Sen hiç ateş tuttun mu?
Yandı mı avuçların?
Bıraktığında kaybedeceğini bildiğin için,
Sarıldın mı acına?
Sen hiç ateş tuttun mu?
Rota yok, dümen yok, liman belirsiz.
Rüzgar sert, yelken yırtık, deniz dengesiz.
Yolculuk zor, yolcular hasta, seyahat vakitsiz.
Deli cesareti bu, gidenler hep sessiz.
Biletler tek gidiş, dönüşler iptal.
Uyudu hüzün hissetmedi ruhum
Tarih son sayfasına geldi umut bitti
Tükendi olmayan, yaşandı hiçlik
Rüştü bela hâlâ yalnız sende sır idi
Feryadı hasadın çilesini çeken gönül utansın
Yaşamak nasıl da garip bu gün.
Üç gerdanlıklı yaşlı bir kadın gibi.
Zengin ve mutsuz sanki.
Sana söylemedim ama gidesim geliyor.
Daha hiç buralarda durasım yok.
Kimsenin suçu değil bu, ben de infazımı tamamladım.
Gitmesem bile burada durasım yok.
Söylenmiyor bazen gitmeler ama gidesim geliyor
Peki ya akşam olunca,
Babalar eve gelince,
Çocuklar okuldan dönünce,
Anneler misafirleri uğurlayınca.
Dönmeyecek misin evine?
Çok kızgınım, kelimelerim felaket.
Bir kahpeye verdim laflarımı,
Hayat, nefes, akış hepsi kıyamet.
Sarı bir humma gibi fena bir hezimet.
Sessizdi giden o gemi.
Deniz coşkundu aksine.
Sahteydi köpükleri.
Ama o mavi çok gerçek.
Ilıktı hırçınlığının tersine
Ve gümüştendi parıltıları.
Bitmeyecek yaşamlar vaadedip ölmek.
Hiç hoş değil bu şekilde gitmek.
Aldatmanın ağababası, değil ki sevmek
Paramparça düşünceleri ile incinmek.
On gün oldu ama bana tam ikiyüzkırk saat.
Hikayeleri yazılmış hayatlar,
Düşünüldükçe ne kadar da sahteler.
Tamam yasak soramazsın diyor.
Kutsal sayılan bütün kitabeler.
Uyanmak zor ve fena.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!