AMCAM
On yaşında küçücük bir çocuktu.
İlkokulu yeni bitirmişti.
Eğitimine devam etmek istiyordu.
Köyünde ortaokul yoktu.
O zamanlar sekiz yıllık eğitim
Mecburi değildi.
Ne yapmalıydı?
Kime gitmeliydi?
Bilemiyordu…
*
Birgün bütün cesaretini topladı:
“Baba,ben okumak istiyorum,
Beni şehre götür.”dedi.
Babası baktı, durdu,düşündü…
Sonra “Ağabeylerin okumak istemediler,
Zorla gönderdim;
Okumadılar,kaçtılar.
Ya ya sende öyle yaparsan? ”dedi.
Küçük Çocuk kendisinden emin bir vaziyette:
“Yok, yapmam öyle bir şey”dedi.
“Tamam” dedi, babası.
“Öyleyse ağabeyine bir şans daha verelim,
Üçümüz birlikte,
Şehre amcanızın yanına varalım;
Eğer kabul ederse,
Yanında kalın,okuyun…“
*
Günler günleri kovalıyordu.
Küçük Çocuk heyecanlandıkça heyecanlanıyordu.
Eğitimine devam edebilecek olmanın sevinci,
Ailesinden ayrılacak olmanın hüznü vardı.
“Olsun”dedi, kendi kendine.
“Okuyacağım ben,
Hem kendime,
Hem aileme,
Hem de Milletime
Faydalı olacağım..”
*
Okulların kayıt zamanı bitmek üzereydi.
Küçük Çocuk:
“Baba, kayıtlar bitiyor;
Ne zaman yolcuyuz? ” diye, sordu.
Babası: “Yarın şafakta İnşallah“ dedi.
Şafakla birlikte yola çıktı
Baba ve oğulları.
Öğlene doğru ilçeden otobüse bindiler,
Ve Sarıkamıştan Bursaya yolculuk,
Başka bir deyişle,
Eğitim yolculuğu başladı.
Tam bir gün sürdü yolculuk.
Ertesi gün öğlene doğru şehre,
Amcalarının yanına vardılar.
Babaları daha önce telefonla
Haber vermişti durumu.
Hem büyük ağabeyleride orada calışmaktaydı.
Amcalarının elini öptü çocuklar,
Kardeşler sarıldılar birbirlerine...
Önce eve gittiler,
Yemek yediler,
Dinlendiler...
Ertesi gün hep beraber okulun yolunu tuttlular.
Bir kaç okul dolaştılar.
Hepsinden boynu bükük olarak ayrılıyorlardı.
Zira her okul kapasitesini doldurmuş,
“Yeni öğrenci alacak yerimiz yok” diyorlardı.
Son olarak “İmam Hatip” Okuluna gittiler.
Ordaki müdür muavini:
“Büyük oğlan zaten öğrenciymiş,
O’nun kaydını alırız buraya;
Fakat küçük için yapacak bir şeyimiz yok”demişti.
Durumu analttılar Küçüge.
Biçare kabullenmek zorunda kaldı.
Tam bu sırada Muavin:
“Eğer isterseniz, Küçüğü,Kuran Kursuna, verelim.
Okulunada seneye başlar.
Ne dersiniz? ” diye, sordu.
Hep beraber “olur” dediler..
Fakat kurs yatılı idi.
Küçük: “ Ne fark eder ki?
Öylede ailemden uzağım, böylede.
Abilerim var gerçi yanımda,
Ama olsun,
Okumak için onlardan da ayrılırım“ dedi.
Aradan bir kaç gün geçince,
Muavinden “Küçüğün işi tamam,
Kurs Hocası sizi bekliyor” diye,haber geldi.
Haberi alınca hemen vedalaştı Küçük,
Babasıyla ve ağabeyleriyle;
Amcası ile bir arabaya bindiler;
Doğruca Kursun olduğu köye gittiler.
Köyün adı Alaçamdı.
Çok güzel, yemyeşil bir köydü.
Kendi köylerine hiç benzemiyordu.
Evler ikişer, üçer katlı, çatılı,
Yollar asfatlı,
Su sesleri köyün içine kadar geliyor,
Köy halkı, her geleni
Sevgi ve muhabbetle karşılıyordu.
*
Kursa varınca
Hoca efendi karşıladı onları.
Küçüğün kaydını yaptıktan sonra,
Talebe başkanını çağırarak Hoca:
“Evladım arkadaşınıza yer gösterin,
Dolap verin;
O da artık sizlerle kalacak;
Beraberce okuyacaksınız.”dedi.
Amcasıylada vedalaşan Küçük,
Kursta kalmaya başladı.
Önceleri ağladı biraz.
Sonraları baktı ki yalnız değilim.
Benim gibi yaklaşık elli çocuk daha var.
Onlar nasıl kalıyorsa,
Bende kalabilirim..
