İsmet Barlıoğlu - Ana Karnına Dönüş - 1. ...

İsmet Barlıoğlu
1529

ŞİİR


6

TAKİPÇİ

1.5
Kaostan Artakalanlar

Kaptan Çi Vaştar ‘ın gözleri tam yanındaki trankilizasyon aygıtından kendisine bakan Etimolog Şur Çarup ‘un gözleriyle karşılaşrı. İlk duyduğu ses genç ve güzel dilbilgininin kadife gibi yumuşacık sesi olmuştu:
- Selam, kaptan.
Komutan Çi Vaştar bu tatlı seslenişe karşılık vermedi. Kendini toparlamakta zorluk çektiği, bunu başarabilmek için en azından kısa bir hazırlık dönemi geçirmesi gerektiği yüzünden belli oluyordu. Gözlerini kırpmadan genç kadının gözlerinin ta içine bakmaktaydı. Şur Çapur ‘un yeşil gözleri çok büyük, çok geniş, çimenlik bir alanı andırmaktaydı. Başka hiçbir rengin sığınamadığı, bir başına salt yeşilin buyruk sürdüğü bir alan. Bu yeşil renk, üstüne su zerrecikleri püskürtülmüş gibi taptaze ve ıpıslaktı. Sisli ıslak gibi bir şey. Sanki buhar renkli bir incecik tül perde arkasından seçilir gibi. Sis bir ara yavaş yavaş dağıldı, her yanı saran, her yeri kuşatan o sonsuz yeşillik gittikçe küçülen daireler halinde daraldı, daraldı, daraldı ve sonunda genç kadının gözbebekleriyle bir oldu. Kaptan Vaştar gözlerini kırptı. bir şeyler yapmak, bir şeyler söylemek istiyor fakat yapamıyor, söyleyemiyordu. Gözleriyle çevreyi tarar gibi olunca, kendisini yatak büyüklüğünde iri bir tabut içinde yatıyor sandı. Bombeli plastik kapakları böcek kanatları gibi yanlara açılmış olan bir tabuttu bu. Üstünde bol ışıklı bir tavan yükseliyordu. Çevresinden, her bir yanından, içine buhar serinlikleri veren çiçek kokuları gelmekteydi. Adını, rengini, kokusunu bildiği veya bilmediği binlerce çiçeğin kokusu ve bu kokuya bulanarak uçuşan su zerrecikleri. Komutan kokun gerçek olup olmadığını anlayamadı. Ama serin zerrecikleriyle ruha mutluluk veren suyu gördü. Plastik duvarın değişik yüksekliklerdeki taraçalarından küçücül çavlanlar halinde atlaya atlaya akıyor, rengi derin maviden filiz yeşiline, filiz yeşilinden derin maviye dönüşüyor, dur-durak bilmeksizin dökülüp sonuncu taraçada gölleniyor, çevreyi rengarenk zerreciklere boğuyordu. Kaptan Vaştar başını hafifçe çevirdiğinde; minyatür çavlanın yanındaki masada oturan Teğmen Vaglom ‘u gördü. Sırtı kendisine dönüktü. Oturduğu yerde bellek bankalarından birinden almış olduğu çiçekler konusundaki dökümanter ve üç boyutlu bir kaydı seyrediyor, arada bir başını öne eğip hayali çiçeklerdeki gerçek kokuları kokluyordu. Komutan çevresini saran o başdöndürücü çiçek kokularının bu bandan yayıldığını kavramaya başlar gibi oldu. Kokuyu yeniden ve sindire sindire içine çekmeye çalışırken bakışları, az ilerde durarak kendisine bakmakta olan Dr. Emmol Lek ‘le Fotonist Kay Rem ‘e ilişti ve orada kaldı. Canlılığı gitgide artan gözleri astronotların birinden obirine, sonra yeniden berikine geçiyordu. Neden sonra, başını hafifça çevirip bitişiğinde duran ve bombeli kapakları yana açılmış olan trankilizasyon aygıtına baktı. Gözleri Etimolog Şur Çarup ‘un gözleriyle yeniden karşılaşmıştı.
Genç kadın yeniden tatlı bir sesle mırıldandı:

Tamamını Oku