olan ve çocukların hayal gücünü çalmak ve yok etmek isteyen bilgisayar korsanları türemiş onlar da çocukları o denli masallardan uzaklaştırmış ki masallar gibi giderek çocukların hayal dünyaları da yok olmaya yüz tutmuş. RoboFato adlı robot bilgisayar, beyinlerine yerleştirilen AYDD(Aydede) adlı işletim sistemi sayesinde ve diğer masal robotu arkadaşlarıyla birlikte bu hayal gücünü çalan bilgisayar korsanlarına karşı canhıraş bir şekilde mücadele ediyorlarmış. Ancak bir gün sihirli dağın masallarını okumayı ve yazmayı çok seven RoboFato isimli bir robot, sihirli dağ masalları kaybolmasın diye bu masalı çocuklarında okumasını çok istemiş. Ancak neredeyse yeryüzünde masal okumayı seven çocuk hiç kalmamış. RoboFato böyle düşünürken, çok güzel ve iyi yürekli çocukların masal yazmak için bilgisayarda çalıştıklarını fark etmiş, onların masala olan meraklarına ve nasıl masallar sevdiklerine dair veriler toplamış kendince. Masal hakkında araştırma yapan bu çocukların çoğunluğu 4/a sınıfının öğrencileriymiş.
-Ne yapsam ne yapsam diye düşünmeye başlamış. İlk önce
-çocukların isimlerini öğrenmeye karar vermiş hemen belleğinde 4/a sınıfı ile ilgili veri taraması yapmış;
Ve karşısına ekranında şu isimler çıkmış,
Kızlar; Buket, Esila, Elif su, Gönül ,Berra, Tuana, Hira Nur, Elvin, Nisanur,
erkekler; Yusuf Çınar, Musab, Mehmet, Ahmet, Huzeyfe, Poyraz
Acaba bu çocuklar neden bu kadar masalı seviyorlar diye düşünmüş,
-Ben en iyisi bu çocuklarla iletişime geçeyim onların kendilerine sorayım demiş ,
RoboFato çocukların hepsine önce bilgisayardan mesaj göndermiş.
-Selam ben RoboFato demiş, ama hiç kimseden ses çıkmamış ,anlaşılan bu çocuklar ailelerinin ve öğretmenlerinin uyarılarını dikkate alıyorlarmış. Buna bir çözüm bulmalıyım demiş RoboFato.
Ben en iyisi bu masalları çocukların öğretmenlerine göndereyim, eğer öğretmenleri onlara Sihirli Dağ masalını okursa o zaman demek ki çocuklara masalı öğretmenleri sevdirmiş diye düşünmüş öyle ya , masal seven bir öğretmen onu öğrencilerine de sevdirirmiş.
Robofato bir yolunu bulup 4/A Sınıfının öğretmeni MÜGE öğretmene iletmiş. RoboFato o gece sabahı zor etmiş hep bir an önce sabah olsa da çocuklar okula gitse öğretmenleri onlara Sırlı Dağın Sihirli masalını bir okusa diye beklemiş. Allah’tan 4/A Sınıfının ilk dersi Türkçe imiş. Yoksa heyecandan uyuyamayan RoboFato’nun tüm devreleri az daha yanacakmış.
Sabah olmuş tüm 4/A sınıfı neşe içinde sınıfa şakalaşarak girmişler. Şakalaşarak girseler de sabah olduğu için hepsinin üzerinde uyku mahmurluğu varmış, Müge öğretmen; çocuklar size bilgisayarımdan indirdiğim bir Sırlı Dağın Sihirli masalını okuyacaktım bugün, ama bakıyorum ki hepiniz uykulusunuz ben o masalı okursam siz hepiniz mışıl mışıl uyursunuz demiş .Çocuklar hepsi bir ağızdan hayır öğretmenim ,okuyun! Okuyun! hem dağ sırlıymış, hem de masal sihirliymiş çok merak ettik demişler,
-Eh iyi peki madem demiş, Müge öğretmen, bilgisayarını açmış başlamış okumaya,
-evvel zaman içinde , kalbur saman içinde sihirli ve sırlı bir dağ varmış der demez ,bir anda sınıftaki tüm ışıklar sönmüş ,hava kapkaranlık bir geceye dönmüş ,kimse birbirini görmüyormuş, ancak herkes birbirine dokunuyormuş, herkes birbirine seslenmeye başlamış,
-Buket, Yusuf çınar, Ahmet, Hiranur, Mehmet, Berra, Tuana , Nisanur, Elvin, Huzeyfe, Esila, Elif su,
-Gönül, Musab, Poyraz
Müge Öğretmen;
-çocuklar sakin olun, sakın birbirinizden ayrılmayın sımsıkı birbirinizin ellerini tutun ve ne olursa olsun bırakmayın demiş. Hepsi el ele tutuşmuş halde beklerken, bir anda sanki dalgalı bir denizde giden gemideymişçesine sallanmaya başlamışlar hepsinin kalpleri korku ve panikle deli gibi atıyormuş, etraf simsiyah olduğundan hiçbir şeyde görünmüyormuş. Bir anda küçücük bir ışık hüzmesi yavaştan her birinin yüzünü aydınlatmaya başlamış çok şükür herkes birbirinin yüzünü görmeye başlamış, her yer aydınlandığında önlerinde kocaman devasa bir ışıklar saçan bilgisayar ekranı belirmiş ,ayaklarının altında kocaman bir Mouse ped ten halı ve kablolarla Mouse pedi çeken Fare Mouse ‘u görmüşler, hepsi şaşkınlıktan neredeyse küçük dilini yutacakmış, böyle şeyler hep masallarda olur zannediyorlarmış. Sanki masal içinde masal gibiymiş, ancak hepsi bir korku tüneline girmişler gibi tedirginlermiş. O anda roboFato sevecen ve yumuşak bir sesle, sakin olun çocuklar korkacak hiçbir şey yok, şimdi hepiniz bu Mouse ped halıya bindiniz. Fare Mouse sizi çekerek benim masal dünyamın içinde bir gezintiye çıkaracak, Ancak benim hayal dünyamın içine girmeden önce hepiniz bir harfe dönüşmelisiniz ,ve bir takım olmalısınız ki bu takım benin masal dünyamdaki başka masallardaki takımlarla karışmasın .yola çıkmadan önce herkes yanına seçtiği harfin üzerinde yazılı olduğu düdüğü alıp boynuna taksın, Takımınıza ortak bir isim koyabilirsiniz ki, sizi bu takım isminizle Sırlı Dağın Sihirli masalında dolaştıracağım, herkese masallar ülkesinde hayırlı yolculuklar dilerim çocuklar. Çocuklar hep birlikte öğretmenim takımımızın adı 4/A DÜDÜKLÜ TAKIM YILDIZI olsun demişler. Müge öğretmen de gülerek tamam çocuklar öyle olsun herkes isminin baş harfi olan düdüğü seçsin .RoboFat,; çocuklar düdüklerinizi kontrol edin, çünkü biraz sonra hepimiz harflere dönüşeceğiz ve birbirimizi düdüklerden çıkan harf sesiyle tanıyacağız, 4/A DÜDÜKLÜ TAKIM YILDIZI heyecanla ismin baş harfini seçen dütttt diye düdüğünü öttürmüş .artık masal ülkesine hareket zamanı gelmiş .Uçan Mouse ped halısındaki tüm çocuklar birer birer baş harflerine dönüşmüşler ,Fare Mouse, Mouse ped halısındaki tüm harfleri son bir hızla dev bilgisayar ekranından, doğruca masallar ülkesine doğru uçurmaya başlamış, az gitmişler uz gitmişler, dere tepe düz gitmişler ,dağları aşmışlar, rüzgarla yarışmışlar, bulutların içinde kaybolmuşlar, bazı uyanık çocuklar Elsa ve Berra gökten sihirli yıldız toplayıp ceplerine atmışlar ,kartallarla beraber süzülmüşler, hatta poyraz çaktırmadan kartalın kanadından sihirli bir tüy koparmış arkadaşlarıma anlatınca bana inanmayan olursa gösteririm diye düşünmüş. Kaf dağını da aşınca, RoboFat’un sevecen sesini duymuşlar tekrar, çocuklar Sırlı Dağ’a çok az kaldı, oraya vardığımızda yıl 2025 değil, yaklaşık 1000 yıl öncesi olacak, harf olarak oraya vardığınızda boynunuzdaki düdükleri çalarak o zamana uygun halde kıyafetlerle sırlı dağa bırakılacaksınız. Siz oraya aradığınızda oranın halkı sizi göremeyecek ama siz onları görecek ve konuştuklarını anlayacaksınız onlar yalnızca düdüklerinizin sesini duyabilirler yalnız onların olduğu yerlerde düdüklerinizi çalmamaya dikkat edin masal ülkesinin halkını rahatsız etmeyelim tamam mı demiş. RoboFat artık benim görevim şimdilik bitti sizi sırlı dağın eteğine bırakacağım maceranız ve masalınız bittiğinde düdüğünüzü çalın tekrar harflere dönüşünce sizi geri döndüreceğim. Müge öğretmen tamam teşekkür ederiz RoboFat diyerek görevi devralmış,4/A Düdüklü Takım Yıldızı kendilerini bir anda Sırlı Dağın eteğinde bir mağaranın içinde duvara kazınan yazılar olarak bulmuşlar kendilerini. Düdüğünü çalan 4/A sınıfı teker teker harf hallerinden normal hallerine dönüşmeye başlamışlar. Düdüğünü çalan H harfi Huzeyfe olmuş, G harfi Gönül’e dönüşmüş. Herkes tamam olup Düdüklü Takım Yıldızı tamam olunca herkes birbirine bakıp gülmeye başlamış, Herkesin üzerinde çok garip kıyafetler varmış aynen tarihi dizilerde izledikleri gibi kıyafetler gibiymiş,birbirleriyle gülüşürlerken bir ses duyup hemen saklanmışlar aslında RoboFator onlara kimsenin onları görüp duyamayacağını söylemiş ancak olsun, yine de tedbiri elden bırakmamalılarmış. Mağaranın ağzına gelen kişiler, Sırlı Dağdaki Sırrın hala çözülemediğini o taş duvarların ardındaki çiftlikte kimin yaşadığını hala kimsenin anlamadığını, Büyük ihtimalle bir dev ailesinin yaşadığını, koyunları, inekleri tavukları pişirip yedikleri için çiftlikten sadece küçük civcivlerin, buzağıların, kuzuların sesinin duyulduğunu söylemişler.4/A Düdüklü Takım Yıldızı Dev lafını duyunca o kadar korkmuş ki, hepsi öğretmenim hadi düdüklerimizi çalıp geri dönelim. Ya dev bizi de pişirip yerse ya bir daha eve hiç dönemezsek demişler, Müge öğretmen de çaresiz kalmış tedirgin olmuş. İçlerinden ismini cesur Mehmetçiğimizden alan kendi de cesur olan Mehmet; arkadaşlar, RoboFat bize ne dedi oranın halkı sizi göremeyecek, duyamayacak, o zaman biz neden korkalım ki demiş. Yavaş yavaş hepsinin cesareti yerine gelmeye başlamış. Tuana;
-durun arkadaşlar önce bir deneyelim bir arkadaşımız mağaranın ağzına gitsin bakalım bizi görüyorlar mı görmüyorlar mı? kendimizi riske atmayalım. Zaten onlarla aynı kıyafeti giyiyoruz küçük çocuğuz nede olsa, sorarlarsa kaybolduk deriz işte, içlerinden Ahmet tamam ben giderim onların yanına işaret dilini de biliyorum beni anlamazlarsa işaret diliyle kaybolduğumu anlatırım demiş. Ahmet mağaranın ağzına kadar gitmiş hatta yanlarına varmış, ancak onu ne kimse görmüş ne de duymuş. Hemen geri dönmüş, Yok arkadaşlar bizi ne görüyorlar ne duyuyorlar demiş. Müge öğretmen, çocuklar çok yoruldunuz hava da kararmaya başladı, bu geceyi bu mağara da geçirelim sabah Sırlı Dağa tırmanırız ama şimdi herkes birbirinden ayrılmadan burada dursun, düdüklerinizi sakın boynunuzdan çıkarmayın demiş. Hava iyice kararmış, karanlık olan mağaranın içi de karanlıkken dahada kararmış ,4/A sınıfı mışıl mışıl uykuya dalmış, masal ülkesinde, masal içinde düşler görmüşler. Hayatlarında şimdiye dek hiç bu kadar temiz havada uyumadıklarından ciğerleri mis gibi temiz havayla dolmuş. Birkaç saat uyuyup uykularını almışlar. Uyanan kollarını açarak esniyor ancak karanlık olduğundan etrafını seçemiyormuş. Berra’da uyanmış. Mağaranın girişine gelip gökyüzüne bakmış sırlı dağdaki bulutlardan gökyüzünde hiç yıldız görünmüyormuş, elini cebine sokmuş buraya gelirken gökyüzünden koparıp yanına aldığı yıldız hala kaybolmamış, elinde tuttuğu küçük yıldıza bakıp keşke gerçek bir yıldız olsaydın tüm gökyüzü yıldızlarla dolsaydı. Küçük yıldız;
-dileğin bu mu Berra, diyerek konuşmaya başlamış. Ben, gökyüzünde masal ülkesinin düdüklü takım yıldızında küçük bir dilek yıldızıyım sen geçerken beni aldın bende söyle nereyi aydınlatmamı istersen orayı ışıl ışıl yaparım demiş. Sen şimdi gökyüzünün yıldızlarla dolmasını mı istiyorsun? Evet demiş Berra gökyüzü yıldızlarla dolsun, tüm arkadaşlarımın, dünyadaki tüm çocukların parlayan bir yıldızı olsun ve hiç sönmesin. Sihirli yıldız bir göz kırpmasıyla tüm yıldız arkadaşlarına haber salmış, koşan gelmiş, koşan gelmiş gökyüzü ışıl ışıl gecenin karanlığında parlamış. Tüm sınıf bu muhteşem manzarayı izlemişler yıldızlar mutlu mutlu tahterevalliden kayar gibi bir oyana bir buyana kayıp durmuşlar. Nisanur demiş ki; ben gecelerin bu kadar güzel olduğunu bilmiyordum yıldızlara bakıp hayal kurmak onları seyretmek sessizlik ne kadar güzelmiş meğer biz ne kadar çevremize bakmayı unutmuşuz. Eve dönünce her akşam terasta yatıp yıldızları seyredeceğim demiş. Diğer arkadaşları da bizde biz de demişler. Küçük sihirli yıldız, o zaman siz ne zaman gökyüzüne bakarsanız ben size göz kırpacağım demiş, ve hala o sihirli yıldızı gökyüzünde görenler bilir o yıldız masal seven çocuklara göz kırparmış.4/A sınıfı gecenin ve yıldızları seyretmenin tadını çıkartırken derinlerden mağaranın derinliklerinden cılız bir ses duyulmuş. Hepsi, sesin geldiği yöne doğru yönelmiş, ancak karanlıktan içeri görünmüyormuş. Bu kezde Elsa cebinden , sihirli yıldızını çıkartıp keşke yıldızım parlasa da içeri apaydınlık olsa demiş, mağaranın içi yıldızın ışığıyla, gündüz gibi aydınlanmış. Ama ses hala mağaranın derinliklerinden doğru geliyormuş. Ses, git gide yaklaşmış, bir bakmışlar ki küçük bir sıpa hoplaya zıplaya ışığa doğru geliyor. Hayatlarında ilk defa bu kadar sevimli bir sıpa gören 4/A Düdüklü Takım Yıldızı sevmek için sevimli sıpaya yaklaştıklarında küçük sıpa geri dönüp kaçmaya başlamış. Sıpa kaçmış bizim 4/A takımı kovalamış, sıpa kaçmış bizimkiler kovalamış, en sonunda sıpacık büyük ahşap çift kanatlı bir kapıdan içeri girmiş, peşinden de bizim sınıf. Onlar içeriye girer girmez tahta kapı büyük bir gıcırtıyla üzerlerine kapanmış. Hepsi merakla sağa sola bakınıyorlarmış, yıldız ortalığı aydınlatsa da güneşte neredeyse doğdu doğacakmış. Burası masalda geçen Sırlı Dağdaki o çiftlik olmalıymış, güneşle beraber tüm kuzular meleşmeye yemyeşil çimenlerde yayılmaya, civcivler yemlenmeye, buzağılar, sıpalar oradan oraya koşturup durmaya başlamış. Akıllarına, acaba hayvanlar bizi görüyor mu diye bir düşünce gelmiş, o arada kuzular civcivler yanlarına gelip kendilerini sevdirmek istemişler anlamışlar ki hayvanların hepsi onları görüyor, Kendi kendilerine demek ki bizi sadece insanlar göremiyor demişler. Ama bizim 4/A sınıfının anlamadığı neden tüm hayvanlarında boyunlarında düdük varmış ve neden burada yaşayan hayvanların hepsi yavru imiş? Sorular zihinlerine üşüşse de bizim 4/A Sınıfı akıllarındaki tüm soruları bir kenara bırakıp bu sevimli hayvanları sevmeye durmuşlar, hayvanlar öyle sevimlilermiş ki bizim 4/A takımından kızlardan Esila, Elif su, Gönül civcivleri kovalamış, erkeklerden Huzeyfe , Ahmet ,Mehmet tayları, Yusuf Çınar ve Poyraz sıpaları, Buket ve Elvin de oğlakları kovalayıp sevmek istemiş .Hiranur, Berra, Tuana ve Nisanur da diğerlerini sevmişler. Müge öğretmende büyük bir mutlulukla onları izliyormuş. Bu onlar için ne kadar güzel bir deneyim oldu diye aklından geçirirken, giderek büyüyen bir gölge güneşi ardına alarak gelmeye başlamış, hepsi büyük bir şaşkınlıkla o yöne doğru bakmışlar, birde ne görsünler saçları yere kadar inen, kulakları göğe değen, bir dudağı altta, bir dudağı üstte bir dev uzaktan kendilerine doğru geliyor, her adım atışında sanki yer yerinden oynuyormuş, gölgesi bir karabulut gibi çocukların ve yavru hayvanların üzerini kaplamış. Bizim 4/A düdüklü takımı korkudan ne yapacağını şaşırmış hepsi koşarak bir kuytuya saklanmışlar. Saklanmışlar ama acaba dev bizi gördü mü diye merak içindelermiş. Tuana
-Öğretmenim düdüklerimizi çalıp, RoboFat’ı çağıralım o bizi alıp götürsün yoksa dev bizi görüp yiyecek.
