Yüzüm yara bere dolu…Bu yaralar,sanki saksıda yetişen bitki gibi yeşeriyor,ilaçlar kökünü bir türlü kurutamıyordu.İlk baharda otlarla beraber yüzümde de bu çıbanlar,akneler,eziyetli kanlı irinli, meyvesini vermeye başlıyor.Kaşıdıkça kanıyordu.Bir tek çenem,gözlerimin çevresi ve alnım da yoktu, bu yaralardan mahrum kalmıştı,oralarda bir hasar yoktu.
Yüzüm harabe gibiydi.gözlerim ve dalgalı simsiyah saçlarımdan başka suratımda elle tutulacak yerim yoktu.,Ben çocuk halimle o ağrılara,aşağılanmalara nasıl dayanıyordum,bilemiyorum.
Rahmetli Mahmut amcam,memur olduğu için devamlı ilçelerde çalışıyordu,daha sonra Mardin merkezine tayin edildi,amcamın geldiğini ev yerleştirdiklerini anlattılar,vakit akşam ezanı okunmak üzereydi.Ben korku nedir bilmezdim.O saatte anneme haber vermeden, daracık,taş toprak merdivenli,sokaklardan gire, çıka tarif edilen evi bulmak için bazan da duraklıyarak aldım başı gidiyorum.O yıllar aydınlatma yok sokaklar karanlık,dedim ya korku nedir bilmezdim.Taşındıkları,tarif edilen eve ulaştım.sanki mum yakmış da beni bekliyorlardı,o zamanlar okula bile başlamamıştım.Demek ki 5-6 yaşlarında vardım,ama dün gibi hatırlıyorum, kaşımda sanki amcam duruyor,unutulacak gibi değildi,o engine anlamlı bakan gözleri…Amcamı hatırlıyorum.O engin yeşil-mavi arası gözler,Ulu 0nderimiz Atatürk`e benziyordu.yanına koştum,hoş geldin amca diyerekten.şimdi türkçe telaffuz ediyorum.O zamanlar ana dilimiz Arapça,yani anlayacağınız,biz güneydoğulular birazcık da Kolej mezunu sayılırız.Okula yazılıncaya kadar,evde konuşulan dil Arapça idi.
Okula başladıktan sonra okulda Türkçe öğreniyorduk. Ve evdekiler de bizden. Öğreniyordu.bizim ailede ben 4 numara olduğum için Türkçe konuşan vardı,iki ablam,ağabeyim,annem babam.Bir tek baba annem konuşamıyordu.ama konuşulanları anlıyordu.Dedelerim 1560 yılında oraya uç Beyi olarak gönderil-
miş ise de,orada doğanlar hep Arapça dilini ana dili olarak biliyorlardı,çünkü konuşulan dil buydu.Ama şimdi ki gençler,
mesela benim 32 yaşındaki kızım bir tek Arapça kelime bilmez,çünkü evde konuşulmuyor ki kulak dolgunluğu olsun
Ama ben Allah”a hep şükrediyorum orada doğduğuma,Kutsal kitabımız,rehberimiz,Allah”ın Kelamı Kuran-ı Kerimi okurken anlıyorum,mealini okumaya gerek duymuyorum.
Verilen mesajı alabiliyorum.Bir lisan bir insan derler ya doğrudur. ve su anda Allah`a şükür ediyorum,iyi ki orada doğmuşum.` bir lisan bir insan derler ya.` Kur`an-i Kerim i okuduğum zaman anlıyorum.Evet,yengem,amcam yalnız misin diye sordular evet dedim,elini öpmeye geldim,gel dedi seni öpeyim.beni alnımdan öptü.ona verdiğim cevap 0nu üzmüştü. beni bu sefer yanaklarımdan öptü`.haklisin amca,alnımdan başka öpülecek yer yok ki yüzümde.`dedim.ve su anda söylenmiş bir söz gibi aklımda.sonra beni ararlar eve gideyim dedim,aman dikkatli ol,Allah var dedim,bana birsey olmaz.eve gittim.Annem babam neredeydin? Diye sordular, Amcamı görmeye gittiğimi anlattım.Korkmadın mi? Yolda karşına köpek çıkabilirdi,ne korkusuzsun diyerek,bana birazcık kızdılar.bir şey olmadı,işte geldim.Bir şeyim de yok. dedim.
10-06-2009 Mountain View Kaliforniya
Vehbiye Yersel
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta