Anadolu topraklarında yükselen şövenist dalga,yani sologanvari bazda olsa dahi yükselen milliyetçilik üzerine durmak gerektiği düşüncesindeyim…
Ulusalcılık adı altında yükselen dalga sol kavramların içini boşaltıp demoğojik olarak kullanıyor. Esasen toplumların tarihsel gelişimine baktığımızda temel çelişkinin ulusal meseleler olmadığı açıkça görülür. Lenin’de,Engels’de eğer yanlış anlamıyorsam hiçbir dönemde ulusal meseleleri temel çelişki olarak görmemişlerdir. Fakat belli dönemlerde baş çelişki olarak görülmesi temel çelişkinin yerine geçtiği anlamına gelmez.
Günümüzde de esas çelişkinin emekle sermaye çelişkisi olduğu kaçınılmaz olarak görülmelidir. Emperyalizme karşı mücadeleden dem vuruyorsak, ‘’ulusalcılar kendini öyle lanse ediyor’’ bunun anti kapitalist temelini koymak durumundalar. Anti kapitalist temeli olmayan bir anti emperyalizm başarı şansının olması imkansızdır.Başarıya ulaşsa dahi emek sermaye çelişkisini çözüme ulaştıramayacağından ulusalcılığın gideceği yer günümüzde görülen milliyetçi şovenizm olur.
Kapitalizm kaşısın da emekçinin vatanı, dini, milliyeti ve cinsiyeti yoktur olamaz. Ezilen ve sömürülen sınıfın ortak olduğu payda emekçi olmasıdır. Nasıl ki günümüzde küreselleşen emperyalizmin tek ortak noktası halkları din, milliyet ve cinsiyet gözetmeksizin sömürmek için baskı altına almaksa, emekçinin de buna karşı mücadelesi baskı ve sömürüden kurtulmak için Ulusal değil sınıfsal temelde olmalıdır.
Küreselleşen emperyalizm halkları ve emekçileri sömürüsü altında tutabilmek için yeni kavramlar yeni olgular üretmeye çalışır.Buda yeryüzünde kokuşan karakterini gizlemek için başvurduğu bir yöntemdir. Küreselleşen emperyalizm halkları ve emekçileri sömürüsü altında tutabilmek için yeni kavramlar yeni olgular üretmeye çalışır.
Buda yeryüzünde kokuşan karakterini gizlemek için başvurduğu bir yöntemdir. Çünkü küreselleşen emperyalizm için sömürü esastır,sömürdüğü değil.Nerde hangi şartlarda ve hangi sömüdüğü kütlede değil.Sömürüsü altına aldığı kütle Arap,kürt, türk,acem olmuş veya Müslüman,Hırıstiyan,Budist olmuş fark etmez. Yada sömüren hangi dinden veya etnik kökenden olmuş sömürülen içinde fark etmiyor.
Ulusal bazda bir başkaldırı söz konusuysa bunun gerçekten emperyalizme darbe vurup vurmadığına bakmak gerekir. Aksi ise sömürenlerin ekmeğine yağ sürmekten ileriye gitmez. Bugün ABD Irak’ı işgal ederken demokrasi ve modernleşmeyi bahane etmiştir. Halbuki Sudi Arabistan yılardır adeta ABD’nin arka bahçesi konumundadır. Sormak lazım acaba burada demokrasinin veya modernleşmenin önünü açmıyor da aksine onların dünyadan bihaber olması için feodal rejimleri alabildiğine desteklemiyormu. Çünkü emperyalizm için esas olan sömürüdür. Onun için rejim, din,dil ırk fark etmiyor. Ulusların Kendi Kaderlerini Tayin Hakkını savunmak ulusların birbirinden ayrılmasını istemek demek değildir. Nasıl ki kadınlara boşanma hakkı vermek, bütün kadınların kocalarından ayrılmasını istemek anlamına gelmiyorsa, Ulusların ayrılma ve ayrı devlet kurma hakkını savunmak da ulusların ille de ayrı devlet kurmaları gerektiğini söylemek değildir. Bunu bir hak olarak kabul etmek ve o ulus ayrılmak istiyorsa bunu kabul etmek demektir. Emekçi sömürülen sınıf açısından birlik ve birlikte sömürüye karşı savaşım temel alınmalıdır. Yani bölünmeden yana değil birlike mücadeleden yana tavır alınmalıdır. Fidel Castro’nun şu sözü küresel sömürü düzeninin enik kökeni nasıl kullandığını gayet güzel açıklıyor. 'Umarım Kürt hareketi, Yankee'nin petrol bekçiliğine soyunmaz' diye. Bunu söylediği tarih 1994'dür ve söylediği kişi de Esenyurt belediye başkanı Gürbüz Çapan ve heyetidir. Bu gün gelinen noktada kuzey ırakta etnik kökene dayalı olarak gelişen olgu adeta ABD’ nin bekçiliği konumundadır.
Yeni dünya düzeni meselesini ise günümüzde yaşayarak görüyoruz. Kısaca değinmekte fayda var sanırım. ABD’nin ‘’yeni dünya düzeni ‘’ halkların kendi kendini yönetmesi diye lanse edilir.Halbuki gerçek bunun tam tersidir.Eski tip emperyalizm popülerliğini kaybettiği için yeni kılıflara ihtiyaç duymuştur. Kedine bağımlı ve sömürüsü altında olan ülkelere İMF, DÜNYA BANKASI VE BM aracılığıyla yürütmeye başlamıştır bu politikasını. Ülkeleri borç krizine sokarak orada kedine bağımlı yönetimler oluşturmaktır. Bu borç krizine giren ülkeler ister istemez emperyalizmin dayatmalarına boyun eğecektir. Dolaysıylada ABD’nin dayatmalarına boyun eğmiş olacaktır. Örneğin İMF’den bir borç veya kredi istendiğinde ABD onaylamadığı sürece alma imkanı yoktur. Çünkü gerekli veto oyu 15 tir ABD’nin ise 17 oy hakkıyla veto etme yetkisi vardır. Onun için borç sarmalında olan Türkiye vb. ülkeler mecburen ABD güdümünde politikalar yapmak ve ona göre siyaset yapmak zorundalar. Eskisi gibi doğrudan kontrol etme yöntemini emperyalizm rafa kaldırmıştır. Yapısal reformlar adıyla İMF yeni dünya düzenine uygun olarak bunu başarıyla yapmaktadır.
Mağdur kelimesi türkçede değişik anlamlar yüklennilen bir deyimdir...
Örneğin siyasi mağdurlar kabaca kendi siyasi görüş ve fikirlerini ifade edemediğinden oluşan kitle veya bireylerdir;
Ekonomik mağdurlar gelirin adaletli paylaşılmamasından oluşan kitlelerdir;
Bunun yanında anti-demokratik yapının bir sonucu olan inancını özgürce yaşayamayan inanç mağdurları; kimlikleri asimilasyona tabi tutulan ve kendi ulusal etnik,kültürel kimliğini yaşayamayan mağdurlar vs. demokratik olmayan bir toplumda bu mağdurlar listesi uzatılabilir.
İnkar ve imha hedeflenerek sorunu çözmek mümkün mü?
Anadolu ve Trakya toprakları üzerinde kurulan üstünde çeşitli milliyet ve ulusların yaşamını ikame ettiği toprakların adı TC’dir. Bu milliyet ve uluslar Anadolu topraklarının renkliliği ve zenginliğidir diye dile getirilmesine rağmen, bunun gereği hiçbir dönemde yerine getirilmedi.
Bunda en büyük payı Kürt gerçekliği aldı. Kürt gerçekliği Anadolu topraklarında yılardır ulusal kimliği inkar edilerek ve bu gerçekliği dile getirenler çeşitli bahanelerle susturulmaya çalışılarak susturuldu.Bir taraftan kardeşim derken diğer taraftan dili ve kültürü yasaklanarak asimile edilip yok edilmeye çalışıldı.
Ulusal kimliğini inkar etmesi dayatılarak Kürt halkına 'Dağ Türkü' denildi. Karda yürürken 'kart-kurt' diye ses çıkarıyor denilerek adının buradan geldiği söylenip aşağılandı.Asimilasyonun boyutu bununla da kalmadı. Dili, türküleri, örf ve adetleri, renkleri yasaklanarak bulundukları yerleşim alanlarının isimlerine dahi tahammül edilemeyerek değiştirildi.
Zalimler biliyordu hazırdı plan
Yakılacaktı semah dönen 37 can
Uygulanıyordu yapılan plan
Kara bulutlar yükseldi orta anadoludan
Toplandı yobazlar verildi fetvalar
Vahşet dolu bir günde
Zalim Nurhak dağında
Sesleri çınlıyordu kulaklarımda
Kanlı 31 mayıs sabahında
Kanlı namluların ucunda
Günlerden Salı
Giydim pelerinimi
Aldım elime tası
Uzun zamandır
________boyamamıştım
Gelmişti saçımın boyası
Günlerden Çarşamba
Mesihlik çok sıkıcı
________aslında
Evde Mesih Mesih
________oturmak
Çıkamaz çarşıya
NE YAPTI SİZE
Kendinize gelin dostlar kendinize
Hayvana karışmayın ne yaptı size
İster kangal olsun ister uyuz it
Zarar gelmez dört ayaklı itten bize....
Seni
O arayıpta bulamıyarak
Sevdan ile sayıklayarak
Aşk ile peşinden koşarak
Ağaca değil kalbime kazıdım seni
22/8/2007
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!