-Müge öğretmen tamam çocuklar o bize buradaki kimsenin bizi göremeyeceğini söylemedi mi durun bir bakalım görüyor mu görmüyor mu anlayalım önce demiş. Mehmet demiş ki öğretmenim kuzu gibi meleyelim bakalım eğer bizi duyarsa görebilirde, ancak kuzular meleşiyor zanneder bizim olduğumuzu anlamaz. Bu fikir akıllarına yatmış, Dev öbür yana bakarken hepsi birden meleşip biranda susmuşlar. Ah işte korktukları başlarına gelmiş ,dev dönüp sesin geldiği yöne onlara doğru bakmış. Şimdi ne yapacağız diye kara kara düşünürken, dev biraz ilerilerine çöküp oturmuş, ağlamaya başlamış. O ağladıkça kova kova gözyaşları dökülüyormuş sanki, onun ağladığını gören tüm kuzucuklar, oğlaklar onun başına toplanıp onu teselli etmek için uğraşıyorlarmış sanki, buzağılar elini yalıyor, civcivler üzerine çıkıyor, kuzular sırnaşıp duruyormuş. Bizim 4/A Düdüklü Takım bu işten hiç bir şey anlamamış. Bakmışlar ki dev hiçbir hayvana zarar vermiyor, Müge öğretmen tüm cesaretini toplayıp devin yanına varmış ,Bir de ne görsün bu dev bir çocuk devmiş, üzgün üzgün ağlıyor. Müge öğretmen ona;
-Ne oldu sana neden bu kadar üzgünsün, neden ağlıyorsun demiş. Dev çocuktan zarar gelmeyeceğini anlayan çocuklarda yanına gitmişler, üzülme neden ağlıyorsun senin adın ne? demişler. Dev çocuk;
-Benim adım Devo , ben ve kardeşlerim masal okumayı ve dinlemeyi çok seviyorduk, dün akşam annem bize gece masal okurken, Düdüklü masal ülkesine gelmek istedik ,annemle ve kardeşlerimle birlikte düdüklerimizi takıp geldik, ancak tam geri dönecekken bi baktım annemle kardeşlerim gitmiş, ben kalmışım .Niye kaldığımı anlamadım. Ben şimdi eve nasıl döneceğim deyip ağlamaya devam etmiş .Çocuklar bir dolu dil dökseler de onu neşelendirmeyi başaramamışlar. Muziplik yapmayı seven Poyrazın aklına masal ülkesine gelirken yanlarında beraber uçtukları kartalın kanadından kopartıp inanmayanlara gösteririm diye cebine koyduğu tüy aklına gelmiş. Hemen onu cebinden çıkarmış, çaktırmadan, ayaklarını uzatmış devin ayakucuna gitmiş, zaten ayakkabılarının ucu açık parmak uçları da açıktaymış .ayaklarının ardına saklanıp görünmeden kartalın tüyünü Devo’nun ayak parmaklarına değdirmiş ,Değdirdikçe Devo gıdıklanmış ,gıdıklandıkça gülmeye başlamış neredeyse gülmekten karnına ağrılar girmiş, O güldükçe bizimkilerde gülmüş, çiftlikte gülmeyen kalmamış o kadar eğlenmişler ki, akşamüstü olmuş karınlarının acıktığını bile unutmuşlar, ta ki Devo’nun karnının gurultusu gök gürlemesi gibi gelene kadar. Devo heybetli cüssesi ile ayağa kalkmış, ağaçlarda ne kadar meyve varsa kocaman elleri ile bir çırpıda toplamış, elmalardan biraz da birazda ceplerine doldurmuş Zaten büyük büyük elmalar ona ancak kiraz gibi gelirmiş. Hayvanlarda dahil hepsi birlikte oturup afiyetle tüm meyveleri yemişler. Karınları doyan çocukların akılları da daha iyi çalışmaya başlamış. Devo’nun boynunda düdük olmadığını fark etmişler. Devo düdüğün nerde?
