Ne de güzel bir şarkıdır aslında da bu aralarda beni anlatıyor adeta. Her ne kadar 7 ciltlik Karpuz Kesme Tekniklerinin Derin Analizi ve İrdelenmesi diye bir kitabım varsa da yine de sevmiyorum karpuz kesmeyi... Bu işleri bizim evde hep hanım yapar.
Ben yazarım kitabı, onlar okurlar feyz alırlar ve de keserler karpuzları. Ben de hominigırtlak ancak yemeye yardım ederim. Ama güzel yerim ha karpuzu da, yedikten sonra karpuzun kabukları teşekkür bile ederler bana ''Vay be abim sen de ne güzel karpuz yermişsin meğer.'' diye...
Bir de kabak çıktı mı karpuz, o zaman işte insanın başından aşağıya kaynayan kaynamayan bütün sular dökülüyor. İyi de kardeşim zurnada peşrev olmaz ne çıkarsa bahtına, karpuzda da durum aynen böyle billahi... Hayır elime alıyorum karpuzu, tık tık vuruyorum, ne iş oğlum kabaksan söyle diyorum, onda tık yok.
 
Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında.
Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...
Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan...
Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...
Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...




Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta