Şahadet parmağım tüm sağlığıyla hep aynı direnişte
Puta tapılan vaktin tek tanrılığa yürek daveti o müjde
Kuran ile şahadet bu yüreğim aşk ile ey Batılı bir kere
O şahadet parmağı yönüne bakıyor uçları minare kilise
Bir kere de insan olmayı öğrenmeyi ne olur bir dinle
Ey Batılı! Amerika! İngiltere! Savaşı kutsamayın yine!
Savaşı kutsamayın yine! Ey Batılı! Amerika! İngiltere!
Eğ başını sol yanına bak, varsa, kulak ver, dinlemeye!
..
Amerika Düşünsün Bakalım
Bir zorbalık ülke icadı Asya’nın mı? Amerika, Avrupa kakalaması leş gibi kokuyorlar! Peki, adım Türk, soyadım Türklüğüm, yüreğim Türkiyem, niye bir de üstüne üstlük can pahası, mal bedeli ödüyorum? Sadece, canımın toprağını korumak için mi? Korumaya toprağım kimin di? Niye almayacakmışım onu? Amerika düşünsün bakalım…
Amerika, Avrupa’nın bir saatte dünyayı bile yok edebileceğine inanıyorum! Hiç endişem yok bu güçlerinin varlığına! Çaresizim değil mi? Terör dağları avuçlarının içi gibi biliyormuş… öyle diyor bir keriz… peki, ben de kimin nerde olduğunu bilmiyor muyum? Zaman isteniyor değil mi? Bu zamanı veriyorum, bu arada bu işimle meşgul olurum… kim ne der buna? Hukuk var mı? Dünyayı bile dilediği an yok edebilenin hukuku neyse, benim ki de o olur, değil mi? Avuçlarının içi gibi bilen varmış, dağları, onların bildiğini ben de biliyorum işte şimdi, Amerika’yı…
Çevremde hık diyen niye hık der? Elinde baltaya hız alıyor veya tıslıyor diyedir değil mi? Hık duyunca elimin tersinde tik var diye niye kullanmayayım? Merhaba Amerika. Adım, senin hatırın için sevinç. Nasılsın? Komşum geldikçe diyor ki bana, benim adıma kürt dediler, şırıngayla da kürt kanı doldurdular, dinin eteği mi, peştemalı mı, örtüsü mü varmış, neymiş, onun altına da soktular, bana bunun için ülke verecekler… çok sakinim hep, gülümsedim, bir bardak su verdim, hayırlı olsun dedim, gitti. Hiç kavga etmedik. O hayaliyle mutlu. Ben bu hastalığın derdiyle, senin kokuşmuşluğunda niye kurtlanayım ki… ben usluyum, değil mi? Sadece, keyfimi merak eder misin diye soracağım ki, düşünesin. Beni seviyorsun, düşüneceksin değil mi? Terörlüğü seviyorsun, huyunu doğru biliyorum değil mi? Akıllıyım ben, biliyorum… 30 bin bebeği katledeni 30 bin parçaya böleceğim. Görmek ister misin, yoksa uyuyacak mısın? As diye birini birine izin veriyor, yatıyorsun sonra. Doğruyu da biliyorum, değil mi? Akıllıyım ben, biliyorum… Ben de asacağım. Bak, seni ne çabuk eğlendirebiliyorum… Tarikat, Kürt dedirten Yahudi seni böyle oynatmıyor mu? Nasıl olsa işin bitince ocağa atar kızartırsın…
Bak, ne diyeceğim sana. Ben kadın ülkesi istiyorum. Kadın, biliyorsun, erkeksiler gibi değil zevkinde. Yahudi nerde yaşıyorsa, o toprak benim. Yolla itleri havlasın, boşaltsınlar oraları. Sonra da, tarihte görülmedik güzellikte bir kadın dünyası kurdur bana. Becerebilir misin bunu? Sor bakalım Yahudi paşana, Avrupa’yı serer mi ayağımın altına? Erkek diye Asya’dan seçerim, ama kendime Ne Mutlu Türküm Diyene asilliğinden seçeceğim. Bu güzelliklerle dolduracağım kadın ülkemi.
..
Yaşlılık geleceğin sorunu olacak deniliyor
Bugün sorun zaten Avrupa´da…
Biz yetim, dul, öksüzler olarak
En gencimiz 75-98 yaş arasında
Aylık yollamadılar, sesleri de yoktu
Dans ettik her sabah yaşamla…
Kocalarımız Amerikaya gittiler
..
Yunan mitolojisinde mest olup paraya kalan
Avrupa sefil! Amerika sefil! İngiltere sefil!
Allah’lığı Yahudi, Şeytanlığı Arap türeyen
Uşaklığa Avrupa, Amerika, İngiltere sefil!
Savaş sefil! Savaşın bu insan topluluğu sefil!
Tek olan Allah! Tek güzel! Tek yüce!
Allah olmuş Yahudi, şeytan olmuş Arap üreyişiniz!
Uşaklığa yatak olmuş Avrupa, Amerika, İngiltere!
..
Bir anne çocuğu bir günde doğurabiliyor deyişe, sanırım buna medeniyet diye seğirtecek sapıklık yeryüzünü saracak kadar çok olabilir. Seçim sonuçları tatırdı bu benzerliği… Elektrik branşı ne başardıysa, tıp da o çapta başarıya ilerleyebilir, endişe etmem elbette buna… Endişe etmem, Amerika silah gücünün veya Batı’nın, birkaç saniyede dünyayı yörüngeden fırlatabileceğine..
Bir anne çocuğunu bir kere emzirip, artık büyümene yeter bu diyemiyor çok şükür, sosyal varlık olduğu unutturulmayacak vasıflardır bu sorumluluğun yaşattığı mutluluk gülücükleri… Bir aile de, bir evlilik, komşuluk, çevre bilinci, arkadaşlık da sürekli bu ilgiye muhtaç. İyi bir ilişkinin gıdası süreklilik, sürekli bir ilgi
Okulu bitirdim, adam oldum demeye yetmiyor insan varlığı kalabilmeye. Zira, beyin sürekli hatırlatıyor bize, sosyal varlık olduğumuzu çok şükür. Kısa bir süre için de olsa okumamak, tek düzeli okumak, örneğin gazete okuyorum diyebilecek kadar yeterlilik bürünmek, asırları sızlatacak kadar gerilemeye, açlıktan ölecek kadar soyup soğana çevirmeye iştahları kabartan bir neden oluyor. Saldıran, soyan hırsızlar suçlu değil, bu suça davet eden bilgi sefilliğimizdir hırsız, ahlaksız, adaletsiz olan… asırları ağlayarak yavrularımız yine baştan, şayet bulabilecekse ve bu kez hırsız gibi bilgiye ilerleyecektir yavrularımız, bizim taşıyamadığımız şerefi, tepe tepe basitliklerle yıprattığımız şerefi, ruhunun sesini yüreğinde duyabilen yavrularımız bir ulus varlığına hür bir yaşam inancına, yavrularımız ihtiyaç duyacaktır belki taşımaya. Taşıyacaktır da…
Vatan, sürekli bir ilgiye kaynağını belirler: ilgiye kararlılık ile
: ilim, bilim, ara verilmeyi kaldıramaz
: iletişim, ara verilmeyi, gözden kaçırmayı kaldıramaz
: yaşam aşkı, zora dayama, taklit, ilgisizlik, ithali vs. kaldıramaz
..
Düşmanı düşmanın silahıyla karşıla
Tecrübelerden deyimler vardır sayısızca
Bir Türk yok mu çığlıklarıydı bir çağda
Bunu uyguluyor Batılılar akıllarınca
Gel beni kurtar Amerika….
Amerika, Avrupa kıskısıyla, Yahudi tadı Roma imparatorluğu tadında bir havayla, dalıyorlar kurtların fırsat beklemeleriyle davara daldığı gibi. Kişilik, benlik, bireylik diyerek başlıyorlar bir parmak bal sürmeye ağzına kuçu kuçu ederek sevimlilik halleriyle, nesi var nesi yok kaşımaya… Bu süreç yetiyor soyup soğana çevirmeye, kaçışan çil tavuklar, bakışan şaşkın ördekler kalıyor sonra…
Bir Türk yok mu çığlıklarının çağında ama, mazlum, mağdur korunuyordu. Sosyal varlık hakkı toplum olmaya korunuyordu. Kişi, birey, benlik yaltaklanma yoktu. Birey olarak horozlandırma ile sürüden ayrılan koyun olduğunun farkına varmasına da şans bırakılmıyor sürekli kuçu kuçu haline bağımlı olduğuyla, saldırma kolaylığına yaratılan ahlaksızlık değildi o çağdaki mücadele.
..
Bu hükümet örneği ile memuriyetler yok edilecek, siyasetçiler ise danışılacak kişiler, yani keyfiyet memurları olacaklar, şöyleki: Şu yöreyi eline geçiren şu kişi, o yörede sözü geçen bu kişi diye bir hal varlığında ne olacağını biliyor muyuz? Din simsarlığıyla bile kabadayılık tıslayan yolsuzluk yetenekli sefilliklerde seçmen kasalarını dolduran oy hayaletlerinin siyasetçileri ile bağımsızlık karakterimdir diyenleri yormaya cüret etmek, bir millet varlığının ordu yüceliği ile kişi hakimiyeti denilen mahlukatlık arasındaki farkı hissetmek kadar kolay mıdır? Bağımsızlık karakterini ruh taşıyan Filistin 65 yıldır direniyor hür ve özgürce. Beş bin yıl tarihini emek yüklenen Türk Milleti hukukunu koruyacaktır.
İsrail’i İsrailliler dile getirmeli, kendilerini anlatmalı. Çünkü, bir başkası onları anlatmaya kalkışınca karışıklık kolay boylanıyor. İsrail’in BM Büyükelçisi bayan Shalev şöyle anlatmış: Ilımlılarla Fanatikler iki dünyaymış ve iki dünya arasında bir çatışmaymış bu. Siyonizm Fanatiğinden başka Fanatiklik mi var? Vatikan kimin eseri? Hem neresini ılıtıyor bu kadın dünyayı kaynatarak? İki devletli bir çözüm niye Barış engeli oluyormuş? Müzakere 65 yıl mı sürermiş? Bu kadın haklı mı iki dünya demeye cüret etmekte? Yoksa iki dünya diye şeytan ile insanı mı tanımlıyor? Amaçları net mi? Şeytan ve İnsan tek dünyayı paylaşıyor! Bunu inkar eden insan mı var? Hukuku ne yaralar?
Roket atmış Hamas ve Amerika da bu durum karşısında İsrail gibi davranırmış. Bu söz de öteki kadın mahlukatından dizildi öylece. Adı Rice galiba. Amerika ikiz binayı niye çökertti? Saldırmak için değil mi? Yine böyle sayısızca örneklerinden bir bahane kaynatması neticesi değil miydi Irak? Bu kadar kaynar halin ılımlılığı neymiş acaba? Çözüm için Hamas silahsızlaşmalıymış, İsrail’in silah donanım hakkı nemenem şeymiş acaba?
Ayakkabı fırlatan vatandaşın ellerine sağlık. Yürek organdır, yüreklilik kazanılmalı. Fırlatılan ayakkabı değildi, inançtı o güzellik. Yüreğin kılıcına el yakındır, çaresizlik ise kullanmamaktır hakkını, sorumluluğunu… Bu yüzden, kullanamaması için yüreğe ahtapot salgılanıyor, görme engeli diye duman… Vatikan, dengesiz bir savaş hastalığını virüs gibi salgılıyor Avrupa’ya, Amerika’ya, İngiltere’ye vb. İlginçtir, onlar uşak oldular, ama Yahudiliği kılık kıyafet kırıtmadılar... Ilımlı dedikleri bu mu yoksa? Bir tiyatro rolü olarak düşünülür bu, zor değil ki....
Türkiye”me hükümet edilen mahlukatlar niye Yahudilik kırıtıyorlar? Ve bunlar, Tarikat değiller, iblis veya Terör de değiller, düşünürü hiç sevmezler, düpedüz Yahudilik kırıtıyorlar… Allah bu sefil anarşi histerisi dolananların kör kütüklüklerinden insanlığı korusun!
..
Terör bahane, güven sarhoş, keyif nahoş, göreceli
Ülkeleri düşünce duvarına çarpan bu hayalet ilki
Dünya insanlığının mayhoş şaşkınlıkta sabrı kederli
Şu, Allah aşkını tiksindirmeye hükümet çok yeterli…
İnsan, şerrin böylesini elinin tersiyle iter
Tarihin en sağlam kalesi bile sus biter
Bu pisliğe her yiğit kal uzak duruşuna geçer
Şu hükümet buna çok yeterli halı serdi kendini
..
Küresel ısınma diye bilimsel bir açıklama ister. Konu olarak ancak, çalışan ile çalışmayan, kanun açığı ve kağıt üzeri duruyor olgusuyla kanunsuzluğu kullanış, hak ve hukuk arası önem taşıyor vatandaş olarak. Bir ülkenin, vatanın vatandaş olmak, dünya vatandaşı olmayı gerektiren bir çağa ilerlenildiği, nüfus artımı ile iş denetimi arasındaki dengenin bir uçurum açıklığı, bundan faydalanan ve kurtuluş isteği gereğinin yetersizlik arasında çalkalanışı, bilgi ve bilgilenmenin iletişim ile ilgileşim inancının sarsılması, şehircilik, tarımcılık, teknolojik, finansal yine dengesiz planlamayı zorlandırıyor olduğu gerçeğinin yıprandığı bir çağdayız.
Uzman ısmarlamak elbette doğrudur. Ama, her ülkenin her çıkan, çıkarılan sorunlarına karşı, kendi heyetinin sürekli gelişen çalışma ekibi olmalı. Zira, sömürge veya kapitalist çatışmayı doğuran savaş çanlarının çabukluğuna karşı, ortaklık ve dönüşüm modelleri ölçekleri her ülkeye aynı hız veya görünümle tehlikeler, insan hak ve hukukları ötesinde ulus bilinci ile insan sağlığı arasında sorumluluğu kaynaştırmaya sürüyen bu fırsatçılık güdümü amaçlarda ve karşıtında elbette hareketlilik olabilir, çare olabilir, ama çözüm olamıyor.
Küresel ısınma, deprem bölgesi, volkan yöresi yerleşim alanları, doğa çevresi gerekliği ölçekleri olarak, yeniyi mi önce uygulayıp sonra eskiyi restore etmeli diye genel bir reçete olamayacağına bilinç taşımalı. Denenmiş olan, ister düşüncelerde, ister yapılanmada, denenmiş olnların hatalısını tekrarlamak hiçte güzel değil. Gelişmiş ülkelerin eski silahlarını tüketmeye zorlandırılmak hiçte hoş değil. Her iddia arasındaki prestij ve imaj hastalığından yoğun halk kitlesini kullanarak faydalanmanın olmadığı bir çözüm, önce garanti altına alınmalı. Alternatif finansman planlamaları yerel bir heyet ile halka açık, halkı paralelinde bilgilendiren bir çalışma olmadıkça, dönüşüm daha da pahalıya mal olacağı kaçınılmaz olur. Tecrübeli olan her durum akıllı bir çözüm olmayabilir, tecrübe ama dinlenmeli. Bir Nükleer enerji hatası yeryüzünde yeter ve artar ölçekte devasalığı kanıtladı. Bu hatayı, bu belayı tekrarlamak hızlı ve yoğun zenginleşmek diye, toplu ölüm, sağlığı topluca ve toptan sarsan bir derdi daha tekrarlamak, Hitler yaptı biz de yapalım benzetmesinden hiç de farksız değildir.
Vatan sınırının sözde önemsizleştiği, şehirleşme diye, dönüşüm diye bir tek şehir planlamak dahi Türkiye için büsbütün felakettir. Türkiye ile komşu ülkeler de düşünülecek, birlikte kalkınması ancak, bir şehirleşme dönüşümü, yapılanması düşünülebilir. Dönüşüm diye bir tek şehri düşünmek, çorap söküğü efekti ile akıl almaz tehlikenin eşiğinde olmanın, biliniyordu veya bilinmiyordu gibi bir oyalanmayı kaldıramayacak kadar gerçekler duruyor açık seçik. Halk anlamıyor uygulaması Türkiye için asla geçerlilik bulamaz, uygulanamaz.
Kanun açığı diye hep altını çizmek istiyorum bir refleks gibi. Avrupa, İngiltere, Amerika o kadar çok kanunları kağıtta olduğu halde, neden en çok insan dışı ticaret o ülke insanları tarafından gerçekleşebiliyor olduğuna üzülüyorum. İnsanı, insanlıktan saptırıcı bir girişimcilik süsüyle, arsızlık boyutuna ulaşmak demek olmamalı. Uygarlık, bilim, ilim dengesinin sağladığı bir bilinç ile gelişmeyi şart kıldığı ile, işin kolayına baş vurmak ayıptır. Bir gelişme denilemez ona. Ne kadar usandırıyor olsa da, ne kadar cazibeli olabiliyorsa da, kötü bir hal peşinde seğirtmemeli. İletişim ve ilgileşim sağlıklı bir bilgi ve bilgilenmeyi gerektiriyor.
..
Kaliforniya,
şöyle rastlantıyla bir portakal yiyerek
yaşamak için güzel bir yermiş.
Her yıl bir parça da IQ kaybedilirmiş.
Amerika´ya kritik yok!
Onlar, parayla satın alınabilecek zevkin en iyisini biliyorlar
hem politik sisteminin bir gerçeğine de inanıyorum:
Tanrı bir Amerikan cumhuriyetçisidir, Noel baba da demokrattı.
Hoca Nasreddin'i öyleyse tanımıyorlardı....
..
Çakal görünce sevgiyi uçan kuşları, kışalayan çirkindir
Halk ağzında kimi vakalarla söylenen, baykuş şirindir
Hazım, sindirme, sindirim, benimseme, kabul edilme
Hazımlı, yersiz davranışlara aldırmayan, dayanan sadece
Hazımsız mide ne yaparsa, davranırım şaşmadan öyle
Hazımsızlıklara hekim gibi mimari tutuşa usta büyürüm
Gecikmeye bile kıyamam, konu vatan olursa sevgimde
Harcayamam hiç bir göz ardılığa bir saniye bile …
..
Yeryüzünde Amerika, İngiltere, Avrupa kağıt üzeri zırt pırt yazılanlarla huy edindikleri ahlak dışı ticaret, ahlak dışı saldırı, ahlak dışı kışkırtı, ahlak dışı cezalıları kurtarışı cirit atıyorlar vatan yüreklerinde, doğayı zina etmekte, insan haklarını ezip geçmekte… Kanun açıkları diyerek bu terörlüğe cüretlerinden hepsini şiddetle kınıyorum! Çocuk ticaretini bırak çağrısı bu!
Hayvanlar, çocuklar, milli değerlerde maddi, manevi geçerli olmak üzere, ülkeler arası kaçakçılığın suçüstü yakalanması yetmiyormuş gibi, çocukların davar gibi süründürülmeleri karşısında daha hala; ‘burada sefil büyücek, bizim zenginliğimizde rahat büyüyecek’ diyen Amerikalı, Fransız çocuk ticaretçisi bu eşkiyalara suçlarının içeriği olarak, sözüm ona evlatlık keyfiyeti de dayatarak kaçırılmak istenen ülkelerde bu çocuklar için beklenti olarak:
- ilaç için denek, plastik ameliyat için denek, psikolojik, bedensel, ruhsal işkenceye denek, organ bağışı için denek, savaşçı olarak denek, kiralık katilliğe hizmete denek diye sayısızca suçlamalar sayılmalı…
İngiltere’de sadece 1700’lü, 1800’lü, 1900’lü yıllarda bu denemeler şuursuz boyutlarda, özürlüler dahil, ispat olarak yeterliliği geçerli kılınmalıdır! Bu ticarete hangi ülke akıl üretici, hangisi uygulayıcı diye sormanın önemi olacak, tazminatı ağır bedellerle ölçülecek olarak:
Avrupa, Amerika, İngiltere yeryüzünde yaşayan vahşet olarak, yaşamı, ulus varlığını kağıt üzeri değerinde sadece laf bolluğu keyfiyeti hakkıyla taşıyan olarak, ne zaman hangi insanlığa hangi hizmeti verebilmişler de savaşı hep hortlatan, kaynatan olmaktan niye kurtulamıyorlar, ki kanun boşluğunu dahi böyle cezasız elini, kolunu sallayarak bırakılıyor olduklarıyla, şiddetle kınıyorum! Bir PKK’ya Terör diyerek kağıt üzeri, bir düşünce dikkatini hatırlatma karşısında da dil ucu dileği ve gerçeğini ise onaylamaya, anlayışlarına sığdırmaya, insanlığına adım atabilmeye otuz yıl ihtiyaç duyan, otuz bin bebek katliamını gerçekleştiren katile ceza verilmemesi talebine cüret edenlere karşı;
..
Şaşmamak içten değil. Bu soru soruldu, yaşlı, genç, bay, hanım, öylesine parlak, öylesine güzel ve tamamen aynı görüşe dayanan yanıtlardı, dinlediğim. Bu kadar aydın görüşlü bir toplum olduğuyla, Türkiye’de hükümet sorunu niye çalkalatılıyor, anlayamıyorum ben…
Bilgi ulaştırılabiliyor, düşünen de var. Bundan zaten şüphe etmek saçmalık. Türkün doğuşudur düşünmek! İşte en güzel ispattı bu. Peki, ne oluyor Türkiye’me? Her ülke hakkında bu kadar kesin, endişesiz ve dosdoğru düşünebilen bir millet, kendi vatanı hakkında düşünceye hakimiyetini koruyamıyor olan bu son yılların neticelerine şaşmamak içten değil…
Biraz düşüneceğim bunu, ama elimde malzeme yok, hangi konu çerçevesinde araştırıp derleme çalışmaya cüret edeyim diye… çok ilginç bu bilinç ve bilginin Türkiye içinde, Türkiye hakkına işleyemiyor oluşu… çok ilginç… bir iç savaş yaratmayı hep başarılı olarak hayatta tutan Demirel’den beri hükümetlerin hepsi ve AKP’de toplanan bu bütün pislikler, demokrasi hayata hiç sokulmasın emeğinde direniyorlar daha ve daha da güçlüce… laf ebeciliği oynu cirit atıyor daha beter halde… şehit sayısı yüksek oldukça sırıtan gözleri içimi bulandırdığı için, gözümü kapatıyor, dinliyorum sadece… ama o görüntülerde kustuğum az değildi… midem çok hassas… vicdanımın midesi hassas…
İçerdeki bu çelişkiler halk değil, para değil, bilgisizlik değil, kürt bile değil… sadece kökten dinci züppelik… Kürtler burada yine seçkin kurban, hata ile hep hatalara sığınmaya zorlayan planlardan çıkamaz kolay kolay… haşiş verilmiş gibi bir tutum ile çorap söküğü gibi kullanılan malzeme edilmiş o zavallı mahlukatlar… hep yobazlığa araç… öyle de olacaklar çaresizce… bu yüzden onlar sorun değil… Kürt buna engel olmadıkça, yem toplayanlar bu maşa keyfine taviz vermemeye çabalayacak…
Önümüzde yemek var, kaşık tutmaya ellerimiz bağlı… ne tuhaf bir durum bu… Amerika nerde sıkarsa, sıkışırsa kaçar o… kalan ne olacak peki? O işte çok önemli… orada Avrupa var! Avrupa bunu çok iyi yapıyor… Amerika öğrendi sanıyor ama, iş ustanın elinde netice veriyor olduğunu durmadan, burnundaki sümüğü gibi siliyor Amerika… Avrupa, IRK kıyımını alnında damgalanmış davarlar gibi dolandığı ile akıyor tarihin sayfalarına…
..
boş bir hayal geçti ansızın şimdiden
yine o
şeklini bari biraz tarif edebilsem...
sevilirlikte bu demokrasi Amerika, Avrupa
bir belki...
kağıt üstü laf altı yaşayan uzakta yakında
Terörizm, karın doyuruyor, rejimi tavında
ciriti diyete kata soka...
Ekim 2007
..
1968’li yıllarda Almanya’da RAF örneğin, kimileri yeşiller partisinde sempatidir, bir kısmı hapishanedeydi, çıkartılıyorlar yavaş yavaş… Onların artık Terör değil… Fransa’da, İngiltere’de, Amerika’da adları artık Kürt! Yani, Avrupa Kürt diye bir kovdukları bir geri getirdikleri Terörler!
İnsan hakları denilen katliam ruhlu şebekelere artık dosyalar sunalım! Hem insan hakkı diyor, hem o tüketilen ülkelerin sayısını saymıyor… Ama, daha bu çalışma için bile, onlardan, o insan hakkı masrafını istemek şartıyla! Her evrensel çalışmaya evrensel kasaları var... insanlığa harcanmıyor ama asla… öylesine bir hal ki, laf bulmayı ancak, Goethe, Schiller çağlarının düşünürleri belki başarırdı …
Evrensel Terörlük doğurmasıydı bu! diye şimdilik anlatamıyorum... bir konu ile bunu çalışmayı denemeye çalışırım... halbuki anlaşılabilirdi... belki, bir toplum davranışı olarak, psikolojik zayıflatmanın, sosyal insan, az sosyal diye asosyal diyelim buna, insan tavırlı diye fırsatı yaratıp, bunu kullandıkları bir örnek olabilir buna...
Türkiye’de aynı kargaşa ile kardeşi kardeşe düşürme oynunu hep aynı seyrettirme cüretleridir, Afganistan’a bir neden yaratarak saldırı, Irak’a uydurulan bahaneyle saldırı… Vatandaş olarak Türk diye tanımlanan, ama işlev olarak kürt diye kışkırtılan, islamın ılımlı bilmem ne kışkırtıcılığı benzerleri… bu hep saptırıcı, her fırsatta ama yine Türk deyişler karşısında;
Oysa, Türk = insan sever diye asırları aşan ecdadımız saygıyı yeryüzüne benimsetmiş, yüreklerde saygı kazanmış yürekliklerdir!
..
Saat 20’de jeopolitik analiz’i dinledim, iyi ki varsınız… Emeğinde hiç yorulmayan yürek, teşekkür ediyorum! Parmaklar diye düşünürdüm zaman zaman, işte şimdi en güzel anlamını dinledim; Bilek = Ulus = Türk = Vatan
Bilek taşır beş parmağı, her biri biraz o düşünceden, biraz bundan etkilenip de ayrışmaları toplayandır Bilek = Ulus = Türk = Vatan. Hayran oldum bu düşünceye. Bilek…
Yahudi ile Kürt benzeşmesine gen alanı niye çalışıyor? Kürt ile Türk neyi paylaşamıyor? Türk değil de Yahudi dedirtmeye niye yırtınıyor şu güç taslanan ülkeler? Şu at başı gidecek Türkiye Cumhuriyeti Şirketi hükümetin de bu aynı taslanma ayağı… anladı… anladı hükümette olduğunu… anlayacak daha, Türkiye Büyük Millet Meclisine verecek hesabını… Yırtıldıkça yırtıklar denilecek işte! ... Şu güç taslanmayı yırtınan yırtıklar işte… yeryüzünde…
Bir ulus içinde bir parmak olarak biraz azı çoğu olabilir, azınlık hisleriyle de, doğallığıdır ulus varlığında ve bir güzellik… çirkinleşirse bir ulusu parmaklamaya o cücelik taslağına bürünerek, o sefilliğine topladığı zavallılar zarar, ziyan…
Federe beylikler fırlaması şu hükümet, kürdün felaketliğine bir büyüğü…Kürt ile çok sürdü, uyanır millet diye, bu yeni büyüklüklerini soktular oyuna, sokulanlar da iştahlı güya…
Avrupa, Amerika büyüklüklerinden bir yenilik mi oluyor bu yani? Hiç başka bir şey beceremez mi bu ülkeler? Bir insanlık mesela… Amerika, Avrupa’da da şerefli insanlar var, onların şerefine iyice yaptım demiyorlar daha… şüphe ediyorum, şerefli insan varlıklarını acaba ne yaptılar? Kestiler mi nefeslerini, boğdular mı? ....
..
Ah canım dünya! Din, doğa, kültür, yaşam varlığına
Savaş yaratılar bitmiyor…
Doğa ağlatan hallere hız almaya yeşiller
Terör kucaklatanlar
İnsan yaşamı hallere kurtarış türeyenler
Terör soluklatanlar
Ortalığı kurcalamaya Yahudi hep benzerlikler
Medyayı da türetiyorlar…
..
Ben oyuncaklarımı istiyorum diyorsam, bu şirinliğin hakkı için, özüme, çekirdeğime inerek, bir daha kafa kafaya yarenlik etmeyi de bilmeliyim. Dış siyaset menüsü bu hafta beş ayrı lezzetle süslüyor küresel sofrayı demiştim, beş sağduyumla güvenimi okşuyorum. Afiyetler, sofra bereketiyle dolu olsun… Benim nefsim yemiyor bir kaybolmuşluğu… Ayıbı olan gocunur dedim bir an, neden olduğunu unuttum… Şöyle devam ediyorum, unutkanlığımı acıtmamak için, güzelliği tanı demiyorum, bilmek zorundayım gereği bu… Kışın dondurucu soğuklarında, dağda mayo ile kayak yapan var mı? Bilgi de yüreğin kıyafetine şekil, renk değil diyelim, hatırınız kırılmasın, aklımın gıdası, gönlümün sofra zenginliği…
Anlaşabilir miyiz böyle? Batı da bunu yemez…. Yani, bazen öyle yer, bazen böyle der an serkeşliği nedendir acaba? Doğuda doğar zaten her şey. Doğuştur onun hissiyatı. Batıştır batının hissiyatı. Amerika bir göç ziyareti. Canı sıkılmış bundan, güç hocalığı taslıyor… Bir şaka mezesi sadece. Oynamayı öğreniyoruz gördükçe.
Terane oyunları ithal midir, oyunun bir türü müdür? Önemi var öyleyse. Var olan her şey soru olabildiği an, ki olabiliyor ve oluyor’a ilerliyor olacak, varlığının önemidir: Bir çekirdek düşünce veya düşüncelerin çekirdekleri…
Çekirdek ve tohumlanması önümüzde şimdi. Kafa kafaya verip düşünmek; çekirdek ve tohumlanmasını bir düzeyde düzenliğinin açıklanması, gelişmiş, gelişmekte ve gelişmemiş olgularıyla bir süreklilik doğallığı ile çoğalışı, yeni bir düzeyde yeni bir düzenliğinin olduğu haliyle ve olabileceği bir hal içine daha geçişi, daha erken bir teşhis yardımları olabilir…
Yardımlaşmanın kafa kafaya verileri, paylaşım olarak, bir tohumun filiz, dal, yaprak, çiçek, meyva oluşu ve oluşuna kadar, hem birer birer emek alanları gelişmesi oluyor, hem ‘doldurt borcu çek arabanı’ fiyaskoları paylaşıma ‘peçe’ olgusu olarak doğuyor… Tohum yine tohum, filiz yine filiz, çiçek de öyle, meyva da, bir ürün olarak farklı düzeyde, ya düzenlerini düşünenler olacak, ya düşündürecekler…. İşte bu ‘düşündürecekler’ hal üzücüdür. Zira, soyu tükeniyor anıdır bu… Küresel ısınmalar bilgisiyle anlatılıyor bu örnekler…
..
Suç ; çocuğa işletilen kürtlük
Örtülü ; kirletilen çocuğa Tarikatlık
Ticaret; dehşetle sindir modacılığı cücelik
Suç örtülü ticaret yeni çağ kurulu kölelik…
Avrupa, halkını çok memeli damızlık sığır etmiş
Yirmi dört saatini akan memelerinden emziriyor
İsviçre, Avrupa taşını sıkıp suyunu çıkarıyor
Amerika, çocuk işçi üreten vahşet krallığı
Çocuk kaçırıp eğitiyor da engelsizce ustalığını
..
