İnsanlar, hayata dair bir amacı olduğu için yaşarlar ve yine amacına ulaşmak için mücadele ederler. Hayat insanları kolektif yaşamaya mecbur kılar ve insanlar farklı niteliklere sahip olduğundan yalnız yaşamayı olanaksıza eşdeğer tutar.
Farklı özelliklere sahip insanların oluşturduğu bir düzen belli haklar çevçevesinde bir düzene oturtulmuştur. Ve insan kendi hakkını olabildiğince kullanma özgürlüğüne sahiptir ta ki başka bir insanın özgürlüğünü kısıtlamayana dek. Koşula uyan her bireyin birbirlerine karşı geçerli kuralları vardır.
Karşıt insanların bize verdiği koşulların idrakı ne kadar zor gözükse bile hayata karşı empoze etmemiz gereken mevcut düzenler vardır. Ve yine bu düzenlerin yıkımı, bizim getireceğimiz hiyerarşi ile olur. Mevcut koşullara kendi koşullarımızı benimsetmeden ne bizim hayal ettiğimiz bir ortam oluşur ne de mevcut koşulların boyundurluğundan çıkabiliriz.
Var olanın, kanlı ya da kansız çözümlenmesi yeni bir diktalık dönemini getirmez aksine bunun mücadelesinde yeni bir özgür yaşamı bize getirtir. Bunun gerçekleşmesi için insan ölümleri elbet olacaktır ama artık duygusallığın zamanı kalmamıştır. Ve birçok insan ölecek diye haksızlığa uğrayanlara sessiz kalınmayacaktır.
Elbette öldürülmesi ve ölmesi gerekenler suçsuz kişiler değildir, suça barikat olan ve ortalığı kaosa çevirenler olacaktır.
Her insan zoru dayatan anlayışa büyük bir mücadele vermelidir. Nitekim her şey bir insanla başlamaktadır. Bu konuda ünlü düşünür Victor Hugo ''Her şeyin başlangıcı küçüktür'' demektedir. Ve yine başarının sırrını insanın özünde olduğunu Napoleyon ''İnsan kendini fethetmesi zaferlerin en büyüğüdür'' sözleriyle dile getirmektedir.
İnsan ancak duygusal yoksunluğu yaşadığı an kendi zaferinin mücadelesini verecektir. Bu şartların olmadığı hiçbir yerde kolektif yaşamın mümkünatı olmayacaktır.
Boş paçavradan oluşan insanın taktiği bu düzene karşı olmaktır ve onurlu mücadelenin savaşçılarına yaratacakları düzenin imkansızlığını dayatmaya çalışmalarıdır. Asıl amaçları elit kesimden olmaya devam etmek istemeleridir ve her koşulda onlara itaat eden bir koyun sürüsünü istemeleridir.
Yakın tarihte bir savaşın çıkması kaçınılmazdır ve boş emellerin mevcudatı dikta sahiplerini yerle bir edecektir. Kolektif yaşamdan doğacak olan örgütlü savunmanın hırçınlığı, elit kesimi kanlı bir bozğunluğa uğratacaktır.
Her ne olursa olsun amacın doruk noktasına varılana dek.karşıt insanların ve diktalık taslayanların ölümü meşru sayılacaktır. İllegal ya da legal yollardan her türlü hakkı bu amacın doğrultusunda kullanmayı amaç edinmedikçe karşıt olanların yıkımı kolaylaşmayacaktır. Ve asıl amacın yaşamak olmadığını, bir amaç olduğu için yaşanıldığını bilmedikçe hedefe yakınlaşılması da kolay olmayacaktır.
Kendi değerlerine sahip çıkma ve olası saldırılara karşı öz savunma gücünü kullanma, birlikte yaşamanın ve aynı değerlere sahip olmanın en büyük ön koşuludur. Aynı kategoride olan insanlar haklarını korumak için haklarına yapılan her türlü saldırılara karşı birlikte mücadele etmeyi bilirler ve yine, kadın ve çocukların en az oranda bile zarar görmesini önlemek için büyük önlemler alırlar. Çetelere ve Barbarlara karşı ellerinde olan tüm güçleri kullanarak olacak felaketleri önlemeye çalışırlar.
Bunun mücadelesini verirken dediğim gibi elbet büyük kayıplar yaşarlar ama bu -haklarını savunanları- yıldırmaz. Aksine, o kategoriden ölen her bir insan onlara daha fazla güç verir ve öldükleriyle daha da çok çoğalırlar.
Ezilen ve Ezdiren tarafın mutlak düşmanlığı insanlık var olduğu sürece devam edecektir. Kalıcı bir barışın ve refahın sağlanması her zaman için geçici bir süreçtir, kalıcı bir barışın olamayacağı kesindir. Geçici bir barışın sağlanması çok kötü sonuçlar doğuracaktır ve savaş alevlendiği yerden tekrar devam edecektir. Geçmişe baktığımızda Tarih bu durumu haklı çıkarmaktadır. Kesin bir galibiyet üstünlük sağlamakla veya karşı tarafı yıpratmakla değildir, karşı tarafı bozguna uğratarak yıpratmak ve onun sonucunda tamamen ortadan kaldırmaktadır, kesin galibiyet. Eğer karşı taraf tamamen ortadan kaldırılmazsa yıpranan taraf eski gücünü toplamaya devam edecektir ve gücünü kazandığı an tekrardan saldırı ve istilalara başlayacaktır. Üstünlük sağlayan taraf ise uzun süre savaşsızlık dönemini yaşadığı için bir dinlenme halsizliği yaşayacak ve savaşa olan gücü eskisi gibi kalmayacaktır. Karşıt tarafın yeni yapılan saldırı ve istilaları, durumları değiştirip üstünlüğü sağlayan tarafı yıpranan taraf yapabilir, bu kaçınılmazdır.
Doğası gereği özgür yaşam isteyen insanların mücadele içerisinde olduğu en büyük rol haklara yapılan istilalara karşı büyük bir savunma ve onun sonucunda büyük bir karşı saldırış sergilemeleridir. İhlal edilen bir çok şey beraberinde yeni sorunlar getirebilir, bunun için büyük sorumluluklar alınmalı ve o doğrultuda titizlikle üzerinde durulmalıdır. Bu sonuçlarla hareket edilse gözle görülebilir bir fark başarıya doğru kendini göstermeye başlayacaktır.
Kayıt Tarihi : 20.8.2014 12:59:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Mahmut Timur](https://www.antoloji.com/i/siir/2014/08/20/amacin-ne-oldugu.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!