Almuhtada’nın Sözleri—12— Şiiri - Yorumlar

Ali Osman Yılmaz
827

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Çoban Alinin Hikayesi.
Çoban Ali,akşam olup güneş yerini geceye teslim etmeye başladığında,koyunlarını toplayıp ağılına götürdü.Koyunları ağıla doldurduktan sonra az ötede eski bir tapınağın henüz ayakta duran sütunlarından birinin dibine oturdu.Tatlı bir sıcaklık altında kavalını çıkarıp ovaya doğru güzel nağmelerini yollamaya başladı.
Gece yarısı oldu ve gökler karanlığın derin izlerine ertesi günün tohumlarını ekti.Ali’nin gözkapakları ağırlaştı,duyuları uykuya yenik düştü.Daha yüce bir yerde yaşayan kendi görünmez benliğiyle karşılaştı ve görüşü,genişleyerek,önünde Yaşam’ın gizli sırlarını açtı.Hiçliğe doğru koşturan zaman’ın önünde dikildi; Zaman simetrik düşüncelerin ve berrak fikirlerin ortasında duruyordu.Ali Yaşamında ilk kez gençliğinden buyana gelen ruhsal açlığının ve arzularının farkına vardı,bu arzular,ne dünya şanına nede geçip gitmekte olan zamana karşıydı.Akkor halindeki odunla tutuşturulmuş bir tütsü gibi olan,çağlar kadar yaşlı bir acıyı hissetti.Müzisyenin nazik parmaklarıyla çalgısının tellerine dokunması gibi,büyülü bir aşk yüreğine dokundu.
Çoban Ali,kalıntılara baktı ve sonra birden gözleri açılmış kör biri gibi,tanrıçanın önünde yakılan lambaları ve tütsüleri hatırladı.Altınla ve fildişiyle süslü sunağın üstünde kesilen kurbanlar geldi gözlerinin önüne.Dans eden kızları,Tambur çalanları,Aşk... ve güzellik tanrıçasına ilahiler okuyan şarkıcıları tekrar gördü...Ama böyle anılar bir garip çoban olan Ali’nin yüreğinde nasıl yaşamış olabilirdi ki?
Birden anılar unutulmuşluk perdesini yırttı ve Ali kalkıp tapınağa doğru yürüdü.Büyülü bir güç ayaklarını bağlamışçasına mağarayı andıran girişte durdu.Yere baktığında parçalanmış bir heykel gördü ve ruhunun gözyaşları boşaldı,derin bir yara’dan akan kan gibi gözyaşlarını döktü.Bıçak yarası gibi bir yalnızlık ve kendi yüreğiyle daha o doğmadan kırılmış bir yürek arasında uçurum gibi bir boşluk hissetti.
‘’Kimsin sen’’diye haykırdı acıyla? ’’Yüreğime yakın duran,ama göremediğim sen kimsin? Bana yaşam’ın değersizliğini ve aklın güçsüzlüğünü göstermek için sonsuzluktan gelen bir hayalet Mİsin? Yoksa toprağın yarıklarından çıkıp beni kölesi yapmak ve alay etmek için gelen bir cin Mİsin? Yüreğimi bir güçsüz bırakıp bir canlandıran bu garip gücün nedir? Ben kimim? Ya’kendim’dediğim bu yabancı ben kim? Beni evrenin sırlarının mezhebinin meleği haline getiren,Ab’u Hayat Nektarını mı içtim? Yoksa beni kendime kör kılan şey sarhoş edici bir şarap mıdır?
‘’Ah,ruhun açıkladığı,gecenin gizlediği sen...Düşlerimin göklerinde dolanan ey güzel kadın,İnsan isen eğer bana kendini göster,yok değilsen,Uyku’ya emret de gözlerimi kapatsın ki,kutsal yüceliğini görebileyim.Eğer insansan,sana dokunmama izin ver; sesini duymamı sağla.Seni benden gizleyen bu perdeyi yırt.Eğer buna yaraşırsam,elini yüreğime uzatta sahibim ol.’’

Tamamını Oku

Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta