alıp başını gittin ya
şimdi öyle çok rüzgarlı
öyle çok yağmurlu ki şehir
siliyor senden kalan işaretleri
sıra nokta sonrası ilk hecede
ve akşamdan kalma ıpıslak saçlarında
alıp başını gittin ya
umutlarım kaydı
göğümün kandilleri söndü
isyan düştü bütün coğrafyama
yağmalandı duygularım
onlarda tutuşup gittiler sonsuzluğa doğru el ele
söylenmemiş şarkıların nakaratıyla beraber
alıp başını gittin ya
şimdi hazan mevsimindeyim
nihavent şarkılar dudaklarımda
hüznün bin bir çeşidini mırıldanıyorum saatler boyu
şehrin en tenha yerlerinde
umarsızca sözler dökülüyor
ıslak kaldırımlara
belki de hiç duyulmamış
alıp başını gittin ya
yağmurlar yağdı ince ince bu şehre
deli bir esinti önüne kattı tortulanan kederlerimi
gamzeli tebessümler doğurdu gölgeler
hüzünlü kervanlar yürüdü kol kola
karanlıklar arasında gecelerce
bir çolpan misali
münzevi acılara libaslar biçtim
alıp başını gittin ya
şiir-şiir seni yazar seni yaşarım
eylül gecelerinin zamanı yetmiyor
şimdi beynimde en heybetli atları ile atlılar
binlerce cirit atıyor
sağıma dönsem boşluk
solumda onlarca nabız gürültüsü
kan içer gözlerim
artık o eski sokaklara dönecek mecalim yok
başımda avare onlarca soru
unutmaya çalışıyorum saçlarının kokusunu
alıp başını gittin ya
şimdi gizemli bir hüzün
kesik kesik desenler dokuyor göğsümde
kahırlar serpiliyor çil çil koyu dehlizlere
kasvetin her rengi iniyor bir bir
küskün zamanlar eleniyor geceye kalbur kalbur
bahtıma senden yangınlar çalınıyor
dumanı olmayan kıvılcımlardan
alıp başını gittin ya
şimdi sırılsıklam şafak doğuyor sabaha
konuyor bir yağmur tanesi yol kenarına
düşüyor bir yağmur tanesi çam ağacına
gece boyu seni sevmektir
uyku görmemiş gözlerimin bahanesi
iliklerime kadar deli-dolu ve kan ter içinde
alıp başını gittin ya
şimdi bir eylül kuşluğunda güneşe karşı
hazır kıta ayakta duruyorum
yıldızları da yolcu etmek oluyor bahanem
cevap arıyorum
cevapsız bilmecelere
alıp başını gittin ya
şimdi ilk ışıkla sonra bir başka yola yolculuğum
açık kalıyor okuduğum kitaplar
kaldığım yere işaret koyuyorum
kapıdan çıkıp
bırakıyorum arkadan gelenlere seherleri
benim gibi sevenlere
alıp başını gittin ya
şimdi sahralara seher yelleri yayan cereyanlardan
alacalı hayatlar çalınıyor yıldızlı zamanlara
bu son şafakta
ışığın düştüğü yere kilitleniyor düşlerim
çiçek çiçek
alıp başını gittin ya
biliyorsunuz değil mi ne olduğunu ayrılıkların
saçlarıma dokunan o ellerini
sonbahar mevsimini biliyorsun değil mi
gün ışığı görmeyen ev duvarlarına
hapsettiğini gecelerce
en çokta pencereye vuran yağmur damlaları
can yoldaşım şimdi
alıp başını gittin ya
şimdi ardımda dünleri yakılmış sokaklar duruyor
şehrin bulvarları bomboş
ben boş peronundayım istasyonun
rayları hiç tanımadığım beyhude otlar sarmış
gelmeyecek treni beklerken gözlerim
sana olan iştiyakım hiç bitmeyecek
nefes nefes istim buharlarını boşaltırken ciğerlerim
alıp başını gittin ya
şimdi bir sonbahar gününde
kanat sesi doluyor kulaklarıma
koşar adımlı yaramaz bir çocuktan kaçan güvercin
gidip konuyor çınar ağacının dalına
tek tek yapraklar uçuşuyor
çocuk kirli ellerini sürüyor yüzüne
yeknesak bir kalabalığın içinde ben
el sallıyorum sana
elveda
redfer
İlyas Kaplan
Kayıt Tarihi : 2.9.2024 12:34:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!