GERÇEKTEN GİDİYOR MU?
Öyle paranoyalar vardır ki aslı olmasa dahi,zaman içerisinde gerçekten varmış gibi ete kemiğe bürünür.
Bugünkü ortamı hazırlayan oniki eylülün karanlık dönemidir. Rabıta vb. şeriatçı örgütlenmelere ödünler ve destekler verilerek bugünlere gelindi.
Yaş yolun yarısını çoktan geçmiş. Çok geçirmiş olmasak da görmüşlüğümüz olan bir yaştayız. Yoksul bir aileden gelmemize rağmen okumaya olan meraktan dolayı yüksekde olmasa bir eğitim sevyesine sahibiz.
Fakat ülkemizin aşırı demokrasi ve insan haklarına özen göstermesinden dolayı bu eğitimimizde işe yaramamış,mevcut yapıya deve dikeni gibi battığından bu alandanda uzaklaştırılmışız...Elbette buda anayasal haklarını kullanarak demokrasiyi korumak için silahla kendi yaptıkları anayasayı rafa kaldıran apoletli generaller sayesinde gerçekleşti...
Bütün bunlara rağmen bildiklerimizi sandığımız bir çok şeyi gerçekten bilmediğimizi öğrendim.
Biz şimdiye kadar bir hukuk devletinde yaşadığımızı zannediyorduk. Malesef yanılmışız,öyle bir hukuk devletinde yaşıyoruz ki.Aç kalma hukukun var ve kimse sana birşey diyemez.
İşsiz kalma hukun var, hastahane koridorlarında parasızlıktan can çekişme hukukun var.
Şimdi bize lazım olan demokratik kanunumuz ne diyor.?
Madde 1- İslam Dininin inançları, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek üzere; Başbakanlığa bağlı Diyanet İşleri Başkanlığı kurulmuştur
Demek ki başbakanlığa bağlı İslam dinini yaymak için bir teşkilat kurulmuş. Bunu kim seçilirse o yönetir. Diğer inanç gurupları da buna höşgörülü yaklaşmak durumundadır. Bu kanun burada kapı gibi durur iken bu ülke laik olabilir mi. Ve bu kanuna göre bu devlet İslam devletidir desek yanlış mı olur acaba. İşte ülkemizdeki hoşgörü kavramı bu temel üzerine inşa edilmiştir.
Son zamanlarda çıkarılan şu teskere ne işe yarar ve hedefi nedir.
Tezkere PKK için çıkarılmamıştır; yanı kısacası asıl hedef PKK değildir.Asıl hedef kuzey Irakta kurumsallaşmaya başlayan bir Kürt Devletini engelleme ve kurulmasını sabote etme çabasıdır.Bu ilk adım başarıyla atılmış ve ilk nüvelerini vermeye başladığını görüyoruz. PKK Terörü diye propagandanın derinleştirilmesidir.
Bu gün ülkemizdeki derinler Irak’ın bu bölgesinde herhangi bir devletin kurulması veya bir fedarasyon’un oluşumunu peşinen ilan ettikleri gibi savaş nedeni sayıyorlar.
Bu gün gelinen nokta gösteriyor ki bunu engellemek için elinden geleni yapıyorlar.
Türkiye'yi türban krizine sürükleyen türbanlı hanımlar, Demokrasi denen şeyin özgürlük ve hoşgörü ilkelerine bağlılık olduğunu, Türkiye'de kendilerine yapılanların bu ilkelerle örtüşmediğini sürekli tekrarlayıp dururlar.
Batı toplumlarında türban konusunda kedilerine (özellikle ABD yi örnek göstererek) hiçbir baskı da bulunulmadığını ve kedilerini o toplumların bağrına bastığını,höşgörülü davrandığını söylerler. Bunu söylerken Türkiye de özgürlüğün olmadığını özellikle vurgularlar.
Bunları anlatırken batı toplumları için şeriattın bir tehlike teşkil etmediğini göz ardı ederler. Bunu bilinçli bir şekilde yaparlar.Oralarda insanlar ve devlet kılık kıyafete pek aldırmaz, ama özgürlükleri ve demokrasiyi yok etmeye yönelik en ufak harekete de yaşam hakkı tanımazlar.Bu toplumlar türbanın şeriat özlemi anlamına geldiğini pek önemsemezler.
Günlerden bu gün Pazar..
Dertlerim artıyor azar,azar
Bulmam gereken..
12 havari var….
Çağıralım gazeteciyi
Verelim bir ilan..
BİR MAYIS: EMEĞİN BİRLİK DAYANIŞMA ve MÜCADELE GÜNÜ
Tüm dünyada 1886 yılından beri emeğin birlik dayanışma ve mücadele günü olarak kutlanan bir mayıs, ülkemizdede zor şartlar altındada olsa kutlanılmaya çalışılmaktadır.
Egemenlerimiz bu günün anlamını çok iyi bildiklerinden ne yazıkki korku ve saltanatlarının ömrünü biraz daha uzatabilmek için korku, sindirme, tutuklama,gözaltı ve tehditlerle geçmektedir. Tek amaç bir mayısın kitleselleşmesini ve devrimcilerin, sosyalistlerin halkla buluşmasını kaynaşmasını engellemek.
