Dün gece oturdum kendi kendime, kendi içimle konuştum.
Bir takım hesaplara girişmeyi üzerime vazife gördüm.
Düşündüm; ilk on yılım, dedim. Uzunca durdum; süt dişlerim ve çocukluğum, dedim. Az somurttum çok güldüm.
İkinci on yılıma geldim, toyluktu gençlikti dedim, geçen zamana ve beni boğmakta olan nefsime az biraz ağladım ve bir çok defa içimin de ağladığına şahit oldum.
Üçüncü on yılıma geldim, böyle giderse ya delilik yada velilik ile hemdem olacaktı minik yüreğim. Velilik; sevgilinin rızasına boyun bükmek, sevgili için dünyadan vazgeçmektir, dedim.
Bana çok uzaktır bu makam, boynum dünya zevklerinden kas katı kesilmiş, dünyalık mal ve mülk hırsımdan başka hiçbir şey için eğilmemiş.
Üstelik, elle tutulur ve gözle görülür ne bir kerametim vardır, ne de çok kıymetli bir amelim, dedim.
Dördüncü on yılımı düşündüm, yaşatırsa Mevlâ, ya herkesi mevtime ağlatacak, ya da gönül yurdunun bu telaşlı fabrikasında çizdiğim, bir kîl-û kâl olan, fani belki sahte bir kaç sevinçli ve mutlu saadet tablosuna gıpta ile baktıracaktım. Burada öyle çok ağladım ki, akan gözyaşlarımdan utandım.
Beşinci on yıla çıkarsam, torun torba, gelin damat gibi kişilere dede ve baba olacaktım.
Altıncı on yılı düşündüm ve sustum. Çok yorulmuştum nihayetinde, onca yıl onca sene, çok kitap, çok insan okumuş ve yıkık şehirlerin o boğucu ve tecrübe kokan havasını solumuştum. Yaş haddi aşınca da anladım, kendimi okumaya fırsat kalmadığını. Dünyanın yorduğu yüreğime minicikte olsa bir umut, bir nasihat etmekti muradım.
Lakin, faniliğin acı gerçeğini anlatmak istiyorken, bu dünyadan ayrılmanın benim için ne kadar zor olacağını ve dünya sevgisini kalbimden hâlâ atamamış olmanın kederiyle, tekrar hüzünde karar kıldım. Ve Bismillah diyerek uyandım.
Kayıt Tarihi : 22.6.2019 13:09:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!