Devo boynuna bakıp;
- Galiba ben düdüğümü kaybettim, o yüzden geri dönemeyip burada kaldım demiş. Çocuklar ;
-Nerede düşürmüş olabilirsin ki ? kardeşlerinle de meyve topladınız mı demişler. Aa evet sizden öncede meyve topladık, Senin düdüğün zaten kocamandır hemen bulunur demişler. Biz yerlere bakalım sende ağaçlara bak belki ağaçlara takılıp kaldı. Çocuklar haklı çıkmışlar Devo , düdüğünü bir elma ağacının üzerinde asılı kalmış halde bulmuş, hemen boynuna takar takmaz, sevinçle öttürmüş ama düdük öter ötmez ,Devo bir anda D harfine dönüşüvermiş yanında da üç tane daha D harfi belirmiş ve onlarla birlikte ortadan kaybolmuş. 4/A Düdüklü Takım Yıldızı Devo ile vedalaşamadıkları için çok üzülmüşler ancak ailesine kavuştuğu için de mutlu olmuşlar. Kendi kendilerine galiba buradaki tüm yavru hayvanlarda masal dinlemeyi seven küçük hayvanlar, o yüzden bu masal ülkesindeler demişler. Çokta haklılarmış, masalı sadece insanlar değil devlerde hayvanlarda sevebilirmiş.
Müge öğretmen ;
-Çocuklar artık bizimde gitme vaktimiz geldi .Sırlı Dağ masalının sırrını çözmüş olduk. Başka bir gün başka bir sihirli masala belki yine bir yolculuk yapar, masal ülkesine tekrar geliriz demiş, herkes boynundaki düdüğünü kontrol etsin, düdükleri çalıp el ele tutuşun demiş. Düdüklerini çalar çalmaz hepsi yine baş harflerine dönüşmüşler. Düdük sinyalini alan RoboFato’nun Fare Mouse ‘ı uçan Mouse ped halıyla birlikte hemen uçarak gelmiş,4/A düdüklü Yıldız Takımını bir çırpıda sınıflarındaki bilgisayara harfler olarak getirmiş. Düdüğünü çalan harfler tekrar çocuk hallerine dönüşüp sıralarına oturmuşlar. Ancak hepsi hala masal mı gerçek mi olanlar inanamıyorlarmış. Yok biz hayal gördük. Kendimizi masala fazla kaptırdık demişler.Poyraz;
- Durun arkadaşlar bunu anlamamızın bir yolu var, demiş .
Cebinden kartala ait tüyü çıkarmış görür görmez hepsi bu maceranın hayal değil masal içinde masal olduğunu anlamışlar,
Bir masal daha bur da böylece bitmiş derken bir anda bilgisayar ekranında boynunda düdüğüyle bir D harfi belirmiş. hepsi şaşkınlıkla bilgisayara bakmış ,D Harfi ekranda bir anda Devo’nun görüntüsüne dönüşmüş. Arkadaşlar sizlerle vedalaşamadan ayrılmak zorunda kaldım, çok üzüldüm. Bu sebeple RoboFat bana bu fırsatı verdi hepinizi tanıdığıma çok sevindim, başka sihirli masallarda tekrar karşılaşırız inşallah demiş, ekranda elinde tuttuğu sırlı çiftlikten toplayıp ceplerine doldurduğu kırmızı elmaları ekrana yaklaştırmış.her masalın sonunda gökten elma düşer ya,bu seferki elmalar sırlı dağdan yuvarlanıp geliyormuş galiba. Devo düdüğünü elmaların üzerine koyup çalınca hepsi E harfine dönüşüp zıplaya zıplaya bilgisayardan çıkmışlar hepsi birer birer 4/A sınıfındaki tüm masal dostlarının avucuna düşmüşler. Artık bu kez masal gerçekten bitmiş, herkes yerine yurduna yerleşmiş.
ROBOFAT’tan hepinize sevgiler 4/A DÜDÜKLÜ TAKIM YILDIZI .
(FATMA DOĞAN 17.02.2025/TURHAL)
Kayıt Tarihi : 17.2.2025 15:33:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!