Hemen
Vatanı vatandaştan kuruyan düzen
Yıkmalıdır vatandaş bence hemen
Birleşip el ele vermeliyiz dostlar
Yeter artık inin sırtımızdan hemen
Önceki yazımda olayı Ermeniler açısından irdelemeye çalıştım.
olaya birde Türk-Müslüman unsurlar açısından bakılması gerekir diye düşünüyorum. 1915 öncesindeki 200-300 yıllık balkanlardaki duruma göz atmakta fayda var.Daha öncede değinildiği gibi buradaki milliyetler Osmanlıdan ayrılarak kendi devletlerini kurmuşlardır.Elbette göz ardı etmemek gerekir ki bu ayrılık güle oynaya değil sancılı olmuştur.Onun için bunun 1915 olaylarına ışık tutacağı düşüncesindeyim.Çünkü buranın tarihini incelediğimizde Türkler ve Müslümanlar açısından büyük trajediler yaşanmıştır.
Bugün batının ve emperyalist devletlerin Ermeniler için gündeme getirdiği olaylar,yani sürgün ve katliam balkanlarda devletlerini kurmaya çalışan milletler tarafından Türklere uygulanmıştır.Biraz tarafsız bir gözle tarihi incelediğimizde olayın bu yönü rahatlıkla görülecektir.1915 teki olaydan 100-150 yıl önce aynı trajedi Türklerin başına gelmiştir.
Çok uluslu bir yapıyı ayakta tutmaya çalışan Osmanlıda bunlar kaçınılmaz sonuçtu.Balkanlardaki milliyetçi guruplar kendi ulusal devletlerini kurup ayakta tutabilmek için yılarca oraya Osmanlı eliyle yerleştirilmiş olan değişik din ve milliyetlere sahip insanları sürmeden başarılı olamazlardı.Özellikle çıkan savaşlar nedeniyle Müslüman ahali varını yoğunu terk ederek balkanlardan sürülmüş ve Anadolu’yu bir sığınılacak son durak olarak görmüştür.Balkanlardaki sürgün ve ölüm olaylarında yılar boyunca beş milyonun üzerinde insan hayatını kaybetmiştir.
Bu sürgün ve göç dalgası Anadolu ve İstanbul’daki halk üzerinde siyasal ve ekonomik olarak büyük bir etki yaratmıştır.Bu gelişmeleri balkanlarda bire bir yaşayan ve hemen, hemen balkan menşeli olan itaat ve terakinin kadrosunun tamamına yakını bu olayları yaşayan balkan menşelidir.Bu kadronun bu sürgünlerden etkilenmemesi olanaksızdır.Çünkü bunların çoğu bu sürgün olaylarının yani terk-i vatan olaylarını kurbanlarıdır.Elbette oluşturacakları siyasette bunu bir ürünü olacaktı.
Balkanlardaki bağımsızlık ve milli devlet olayları ve gelişmeleri Anadolu topraklarındaki Ermeni milliyetçileri de harekete geçirdi.Bunda batı devletlerinin kışkırtmalarını etkisinin olduğu gibi,itaat ve terakkinin çok uluslu Osmanlı imparatorluğunu son ana kadar ayakta tutmaya çalışmasının da büyük rolü var.Batının desteğiyle Taşnak ve Hınçak gibi sorumsuz kadrolar balkan usulü ulus devlet kurma çabalarına girdiler.
Eğer Kürtler,Türkler,Ermeniler,Rumlar ve Anadolu’nun çeşitli milliyet ve inancındaki halklar 20. yüzyıla kol,kola girselerdi bugün Anadolu coğrafyası daha değişik ve yaşanabilir bir coğrafya olurdu
Emperyalist birinci paylaşım savaşında; yani bu dört yıllık macerada, Ermeniler tümüyle kaybeden taraf olarak gözükmektedir.
Bu tespit, gerçeğin ancak bir kısmını yansıtmaktadır. Evet, Ermenilerin kaybettiği doğrudur; zira onlar her şeyden önce 1000 yıldan fazla bir süredir yaşadıkları Anadolu toprağını, daha duygusal bir deyişle vatanlarını,yurtlarını kaybetmişlerdir. İnsanlık tarihinde ve dünya tarihinde Hrıstiyanlığı resmi din olarak benimseyen ilk devletin, Ermeni Krallığının kurulduğu bu toprakları, yüzlerce yıllık tarihe sahip kiliseleri, manastırları, saray kalıntılarını, kendi dil ve kültürlerini geliştirmelerini sağlayan okulları, uğruna nice şarkılar ve şiirler ürettikleri dağları, ırmakları ve şehirleri, bu 1000 yılı aşkın varlığı kaybetmişlerdir.Batılı emperyalistlerin kışkırtmalarına uyan maceraperest komitacıların politikalarıyla, birkaç ay içinde yitirdiler. Bu kaybın, yani yurdunu yitirmenin yol açtığı dram 1915'den günümüze uzanmakta, dünyanın dört bir yanında doğan her Ermeni çocuğu bu dramla birlikte doğmakta, Anadolu'ya uzanan kökenlerini büyüklerinden şu ya da bu yorumla öğrendikten sonra bu kaybın acısını bir şekilde içinde taşımaktadır.
Ancak daha dikkatli bir bakış açısı yegane kaybedenin Ermeniler olmadığını kolayca bize göstermektedir. Bu kayıpta Türkler ve Kürtler de, önemli bir maddi-kültürel birikime sahip bir dostunu ve patnerini, bir anlamda Anadolu ailesinde yetenekli bir kardeşi kaybetmişlerdir. Anadolu'da Tehcir'den
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!