# Anadolu Masalı 4 (varlık Ve Yokluk Ülk ...

Fatma Doğan
92

ŞİİR


7

TAKİPÇİ

# Anadolu Masalı 4 (varlık Ve Yokluk Ülkesi)

FATMA DOĞAN
VARLIK ve YOKLUK ÜLKESİ
Bir varmış bir yokmuş.
Zümrüdü, Anka’nın Göklerde ve zamanda hükümran olduğu masallar diyarında aynı ülkenin toprakları üzerinde iki devirde iki ülke ve kralları hüküm sürmüş.
Çok çok eski devirlerde yaşayan, Varlık ülkesinin kralı ile, çok çok ileri çağlarda yaşayan yokluk ülkesinin kralı varmış. Bu iki kralda ülkesini seven ve ülkesinin iyiliğini isteyen iki babacan kralmış.
Eski devirlerde yaşayan Varlık ülkesi, sulak mı sulak olduğundan Ağaçları neredeyse güneşe değecek kadar büyürlermiş. Bulutlarsa sanki pamuktan yumak gibi yumuşacık, Üstüne yatılacak bir döşek kadar güzelmiş. Bu ülkede insanlar çok mutlu, hayvanlarsa insanlardan daha da mutluymuş. Koyunlar, kuzula, seke seke gezer. Kuşlar türlü türlü şarkıları hep bir ağızdan cıvıldar dururlarmış. Bahçeler bağlar bereketli ve yemyeşil coştukça coşar,meyveler sebzeler dolaplardan taşarmış.Her ailede en az, beşer onar çocuk yaşarmış .Evlerden tıngır mıngır beşik sesleri gelirken, Bir sürü, çoluk çocuk da dışarda ordan oraya koşturur dururlarmış. Yani varlık ülkesinde her şey tıkırında ve yolundaymış. Tıkırında demişken, bu ülkedeki saatlerde tıkır tıkır sekmeden işlermiş, vakitler öyle bereketli öyle bereketliymiş ki herkes her işini yapar,daha da bir sürü vakitleri arta kalırmış. Tüccarlar, adamlar, kadınlar ,herkesin kim olursa olsun beline taktığı kadife keselerinden, hep şıngır mıngır altın sesleri gelirmiş ama dedikya herşey bol bol olduğundan kimse kimsenin malına yan gözle dahi bakmazmış. Varlık ülkesinin krallığındaki bu nimetler için kral ,yüksek bir tepeye çıkar her gün Allaha şükreder ve secde edermiş. Yüce Allah’ta bu nimetleri şükrettikleri o ülkeden hiç esirgemezmiş
İleriki çağlarda aynı topraklarda yaşayan yokluk ülkesinin krallığında da sular çağlamakta fakat, ağaçlar bir türlü ormana dönüşememekteymiş. Her iki ağaçtan biri kuruyor, ne zaman ağaç dikseler boyu boylarını aşmıyormuş.Kuşların tüneyecekleri doğru dürüst bir ormanları bile yokmuş ,yüksek bi yerden bakılsa parmakla sayılırmış ağaçların sayısı.Bu yüzden birçok hayvan,yokluk ülkesini terk etmiş. Kalanların da. bir bir soyu tükenmeye başlamış.Koyunlar iki üç yılda bir kuzulamakta ineklerin sütü bir tası geçmemekteymiş. Çocuğu olan analar babalar onlara bir şey olur korkusu ile gözlerinin içine bakar dururlarmış. Zaten insanların en çok iki çocuğu olmaktaymış. Olmayanlar da olanları kıskanır imrenir imiş. Yokluk ülkesinde saatler tıkır tıkır işlese de, Kimseye zaman yetmez, Ne zaman yatarlar, ne zaman kalkarlar hiç bilmezlermiş. Hep bir koşturma, hep bir telaş, hep bir kaçma kovalamaca varmış, neredeyse herkes durmadan çalışır, ancak keselerinin dibi delik gibi hiç paraları olmazmış. Mutfaklarda fareler yere düşse, yokluktan kafası yarılırmış.Bu durumu gören yokluk ülkesinin kralı bir dağın başına çıkar kara kara düşünür aklına hiçbir çözüm gelmezmiş. Ancak sadece Allahtan kendilerini bu beladan kurtarması için avuçlarını açar dualar eder secdeye kapanırmış.
Tüm bu olanları gökyüzünden izleyen masalların bilge kuşu Zümrüd-ü Anka bile. Bu işe bir türlü anlam veremiyormuş. Yahu aynı ülke, aynı topraklar neden biri varlıkta boğulurken diğeri yokluktan kavruluyor diye oda yokluk ülkesinin kralı gibi onunla beraber kara kara düşünmeye başlamış. Elimden bir şey gelse de yardım etsem diye düşünmüş düşünmüş ,ama bir çözüm bulamamış.
Kendi başına bu işi çözemeyeceğini anlayınca varıp gidip bir de Süleyman ülkesindeki kültürü de sorayım demiş. Hüd hüd ,Süleyman peygamberin o kadar büyük bir saltanatının nasıl koruduğunu muhakkak biliyordur demiş. Zümrüdü Anka koskoca ışıl ışıl renkli kartlarını gökyüzünde bir açmış. Neredeyse kanatları ufku kaplayıvermiş. İki kanat çırptığında hüthüdün diyarına varmış bile. İki bilge ve azametli kuş biraz bu olan durumu hasbıhal ettikten sonra hüdhüd kuş zümrüdü ankaya demiş ki; Var o ülkelere geri dön, bak bakalım çocuklarından, paradan, vakitten, ömürden bahsederken nasıl bahsediyorlar? Bazen insanların ağızlarından çıkan sözler dua yerine geçer ve bereketi ile çoğalan şeylerin artmasına ya da bereketin kaçmasına neden olur demiş.
Zümrüdü anka Bir kez daha bilge hükmü de hayran kalmış, boşuna Süleyman Aleyhisselam seni yanında tutmuyor. Ey hüt hüt demiş varıp ben gideyim yoluma dediklerine dikkat edeyim. Hangi ülkede kim ne der bir bakayım. Kal selametle demiş.
Zümrüdü anka yine heybetli kanatlarını çırpmış. Varlık ülkesinin yolunu tutmuş. Kim kime ne söylüyor Dikkat etmiş. Bakmış ki oradaki insanlar birbirlerine hasat zamanı gelince,hasadın bol bereketli olsun. Hayvanların doğum zamanı gelince koyunun kuzunun ağılığını doldursun diyorlarmış. Paraların cebinden, yediğin içtiğin sofrandan dolsun taşsın diyorlarmış. Sabahın, akşamın, vaktin uğurlu bol olsun deyip dururlarmış . Kimse kimseye kaç param var, kaç çocuğun var, saatin kaç gibi şeyler sormazlarmış.
Zümrüdü anka bu kez de yokluk ülkesini yoklamaya gitmiş. Oradaki insanlar konuşurken neler söylüyorlar onlara dikkat etmiş. Yokluk ülkesinde birisi bağ bahçe ekse hasat zamanı kaç kilo meyve sebzen çıktı ,Tarlandan kaç teneke buğdayın, arpan çıktı diye soruyorlarmış. Birini görseler kaç çocuğun var? Alışveriş yapsalar fiyatı kaç lira? Diye soruyorlarmış. Saati soracak olsalar saat kaç yaşı sorucak olsalar yaşın kaç? Malını soracak olsalar kaç tane evim var? Kaç koyunun kaç ineğin var? Kaçta ,kaç? Her şeye kaç diye soruyorlarmış. Zümrüdü anka düşünmüş taşınmış. Evet, hüd hüd kuş çok haklıymış. Bu ülkedeki yokluğun sebebi her şeye kaç diyerek bereketi kaçırmalarıymış? İşin sırrını çözmüş ama? Gel gelelim Zümrüdü anka bunu insanlara nasıl anlatmalıymış.?Yine düşünmüş, taşınmış işin içinden çıkamamış. O heybetli kanatlarını bir çırpıp düşmüş yollara hüd hüd kuşunun yanında bulmuş yine kendini. Ey hüd hüd! Durum böyle böyle ,senin dediğin gibi yokluk ülkesi, varlık ülkesi gibi her şeye bol bol olsun diyeceklerine her şeye kaç diyorlar? Yaşı soruyorlar, yaşın kaç ?parasını soruyorlar, paran kaç? saati soruyorlar, saatin kaç? çocuğunu soruyorlar, kaç çocuğun var? O yüzden bereket de bu ülkeden kaçıp gidiyor belli ki. Ben şimdi o insanlara üzülen krala bunu nasıl anlatayım demiş?
Bilge hüthüt yine bilgeliğini konuşturmuş. Ey zümrüd-ü Anka sen masallar ülkesinin kuşu değil misin? Kanadından bir tüyü kopart bu tüyü masallar ülkesinin, mürekkep denizine daldır, işte bu masal kalemiyle kralların çıktıkları o tepelerdeki kayalara bir masal yaz ,ve bu masal çağların masalı olsun. Dünde de okunsun, bugün de okunsun, gelecekte de okunsun. Böylece geçmişteki krallarla ile halkları da okur gelecekteki krallar ve halkları da okur. Okuyana masal ,alana öğüt ,dinleyenin kulağına cıngıllı bir küpe olur demiş. Bunun üzerine masalların zümrüdü ankası hemen kanadından bir tüy koparmış, uçarak mürekkep denizine varıp tüyünü daldırılmış ve başlamış kralların çıktığı Allah’a dua ettikleri kayalara satır satır bu masalı yazmış. Bu masalı okuyanlar kimisi sadece okumuş, kimisi alacağı hisseyi almış.Bir daha saat kaç? Fiyatı kaç, yaşın kaç? diye sorup hiçbir şeyin bereketinin kaçmasına izin vermemiş. Saat kaç yerine saati söyler misin? Parası kaç yerine fiyatını öğrenebilir miyim? Yaşın kaç yerine hangi yaştasın gibi. Içinde bereket kaçırıcı kelimeler kullanılmayan sözler kullanmışlar. Kulağına bu masalı küpe edenler de duyduklarını diğer arkadaşlarına ve duymayanlara anlatmışlar.
(FATMA DOĞAN 5 ARALIK 2024/TURHAL)

Fatma Doğan
Kayıt Tarihi : 7.2.2025 13:15:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!