Atarlar ortaya iblis avucunda dolu laf curcunasını
Ayıkla hayal pirincin hayal dağında yığılı taşını…
Bu bir kirden aklanmaktır kirde kir boğulduklarıyla
Demek ki rastladık dersen, derler ki oy’du o sert kaya…
Bağış yapmamak da sığar mı hiç insan vicdanına?
Korku büyütülüyor, dağ fare doğurdu bu can pazarlığına
Varacak elbet her şey varacağına ve varlığımızda
Radikal Amerika yaşadı, oynanan bu oyun yurttaşlıktı
..
Kürt, Türkiye içinde bir durum ile püsküllenmedi!
Türkiye’nin kürt diye bir sorunu yok!
Kürt, Avrupa, Amerika, İngiltere'nin terörlük adıdır!
Kürt, Orta Asya planı için oyalama işine seçilen, 1963’de bir karmaşaya yüreklendirilen, yüz verilen, bir ideoloji hayali diye, Maks, Lenin diye genç anlayışları bir hedefe kışkırtıldığını anlamayacak bir ilerleyişe ve organize edilen vurma, asma, kesme gibi iç olaylarıyla, ister hükümet tarafından, ister istenç dışı halk içinden denilsin, önemsizdir, aynı taktikle gelecekte hep zaman kazandıran şaşırtma olarak kullanılacak malzemelerdir…ve bu malzemeleriyle de Tarihe olay pislikleri olarak ve o halleriyle geçecekleridir...
Kürt kavramlı sözcükleri yoktur Türk edebiyatımda!
Türkiye ve yüreğini vatan yaşatarak yaşayan Türk Milleti vardır!
Sorun diye hep bir tarafı bir tarafa saldırtıp, kardeşi kardeşe vurdurma heyecanında kuduzlaşarak ille de sömürge edeceğim hırsında olan güçlü ülkelerin, her gelişmeyi de bu süreçte disiplinli, planlı veya plansız veya uygun bir tesadüf, bir sürpriz de olsa, planlı bir halde biraz dinlendirip, biraz rüzgar edip estirdiler ve fırtına olarak esecekler…akıllarınca… Asya’da da… ve böyle hep yine…ve yine…
..
Gen değişikliği sanki sindirim sistemi bu buluş
Önce bir başörtüsü hemen bir Türban kokuş
Sarıklılar selamlığı kurul denemesi bu ayrışık
Resmin sisli tehdit ardında lafla geriye kaçış
Tuzak tezgahında uyuş, geçiş, dönüş, uçuş, çarpış
Sindirmeyi çaktırmadan yani, usul alıştırmaya yılış…
Tıkanma da var daha, sindirime yavaş yığış!
Ayır kadını, kızı, oğlanı, yuvanı, yurdunu, ebeni
Kap kaç çığlığıyla fırlamış gözlü yakasına yapış
..
İç ve dış borçları en yüksek, toplumu içinden çürümüş
iş ahlâkı, aile hayatı, gençliğinin devingenliği sarsılmış
enerji harcamadan hiç bir şey var edilemez iken
yoktan para kazanmayı Amerika üretiyor…
köleleşme süreciyle paralel
aynı hız, yol ve inançta Batı birlikte tükeniyor...
Geriye iki şey bırakarak üretecek
kelleyi vermek demek bu birincisi silah
..
Türk varlığının anlamlara güven olduğu
Bu hassaslıktır
Düşünmek anadır, diyalog evlatları!
İnsandan insana diyalog kurumları, önce düşünmeye doğmaktır
Sonrası: Düşünceden düşünce doğar
İyi bir sohbet ürünü büyür eser varlığına
Uygarlık, hassas düşünce eseriyle insanlığa hizmet emeği
Emeği benim de, eseri senin mi?
..
Çiçekler aleminde bir gezinti hoş oldu güne
Bir güne karşı sırıtan cumhur gül’üne
Münferit olacaksınız, sarıgül demetlerim acele…
Bir çok adaylıklar toplandılar güncelime
Münferit aritmetiğine dizdirildi şehitlerim düzinelerce
Körlük ayıltıyor güneşin korkusunu bile…
Amerika kendini iyi satıyor, satılık olduğu haliyle
Satın almaya yetmez, karakterin berbat sünepe
..
Hangi gelişmiş ülke ne ile sorunsuz yaşıyormuş?
Her toplumuna bir adil eşitlik dönemi mi yaşamış?
Niye birkaç parçaya bölmeye kalkışmıyor vatandaş?
Yurttaşlık bir ülkede nasıl anlaşılıyor sanılırmış…
Siz bunu Kürt’e sorun, o bunu biliyor:
Sömüren ülkenin havlatılan köpeği
Adı verilmiş PKK bu o terör örneği
Amerika, Avrupa terörünün adı işte Kürt
..
Türkiye Büyük Millet Meclisinde görev için
: Devletin varlığı ve bağımsızlığını, Vatanın ve Milletin bölünmez bütünlüğünü, Milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağına, hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkilaplarına bağlı kalacağına, toplumun huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasaya sadakatten ayrılmayacağına
Vatanı koruyan ordusuyla baş başa kalan milletin
Her birinin vatan bekçiliğine yüreğinde ve alnında taşıdığı
Hakimiyet Milletindir! Bilincini tazeleyerek tek tek
Seçimi tecelli eder andının önderliği ve önceliği ile
Ve hayrını diler….
Büyük Türk Milleti önünde namusu ve şerefi üzerine
..
‘’Die Frisbee-Scheibe hat ihren Naen von einem amerikanischen Kuchen Verpacker, der seine Kuchen auf ainer dünnen Platte verkaufte. Studenten nutzten dise Kuchenplatten als Spielwerkzeug und nannten sie nach dem Schriftzug, der auf ihnen yu lesen war: Frisbee’’’
‚’Frisbee-dilimi adını bir amerikalı pasta paketleyicisinden almış, kendi pastasını kendisi çok ince bir tabakta satıyormuş. Yüksek öğrenim öğrencileri de bu pasta tabağını fırlatma oyunu olarak kullanıyorlarmış ve adını da üzerinde okunan: Frisbee koymuşlar.’’’ Vee...
Kendi imalatımı kendim paketlerim
Adımı kullanma hakkı denileni diye
Hassaslığı bu kadar inceliğindedir
Amerika ruhluluğu ağırlığı incelten
Fırlat at biraz ki keyfin de coşsun hani
..
Orta sınıf halk toplumu elbet gelişmeyi istiyor
Korku kokuyor ve hem bir neden! Ne görülüyor?
Yani Yahudi imanı merhametten mi gaz alıyor?
İtalya hayranlığına mı mafya şirketi özelleştiriliyor?
Örnek benzerliği millet meclisinde damar kuruyor…
Amerika caddelerinde mafyaların döktüğü kan oluğuydu
Korku duygusu şaşkınlığa karışmış merak sarhoşsuydu
Bir sessizlik arası başka dert figanı acizliği ayyuka çıkarken
Süreç ne yarattı kime yaradı da yön değişti birden derken
..
Canım Filistin! Barış diye ölüm kaderi
Umarım çözülecek komedisine ağlıyor yüreğim…
Siyonist ideoloji buna izin vermez
Üç bin yıl eseri bu naneli masal soysuzluğu
İsrail şekildir, Batı şerhası izin vermez
Çelişkiler yumağı teoloji sefilliği
Siyasi amaca ayrımcılık yumurtlayan bakteriler
Nerdeyse orda yaşamalı Yahudi mahlukatlığı icadı
..
İyileşti mi bilmiyorum, aslan, panter ıslah edip şov yapan -Amerikalı? - bey, doğasına aykırı ıslah emeği verdiyse de, bir kez insan dalgın olabilir, bu da insanlığın doğallığıdır, yataklık oldu, öyle kaldı galiba…
Doğası insan aykırıcılığı olanları toplayıp eğitime almaya nerden finans sundular da düşünüldü bu diye ilk soruyla başlar kargayı bile güldüremeyen tiyatro sahnesine dikenli kirpi ederler eğiticilerini, her göründükçe eğitilmeye alınan, büzüşür eğiten, değil mi?
Cumhuriyetimizin kurucuları: Bütün Şehitlerimizin iki tane hedefi vardır. Birinci hedefi bu vatan için şehit olmak. (ikinci hedefi ise vatana düşman ayağı değdirmemek. Bunu onlar başardı ya biz ne yapıyoruz?
ne yapalım... para karşıtı vatan, türk, bayrak lafı bol keseden, hükümet seçtik işte... oturmuş ordu işinden konuşmaya büyüyoruz daha ne olsun... şeref mi? hükümet seçiyorum diye düşmanı sokmak... ıslah evini de meclise doldurmak... Anayasa hedefine, tam yüreğimizin ortasına ayak sokturmaya, şerefi pisi pisilemeye aritmetiğini de burnumuzun önüne sürttürmek... becerdik... daha ne olsun... becerilsin emeğine süper oy takviyesine destek ortaklığı… bol toplayacak birinden biri paylaşması… bunlar biliyor be pazarlığı… eee… ticaret aritmetiği...para yettikçe, elbette…
Araplar çekti parayı Amerika, Avrupa, İngiltere’den, onların hastanesini, okulunu, araştırma merkezlerini, askerlerini ödemek yerini doldurmaya, onların aynı ayarından birini Orta Asya projesi için Türkiye’ye de hoş gelişler. Afiyeti seçilen düşmanların ziyafetine, onların eteğinden dükülürse seçenlere de biraz yaraya daha, büzülen kirpiliğimizle de, boşaltılacak toprağa nasip olacak büzüşmek daniskalığı, millete de masal var işte, neyimize yetmiyor ki? Az bile! Yetmez tabi:
..
„Yaşam hepimiz için güzellik sunmuyor mu? “
Diyordu bir halk felsefecisi yakın geçmişte…
O güneş küçüğüm, zenginlere ancak bir içinlik
Bize, kamburlarımız terleyene kadar hep eğiliş
Irak, yavrum ve Amerika dünya aşırı öncülükle
Çılgınlığın ruh karartısı! Çocuk işçiliği doğumu
Sayısızcalıkta utanç çağı diyor bugün buna usum
Dünyaca ileri öncülük! ...acaba değişebilecek mi?
..
Küreselleşme, özelleştirme örtenekleri
Mazlum ülkelere bu beyin ameliyatı
İç düşman ve düşmanlıkları
Yaptığı sözüne, sözü yaptığına
Uyduğu kadarıyla etkinlikler sinsiliği
Yürütülemezliğinde yüreklenmeli adları, sıfatlarıyla….
Vatana, dillere yılışanlar
Kültürel soykırımla uğraşanlar
Bu suçu en derin o işleyenler
..