Tramvayda eski bir tanıdığa rastladım. İki hanım, sohbet ederken, geçmişin güzelliklerinden şimdinin dertlerine geliverdik. Esmer güzeli, ince yapılı, dost bakışlı Demet Hanım:
-Sizinle senelerdir görüşemedik Hocahanım. Şehrin dışına taşınmıştık. Bu yüzden de eş dost ve tanıdıklardan uzak kalmıştık. Bahçeli bir ev. Çocuklar rahat etsinler, behçesinde oynasınlar, çocukluklarını yasasınlar istemiştik. Masraflı oldu. Para biriktiremedik. Tatillerde Türkiye’de sahil şehirlerinde tatil yaptık. Onları okutmak ve rahat yaşatmak için uğraştık durduk. Bir de ana baba, kardeş, eş dost, akraba derken, kazandıklarımızı da paylaştık bunca zaman. Arada bir telefon edip, halimizi, hatırımızı sorsalar, hiç yüreğim yanmayacak.
-Ne mutlu size ve çocuklarınıza! Yatırımın en güzelini ve doğrusunu yapmışşsınız. Anne ve baba düzenli, birbirlerine bağlı olunca; yavrular da saglıklı, başarılı, mutlu oluyorlar Demet Hanım.
(derinden ahladı, gözleri doldu, dudakları titredi, başladı anlatmaya)
-Ahhh, ah! Biz de öyle sanmıştık. Babam, 'Ayakkabımı satar, çocuklarımı okuturum… ' derdi. Şimdi anlıyorum, babacığımın o zamanlar ne denli üzülmüş olduğunu. Biz okumadık ama, onları terketmedik. Anamıza, babamıza saygıda, sevgide kusur etmemeye çalıştık. Ele güne rezil etmedik. Gurbet ellerde, onlara maddi manevi destek verebilmek için, kendi zevklerimizden kıstık. Öyle değil mi? Ya bizimkiler? ! .
Dudaklarının titreyişi ve gözpınarlarından taşmaya hazır gözyaşları top top olmuş, yanaklarına dogru akmaya hazırlanıyorlardı. İçim cayır cayır yanmaya başladı, başımı salladım doğrularcasına. 'Haklısın canım.' derken, yüreğimin daraldığını hissettim. O, 'Büyük kızımın başarılı olduğunu, okuyabileceğini söylerdiniz. Öyle de oldu, kızımı okuttuğunuz yıllar gözümün önüne geldi.' dediğinde, gözlerinde eski günlerin sevincini okudum. Top top olan göşzyaşları, geçmişin sevinci ve şimdinin acılarıyla akıverdiler yorgun yanaklara doğru. O güzel yüzünü geçmişin mutluluğu süslemişti bir anda. Benim de, gözlerimin içi parladı, sevinçten yüzüme renk geldiğini hissettim. 'Türk çocuklarının okuduğunu duymak ne büyük haz veriyor, bir bilseniz! 'dedim. İçimi tanımsız bir huzur sarmıştı.
Bu güzel ana:
-Offf! .. Hocahanım of! .. Okumasına okudular ama, evi de terkettiler sırayla. Önce büyük kızımız, sonra da iki numara…
Sustuk, daldık, bir zaman konuşamadık.
Bu acıyı seneler önce tatmış bir anne olarak, ne diyeceğimi şaşırmıştım. Burnumun direği sızladı, kirpiklerim gözyaşlarımı saklamaya çalıştı, ama olmadı; gözpınarlarımdan yanaklarıma aktılar ardı sıra. 'Anlıyorum, üzülmeyin diyemeyeceğim. Elde mi üzülmemek? ' diyebildim sadece.
Sonra gözyaşlarımı sildim. Düşündüklerimi anlatmalıydım:
-Bak canım, bizim, kendimizi eleştirerek, doğruları bulmamız gerek desem ne dersin?
-Doğru, nedenlerini bulmalıyız. Aslında biliyoruz Hocahanım.