Zaman geçtikçe arkadaşlarıyla tanıştılar,
Kaynaştılar, anlaştılar...
Bu arada derslerde başlamıştı.
Kısa zaman içersinde diğer çocuklar gibi,
Kücükte Elif-Ba’ yı sökmüş,
Kurana geçmişti.
Hemen müjdeyi Amacasına iletti:
“Amca, Kurana geçtim;
Hocamız, herkes evinden birer Kura-ı Kerim getirtsin,dedi.
Bana bir Kuran-ı Kerim gönderir misiniz? ”
Babasından isteyemezdi Kuranı;
Zira babası çoktan köye geri dönmüştü.
Haberi alınca Amcası cok sevinmişti.
“Allah’ım sana şükürler olsun.
İçimizden bir yavru yetişecek;
Ardımızdan hayır dualar okuyacak İnşallah“
Diye dualar etmiş;
Hemen bir Kuran-ı Kerim alarak,
Kursa ekmek taşıyan şoföre vermiş,
O da Kuran-ı Kücüe iletmişti.
*
Küçük çok hevesliydi.
Her geçen gün,
Daha da iyi okuyordu.
Bir gün okuyamaz oldu yavrucak.
Hocası sordu:
“Yavrum neyin var? ”
“Hocam, gözlerim ağırıyor,
Bu yüzden okuyamıyorum“ dedi.
Hocası hemen Amcasına haber saldı;
Küçüğe bir kaç gün izin verdi.
*
Amacası Küçüğü karşıladı.
Gözlerinden öptü:
“Üzülme yeğenim,
Yarın doktora gideriz,
İcap ederse birde gözlük alırız,
Eskisinden de iyi görür,
Eskisinden de iyi okursun İnşallah”dedi.
Sabah erkenden S.S.K ya gittiler.
Baktılar, sıra gelecek gibi değil,
Hastalarda hizmetten memnun kalmıyorlar.
Amcası, bir an durdu,düşündü.
Küçüğü kolundan tuttuğu gibi
Doğruca özel bir hastaneye götürüdü.
Muayene ettirdi.
Doktorun yazdığı reçeteye uyugun ilacı
Ve gözlüğü hastaneden çıkar çıkmaz aldı.
Sonra yeğenine döndü:
“Sen yeter ki oku yeğenim,
Ben sana daha neler alırım neler...”
Diyerek umut verdi..
Küçük çok sevinmişti.
İlaçlarına devam ettikçe
Ağrıları azaldı.
Gözlüğü önceleri garipsemişti,
Fakat zamanla onada alıştı.
Bu arada kursa dönmüş,
Derslerine kaldığı yerden
Daha bir gayretle sarılmıştı.
Zaman dur durak bilmeden geçiyordu.
Derken kış, tüm sertliğiyle gelip çatmıştı.
Burada da kış, tıpkı kendi köylerindeki gibi
Sert, karlı ve soğuktu.
Haliyle çocuklar ne kadar dikkat etselerde,
Soğuktan etkileniyorlardı.
Bir sabah uyandıklarında,
Bir kaç çocuk altına kaçırmıştı.
Küçükte aralarındaydı.
Çok utanıyordu.
Daha önce hiç başına böyle bir hal gelmemişti.
Hocası hepsine izin vererek:
“Gidin muayene olun,
İlaçlarınızı alın,gelin“ dedi.
Küçükler hep birden izine gittiler.
Küçük, Amcasının yanına vardığında ağlıyordu.
Utancından ağabeyinin dizinin dibine girmiş,
Amcasına ne diyeceğini şasırmıştı.
Amcası: “Utanma yeğenim,
Derdin ne ise söyle ki,
Devasını bulalım”deyince;
Küçük çekinerekte olsa:
“Şey Amca, ben altıma kaçırdım” diyebildi.
Amcası gülümsedi:
“Üzülme yeğenim,
Bir sen değilsin altına kaçıran.
Böyle soğuk havalarda
Bazen gelir insanın başına böyle haller.
Hem bak sana bir sır vereyim,
Duyduğuma göre;
Koca koca adamlar bile kaçırıyorlarmış altlarına”dedi,
Ve karşılıklı gülüştüler...
Ertesi günü beklemeden eczahaneye gittiler.
Durumu eczacıya anlattılar.
Uygun bir ilaç verdi eczacı.
Küçük, bir kaç gün kullanınca
Hasatalığı geçiverdi.
Amacası yine tekrar eder diye endişeliydi.
Küçüğü alarak meşhur “Kapalı Çarşı’ya” götürdü.
Küçüğün ağzı açık kalmıştı.
Hiç o kadar dükkanı bir arada görmemişti
Daha önce.
Sırayla mağazaları dolaştılar.
Bir mağazaya girince Amcası:
“Tamam yeğenim, aradığımızı bulduk.
Gel bakayım yanıma;
Giy şu mestleri.
Nasıl? Tam Oldu mu ayağına? ”diye sordu.
“Evet” dedi, Küçük
Bir çift mest ve lastiğini aldılar.
Sevinç içinde Kursuna geri döndü Küçük.
Artık ayaklarıda üşümüyordu.
*
Ayda bir Hocaları iki günlük izin veriyordu.
Her izine gelişinde Amcası:
“Bu ay ne ögrendin?
Hangi sureyi ezberledin?
Siyer okudun mu?
Namazlarını geçirmiyorsun degil mi? “
Gibi sorular soruyor;
Küçük öğrendiklerini anlattıkça,
Ezberlediklerini okudukça,
Seviniyor, adeta mestoluyordu..
*
Nihayet Kurs sezonu bitmişti.
Küçük kendisine güvenenlerin
Yüzünü kara çıkarmamış,
Emeklerini zayi etmemiş,
Kuran Kursunu birincilikle bitirmişti.
Amcası, yeğenini bu başarısıyla
Ve bin bir renkte dua ile
Köyüne yolcu etti.
*
İlerleyen yıllarda Küçük,
Bir yıl daha kaybetmesine karşın
Okumaya devam etti.
Orta okulu okudu.
Liseyi bitirdi.
Meslek Yüksek Okulundan
Tekniker olarak mezun oldu.
Fakat Küçük, bir dönem calışmayı değil,
Kursta Hocalık yapmayı,
Talebe yetiştirmeyi tercih etti..
Genç yaşta olmasına rağmen
Yaklaşık üç yıl boyunca
Talebe hizmetine devam etti.
Sonra bir vesile ile
Yurt dışına çıktı.
Zaman içinde evlendi.
Çoluk çocuğa karışınca,
Gittiği ülkeye yerleşti.
Küçük, büyümüştü.
Fakat Amcasının emeklerini hiç unutmadı.
Her fırsatta aradı.
Halini hatırını sordu.
Amcasıda Küçüğü unutmamıştı.
Ölüm döşeğinde iken:
“Benim cok yeğenim var,
Ama biri var ki,
O, çok uzaklarda,
Gelemez yanına,
Fakat öyle hissediyorum ki,
Duaları hep yanımda”diye söylemiş.
Bu hadiseyi duyan Küçük
Çok duygulanmış,
Gözyaşlarına hakim olamamıştı.
*
Küçük ne kadar büyüsede
Amcasının küçüğü idi.
Amcası bu cümleleri konuştuktan
Bir kaç gün sonra komaya girmiş,
Ruhunu Allaha teslim etmişti.
Haberi alan Küçüğün,
Amcasının cenazine yetişmesi mümkün değildi.
Çünkü cenazeyi hemen defnetmişlerdi.
Amcası: “Ardımzdan hayır dualar edecek,
Bizi hayırla anacak,
Bir yavru yetişiyor “dememiş mi idi?
Küçük, Amcasının bu sözlerini hatırlıyor,
Ve Rabbine şöyle niyazda bulunuyordu:
“Allah’ım, Amcam,
Ben, Kuran okurken sevinirdi.
Ben, Kurandan bir bölüm ezberleyince sevinirdi.
Ben, ilimden bir mevzu öğrenince sevinirdi.
Ben, talebe okutunca sevinirdi.
Ben, sohbet edince sevinirdi.
Allah’ım, Sen ki, Alemlerin Halıkısın;
Sen ki, bizi yoktan var edensin;
Sen ki, bize hayat verensin;
Sen ki, her halimizi gören ve bilensin.
Sen, Senin rızan için okunan Kuranlara,
Öğrenilen ilimlere,
Yapılan sohbetlere sevinenleri,
Elbette affedersin.
Ben şahitlik ediyorum ki:
Amcam tüm bunlara sevinirdi.
Sen, Amcamı affet;
O’na, rahmetinle muamele et;
O’na, kulum, de;
O’nu salih kullarınla arkadaş et;
Ve Kabrini nur ile doldur.”
Amin.
Bu yazıyı okuyan kardeşim, sende Allah rızası için, Amcamın ve
vefat etmiş olan bütün müslümanların ruhuna hediye olmak üzere,
Bir Fatiha ve üç ihlas okur musun?
21.10.2008
Yusuf AkkayaKayıt Tarihi : 21.4.2012 22:57:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Sizi ve değerli çalışmanızı yürekten kutlarım....Emeğine, yüreğine sağlık....
Başarınızın devamını......kaleminizin tükenmez olmasını diliyorum....Nice başarılara....
Selam saygı sizedir......
Hayat hikayeni şiirleştirip anlatman, çok güzel.Aslında ibret alınacak bir konu.Bir eli yağda bir eli balda olupta okumayanlara, ders olarak analatılmalı. Kardeşim hem şiirini hem başarını canı gönülden tebrik ediyor,sevgi ve selamlarımla ALLAH mutluluğunu daim etsin
TÜM YORUMLAR (5)