Açtım gözlerimi zifir kuyuya.
Bir yerden çıkagel, belir ne olur!
Dünyam dönüşüyor ziftten koyuya.
Gölgeler diyor ki delir, ne olur?
Görüşüm kapandı cevr-ü cefadan.
Yürüyorum sisli, çarpık bir yolda,
Zamansız düşlere dalıp ayarak.
Hiç olma tutkusu kalır akılda,
Savrulası yapraklara uyarak.
Kışı alıkoyup günlük işinden,
Sen arşın sınırlarını aşmışsın,
Benim yerim kayıp sevda katında.
Sen dünyama dağlar gibi düşmüşsün,
Ben bir satır etmedim hayatında.
Hayat sahnesinde ezber bozandım;
Canımı iste benden, bırakmamı isteme.
Seni sevmek aşk değil daha çok hayat gibi.
Kesif bir çay kokusu geldi, sindi üstüme.
Ab-ı hayat tamam da, zehr-i mey bayat gibi.
Adını karanlıktan, kirden ayıklıyorum...
Beynimdeki kıvılcımlar reddediliyor yürekçe.
İzah edilmiyor bile; ne sebep var ne gerekçe.
Fazla sattı aşk öykümüz; yüksek gelir, rekor tiraj…
Bu en kritik dönemeç, en çetin, en zorlu viraj.
İki el kurşundu kalbimin payı.
Ve çıktı, rüzgârı yalıyor işte.
Ve bir yaş bölüyor bu kutlamayı;
Ve herkes hakkını alıyor işte.
Bir afet gönlümü vurdu derinden.
Daima uzaktan severdim sanma;
Sadece kalbimin lafına uydum.
Sakın korkak diye adımı anma;
Bir umut olsaydı hiç durur muydum?
Görünmeyen his ağıyla örülü
Kaderine mahkûm olmuş, terkedilmiş bu diyarlar.
Ne şen kahkahalar kaldı, ne de masum ihtiyarlar.
Ne bir bayram yaşamışlar, ne kandil, ne de aşure…
Kutsâliyet kalmamış hiç, kısırlaşmış her mefkûre.
Karanlık her tarafım, her bir yanım zift, kömür…
Umudumu hapsettim kanser ilaçlarına.
Seninle sükûnete erdi bu girift ömür.
Adımızı kazıdım çınar ağaçlarına
Yüzyılda bir olsa da, elini tutmak ne hoş…
Suçluyu biraz da aynada ara;
Sen beni kendine layık görmedin.
Zulümde kendini aştın bir ara;
Yine de boynumu eğik görmedin.
Hatırla: Kalp taşır saymadın yâri.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!