Birbirimizin içini okumuş gibiydik. İki ana yüreği buluşmuştu. Söze devam ettim:
-Kardeşim, evlerini terkededenler, sayısal verilere göre, çoğunluğu kız çocukları oluyorlar. Bunun üzerinde düşündün mü?
-Düşünmez olur muyum? Oğlanlar kızlara göre daha serbest yaşıyorlar. Kızlara baskı yapılıyor. Gezmeleri kısıtlanıyor. Onlar ev işlerinde çalıştırılıyor. Oğlanlara 'Sen erkeksin, erkekler iş yapmaz! ' diyorlar. Tabi yalnız bu değil, başka sorunlar da var. Oğlanın kız arkadaşı olunca, anne-baba böbürlenerek anlatıyorlar. Kızlar için durum böyle mi? Hiç unutmam, evi terkeden kızımın bir sevdiği varmış. Babasına söylerim diye benden gizlemişler. Babası, takip etmiş, masasının anahtarlarını kırarak mektuplarını ele geçirmiş. Güya babalık(!) yapmışmış. Sonrasını siz düşünün... Dayak ve baskıcı tutumlar kızlarımızı daha da uzaklaştırdı evden. Sık sık yalana başvurdular, yalan üstüne yalan... Eşlerimizi bir de bizler destekledik aptalca. Evin direği(!) ne derse o olur. Sonuç; gün geçtikçe bize yabancılaştılar... Hani mektuplaşmadan başka bir suçu da yoktu, ki bu da suç ise...
Başımı salladım. Bir konuşsam arkası gelecekti… Utandım… Sustum…
Pek farklı olaylar yaşamamışız meğer dedim ama yine de. Benim yaşadıklarımı izaha çalıştım:
-Benim en büyük hatam, babalarını desteklemek, onun doğrultusunda hareket etmek olduğuydu. Ergenlik çağlarında kızlarım bu tutumumu anlayamadılar. Onları desteklememi beklediler. Babaları ise, farkına bile varmadığım olaylardan beni sorumlu tuttu sonunda. Günlerim öylesine doluydu ki, işlerimi bitirip de yatağa girdiğimde yattığım yeri bilemez olur, çoğu kez yorgunluktan uyuyamazdım. Ev işleri, okul hazırlığı, çocukların bakım ve eğitim sorunları, eşe kusursuz hizmet etme çabası, misafirleri ağırlama, Türk aile ve cocuklarının eğitim sorunlarına destek… Say sayabildiğin kadar… Sonuçta anne olarak ben hüküm giydim. Çocuklarımdan değil, toplumdan ve ayrıldığım kişiden, yani babalarından. Büyük kızım, üzülmelerime dayanamıyor. ' Türkiye’de okuyan gençlerin çoğu, ailelerinden uzak yerlerde okumayı seçiyorlar. Böylelikle istedikleri gibi yaşayabiliyorlar. Tabi ki böyle olmayanlar da var. Bu sorun sadece Almanya’da yaşayan gençlerde görülmüyor. Anneciğim, Türkiye’deki kızlar, bu sorunu çözmüş durumdalar Sen hala boşuna üzülüyorsun. Önemli olan iyi ahlak değil mi? Erkeklerin onca arkadaşları oluyor ve bu normal karşılanıyor. Kızların da biyolojik yapılarının, yaradılışlarının zorunlulukları neden görülmüyor? .. diyor.
Demet Hanım sözümü keserek:
-Erkeğin elinin kiri, kadının yüz karası demişler ya? ! . Bizleri de bağlamışlar sıkıca, ruhumuza işlemişler dogruluğu, dürüstlüğü, hem de tek taraflı. Değil mi? Dinimizde ise bu emirler ve yasaklar hem kadın hem de erkek için belirtilmiş. Doğruların herkesten önce analara öğretilmesi gerekiyor. Erkekleri eğitenler, biz analar değil miyiz? .. Temiz ve ahlâklı topluma ulaşmanın yolu, galiba analarımızın eğitimi ile mümkün olacak.
Çocukları ile arkadaş gibi, dost gibi olan babalar var. İşte o cocuklar ve anneler şanslı! Kız evlatların, babalarına, onların yakınlığına cok gereksinimleri oluyor. Hatta evleninceye kadar süren bir yakınlık ihtiyacı bu. Baba sevgisini, ana sevgisini yaşayanlar ana kucağını, baba ocağını kolay kolay terketmiyorlar. Evlendikleri zaman ve de ömür boyu süren evlatlık bağı kurulmuş oluyor. Ben ve eşim başaramadık, toplum baskısı ağır bastı, içinde yaşadığımız toplumun da kurbanı olduk bir bakıma. Korumak istedik yavrularımızı güya(!) .
İçimde dinmeyen bir sızı var Hocahanım; kızlarımı beyaz gelinlikler içinde görmek en büyük emelimdi. Olmadı... Senelerdir düğünlere gidemez oldum.
Bakıştık iki ana, yüreklerimiz konuştu, gönüllerimiz sözleşti, acılarımızı paylaşırcasına salladık başlarımızı, tuttuk ellerimizi, destek aldık karşılıklı...
Susamadım, devam ettim içimi dökmeye:
-Evetttt! ! ! Dertlerin bini bir para canım. Çocuklarımızın düğünlerini görmemiş olmaksa; kapanmayacak, acısı hiç dinmeyecek, derin bir yara... Şükretmeli, yavrularımızı terketmemeli, sabırla beklemeli, onları anlamalıyız. Onlar, gün gelecek, bizleri anlayacaklar, sırf onların geleceğini düşünerek yaptığımız hatalarımızı irdeleyecekler. Kendi kayıplarının da farkına varacaklar. Herkes ektiğini biçecek sonuçta…
Can kardeşim, biz ana kucağı olmak istedik; karnımızda büyüttük, doğurduk, besledik, baktık. Babalar da ocak olmak istediler kesin. Bilemedik, suç kimin?
Güle güle! deyip, tramvaydan inerken; çaresiz benliğim, beynimin sayısız anılarında geziniyordu...İnsanca yaşamak her canın hakkı değil mi? Nedir doğru olan?
Şükran Günay
Şükran GünayKayıt Tarihi : 4.2.2009 13:52:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Yaşamdan Bölümler
![Şükran Günay](https://www.antoloji.com/i/siir/2009/02/04/ana-kucagi-baba-ocagi.jpg)
Toplumsal sorunlarımızın başında 'eğitim' gelmekte ve bun en önemli bölümünüyse aile içindeki eğitim belirlemektedir. Kuşkusuz, ebeveyinler çocuklarına sevgi gösterecek, onlar için belki en büyük özveride bulunacaklardır, ancak, öncelikli dikkatini çeken en belirgin uyum 'anne-baba arasındaki uyum ve sevgidir' Çocuk, yaşamı boyunca bu iki değerli varlığını örnek alacak, kendi yaşamına anne ve babasından gördüğü doğruları aktarmaya çlışacktır. Çocukların yanında anne ve babaların tutarsızlık sergilemesi, çocuğun hafızasında yaşamı boyu kalacak önemli bir belge olacaktır. İşte bu nedenle çocuklarda en çok görülen anne-babaya benzer davranışlardır..
Sevgiler sunuyor, başarılar diliyorum...+....
Çok güzeldi yüreğinize sağlık
Saygılar usta kaleminize.
Yeni yılınız kutlu olsun, nice nice mutlu yıllara...'
Karamanlı Âşık Çağlari
Sevgili hocam; yüreğiniz dert görmesin, kaleminiz hep ışısın. Sizi yürekten kutluyorum...
Tam Puan ve listeme...
Selam ve sevgilerimle...
Nafi Çelik
Not: Sizi; sayfa 2 No:40 ve sayfa 3, No:44'deki şiirlerimle sayfama davet etmek isterim...
YILLAR ÇOK ŞEY ALIP GÖTÜRDÜ BİZDEN,
YÜREĞİNİZE SAĞLIK CAAAN. SELAM, SEVGİ VE SAYGILAR.
TÜM YORUMLAR (6)