Ben çöller fırtınası
Ben anaların yası
Ben tarihlerin yoluyum
Vurulmuş saldırmışım
Düşeni kaldırmışım
Gariplerin sağ koluyum
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
ben dünlerin yarını
köroğlunun torunu
ben çamlıbel, ben bolu'yum
yüreğim çatalcadır diye devam ediyor ...
Karakoç'a Mektup
Sen gideli değişmedi hiçbir şey
Köyünde köpekler havlıyor gene
Yerli yerindedir tüm her şey
Arslanı çakallar avlıyor gene
Parayla tutulmuş sayın aydınlar
Hepsi bir serseri mayın aydınlar
Hallerine bakmaz koyun aydınlar
Yalanla milleti tavlıyor gene
Oyunda kuzuya rakip kurt düştü
Hak yol bir tanedir dedik; dört düştü
Düşünmekten içimize dert düştü
Kabuklar özünden kavlıyor gene
Fıtrata işledi korku-korkaklık
Madamın eline geçti erkeklik
Baya baya pirim yapar ürkeklik
Yiğitlik urganı boyluyor gene
Pek gören olmuyor gözü bakarken
Ölümü bilmezler yıllar akarken
Ak saçlı analar ağıt yakarken
Et satanlar şarkı söylüyor gene
Bey iskarpin giyer, garip çarığı
Kalleş avcu vurdu körpe feriği
Şehire hapsettik efe yörüğü
Yaylada çingenler yaylıyor gene
Haramiler bastı, ovayı-kenti
Gerçeğe dönüştü yalan söylenti
Ümitle beklenen her bir beklenti
Vurup sinemizi dağlıyor gene
İçini oydular kutsal mananın
Hiçbir hakkı yoktur haktan yananın
Torunları yetim kalan ninenin
Dul kalan gelini ağlıyor gene
Ekranlarda kadın, gelin satmalar
Şenay’larda günler, çalım atmalar
Köyde orak biçen garip Fatma’lar
Ah çekip, karalar bağlıyor gene
Hala bulamadık eski vakarı
Dost olanlar sende varken çıkarı
Omzumuza basıp çıkan yukarı
Kendine menfaat sağlıyor gene
On iki ay sürer yılda kışımız
İçimiz yanarken, susar dışımız
Kurumak bilmiyor gözde yaşımız
Sel oluyor, akıp çağlıyor gene
Sayayım mı sana daha KARAKOÇ?
Halimiz bu minval, aha KARAKOÇ
Güçlünün elinde saha KARAKOÇ
Keyfince gönlünü eğliyor gene
3 Haziran 2014-Gaziantep
Ömer Kara
Aşık yapar bu kutsal topraklar
Seveni sevmeyeni de kucaklar
Anadolu kokar dalındaki yapraklar
Gür çığır de; 'Anadolu'un oğluyum'
Tuz Gölü çölünden
Ben anadolu doluyum..sadece tam puan diyorum
muhteşemsiniz; şiiriniz mi? muhteşem ötesi tebrikler...Bu ülkede böyle hissedenler olup ta böyle şiirler yazanlar varsa korkacak bir şey yok demektir...Barış, illaki gelecek türküleri söylenecek anadolu anadolu...
Bu şiir ile ilgili 5 tane yorum bulunmakta