Allah hayır eylesin.... Şiiri - Mahir To ...

Mahir Toksoy
550

ŞİİR


9

TAKİPÇİ

Allah hayır eylesin....

iki imam yan yana
güya namaz “Kılıyor..”
bak dünyanın işine
kılmayan da kılıyor....

“Allah Büyük” diyerek
melle tekbir getirdi
arka saflar gülerek
selam verdi bitirdi

islamın...beş şartından
bir tanesi denendi
ümmetçilik...başından
başlamadan elendi

abdestsiz namaz olmaz
“MELLE” doğru söylesin
bir acayip manzara
Allah hayır eylesin....

Mahir Toksoy
Kayıt Tarihi : 9.5.2011 12:15:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Kürtlerin Cuma Namazı Hazırlığı 07 Nisan 2011 Perşembe 21:00 Kürtler yarın birçok kentte alanlarda cuma namazı kılacak. Başbakan Erdoğan'ın 'din çimentodur' diyerek Kürt sorunundaki temel stratejisini ortaya koydu. Kürtlerin taleplerini bastırmak için kullanılan bu çimento 'Sivil Cuma' eylemleri ile çatırdıyor. Kürtler yarın birçok kentte alanlarda cuma namazı kılacak. 24 Mart'ta başlayan sivil itaatsizlik dalgasıyla birlikte Kürtler birçok kentte sivil imamlar ardında Cuma namazlarına durdular. Bu cuma günü de bir çok kentte binlerce kişi çözüm çadırları önünde alternatif devletsiz cuma namazı kılacak. Açık alanlarda kılınacak namazlar sırasında vaazlar da Kürtçe yapılacak. Çözüm çadırları etrafında kılınan bu namaz aynı zamanda devletin dini Kürt sorununu bastırmak için siyasi bir enstrüman olarak kullanmasına da “artık yeter” anlamına geliyor. Cuma namazları bu nedenle en çok da AKP hükümetini rahatsız etti. 'DEVLETİN ÇİMENTOSU' “Laik” devletin yıllarca dini kendi çıkarları için siyasi bir enstrüman olarak kullanmasından sonra 2002 yılında iktidara gelen AKP hükümeti, çimentosu kırılan tekçi ve ırkçı devlet anlayışını yeniden birleştirmeye çalıştı. Başbakan Erdoğan bir yandan “tekçi” vurgular yaparken, diğer yandan da “birleştirici unsur” olarak pazarladığı bu çimentoyla kalenin yıkılan duvarlarını yapmaya koyuldu. 2005 yılında Başbakan Erdoğan, Türkiye'de etnik unsurları birleştiren ana unsurun “din” olduğunu savundu: “Türkiye'de ise 30'a yakın etnik unsur var (…) yüzde 99'u Müslüman bir ülke Türkiye'de din bir çimentodur (…) Yine söylüyorum, din bir çimentodur ve şu anda en önemli birleştirici unsurumuzdur. Tarih boyunca bu böyledir” dedi. ÇİMENTO İHALESİ GÜLEN'E VERİLDİ Daha sonra “çimento” ihalesi Gülen Tarikatı'na verildi. Birer asimilasyon merkezi olarak Kürt illerinde faaliyet yürüten Gülen Tarikatı, bir yandan Kürtleri “Türk-İslam” anlayışı ile devlete bağlı tutmaya çalışırken, diğer yandan din ve iktidarı aynı “çimento” ile birbirine bağlamakla uğraştı. Barış, sevgi ve hoşgörü dini olan İslam, Fethullahçı merkezlerde tek ırka ve tek dile dayalı siyasi bir projeye dönüştürüldü. Kürt dili, kimliği ve kültürünü eritme çabası içerisinde olan Gülen Tarikatı, korku ve panik içerisinde sarıldığı iktidar silahıyla saldırdıkça İslam kılıfı altında gizlediği “ırkçı” anlayışı ayyuka çıktı. Gülen Cemaati'nin “çimento” döktüğü bütün devlet kurumlarında bugün ayak izleri açık bir şekilde görülüyor. Tarikat bugün hükümetle ele ele saldırdıkça daha çok deşifre oluyor ve çimento çatırdıyor. BİRLEŞTİRİCİ UNSUR NASIL BÖLÜCÜ OLDU? Bundan altı yıl önce “dini en önemli birleştirici unsur” olarak gören Erdoğan, bu kez din ile “bölücülük” arasında bağ kurdu. Birleştirici unsur birden bire “bölücü” oldu. Başbakan Erdoğan, 5 Nisan günü partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada sivil Cuma eylemlerinden duyduğu rahatsızlığı şöyle ifade etti: “Cuma namazı kıldılar, kutsal dinimizin arasına bölücülüğü soktular.” BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ise şu yanıtı verdi: “Bizim din ve namazla ya da camiyle bir sorunumuz saygısızlığımız yok. Camiler devletin evi mi? Cami Allah'ın evidir. Asıl sömürüyü yapan başbakanın kendisidir. Din onların ya da devletin tekelinde bir şey değil. Devletin yarattığı İslamiyet ve dinin arkasında saf tutmak zorunda değiliz. Halk meydanlarda Cuma namazı kılıyorsa başbakanın yapacağı tek şey buna saygı duymaktır.” Demirtaş, devlet ve hükümetlerin İslam dinini nasıl siyasi bir enstrüman olarak kullandığını ise şu sözlerle dile getirdi: “Bölgedeki hangi imamın ne amaçla bulunduğunu halkımız çok iyi biliyor. Orada alenen cemaat ve AKP propagandası yapanları halk zaten biliyor. Halkımız onları kabul etmez ve elinin tersiyle iter. Zaten halkımız devletin yolladığı Fethullahçı, ırkçı imamların arkasında saf tutmamalıdır da. Bunların JİTEM'den hiçbir farkı yoktur.” KİM DİNİ İSTİSMAR EDİYOR? Demirtaş'ın açıklaması Diyanet İşleri Başkanlığı'nı da gerdi. Başkanlık yazılı açıklamasında BDP'yi 'dini ayrımcı politikaların bir enstrümanı olarak kullanmakla' suçladı. Diyanet, 'Bu mesajları siyasi rekabetin, ayrımcı politikalarının bir enstrümanı olarak kullanmaya yeltenenlere asla itibar edilmeyecektir” dedi. İslam dininin sadece “Türk kimlikli” olarak dayatan ve Kürde ve Kürtçeye yer vermeyen Diyanet'in bu “ayrımcı” uygulamalarından sonra yaptığı bu açıklamaya itibar edilebilir mi? Ayrıca devlet yöneticilerinin açıklamaları ve 24 Şubat'taki MGK toplantısındaki kararlar dinin nasıl ve kimler tarafından enstrüman olarak kullandığını gözler önüne seriyor. Kararlara göre, “Bölge'nin din motifinin etkin olduğu gerçeğinden yola çıkılarak Diyanet ile ortak çalışılacak. İmamlar ve camiler PKK'ye karşı propaganda aracı olarak kullanılacak. Kadın din görevlileri gönderilecek.” Diyanetin Kürt illerinde 1362 camii inşa etmek etme planı yine siyasi bir projeye işaret ederken, devlet politikası kapsamında “özel irşat ekipleri” devreye konulması durumu çok daha açık bir şekilde özetliyor. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın 2011 mali yılı bütçe tasarısında Kürt illeri için oluşturduğu bu 'acil eylem planı' çerçevesinde imamlığı teşvik etmek için 'imam evleri' projesi hazırlandı. Diyanet İşleri Başkanlığı camiler için 80 milyon, imam evleri için 100 milyon TL istiyor. Ekim 2010'da eski İçişleri Bakan Beşir Atalay da Diyanet İşleri Başkanlığı'nın PKK'ye karşı vaazlar üzerinde inceleme yaptığını açıklamıştı. Atalay, bölge illerinde imam-hatip liseleriyle Kuran kurslarının sayılarının arttırılmasına yönelik çalışmalar yapıldığını belirterek, bölgede manevi önlemlerin arttırılacağına dikkat çekmişti. Tüm bunlar İslam dininin hükümet tarafından nasıl siyasi amaçları için kullanıldığını gösteriyor. DTK İnanç Komisyonu Şubat ayında Süryani, Keldani, Ermeni, Asuri, Sünni ve Alevi inanç gruplarını bir araya getirdiği '2. İnanç Çalıştayı'nda, devletin resmi ideolojisini inançlar üzerinden topluma empoze etmesinin ciddi bir sorun olduğunu belirterek, inançların devletin ve hükümetlerin kanunları ile tanımlanamayacağını kaydetmişti.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Mahir Toksoy