sesinle gülüşünle
yüreğinin dokunuşuyla
öyle yada böyle
paylaştık sevgimizi az çok...
mutlu ve mutsuzluğumuz
ne çabuk geçti yıllar
hiçbir şey anlamadık
hep böyle sürecek
hiç bitmeyecek sandık
har vurduk harman savurduk
bir yel gibi geldi geçti ömür...
bağımlılıklar yumağından kurtulup
özgürleşelim artık
yeni bir dünyanın güzelliğiyle
yüzümüz gülsün artık
dün bugünün ölümü
yarınsa şimdiye gebe
şimdi ise doğumu yaşamın...
an'ları yaşamaya bak
hayatın sırrı belki burda gizli
her geçen gün,
ömürden bir yaprak misali
uçup giderken;
meğer umutlarımızı da
yanında alıp götürmüş
birer birer...
Görünen şu dünya
Bir düş, bir illüzyon sanki
Arzu ve korkularımızla
Her an değişerek
Öğütüp tüketti bizi
Dünya varoldukça aşk ölmüyor ama bizler bir süre sonra bırakıp gidiyoruz onu. Kimbilir arkamızdan ne kadar çok acı çekiyordur, bizi sevenler...Yaşarken keşke değerini bilebilsek. Doğal ve kendiliğinden oluşan aşk neden bir türlü özgürleşemez ki.. Sözcüklere sığdıramadığımız aşkı keşfettiğimiz gün dünyaya yeniden geliyoruz sanki.. Deneylememiz bir o kadar öznel, bir o kadar da paylaşılamaz olarak kalıyor.. Bize sunulan bilgilerin ışığında özgürleşmeye çalışan bilincimiz, duygusal devinimlerimizin gölgesinde gerçeğin yansımasını görebiliyor sadece.. Sonra da çelişiyor hem kendisiyle hem de var olan herşeyle.. Zihnimiz sanki bir rüzgar olup masmavi gökte bir bulut gibi bizi ordan oraya savuruyor. Bir türlü yağmur olup aşk şekerimizi damağımızda eriterek tadamıyoruz doyasıya. Bencillikten, dar görüşlülükten ve açgözlülükten kurtulan anlayışta, ancak gönül çiçeklerinin kokusu birbirine karışır. Aşk böyle başlarsa, işte o zaman belki yaşanarak gerçek olur...
kendini bil derler
kolay mı bilmek
zaten bilebilmiş olsaydı
aceleci önyargıları aşarak
gerçekleri gören gözlerle bakacak
ve mutlu ederken
Herkes kendi yaşam felsefesini yaşarken adam gibi sorgulayıp irdelemelidir ki yaşadığı hayatın gerçekten yaşanmaya değer olup olmadığının ayırdısına varabilsin..Kurbağanın dünyası kuyunun ağzı kadar misali bu kısacık hayatımızın elimizden anlamsızca alınmasına ya da boş yere akıp gitmesine ne kadar da çok kolay müsaade ediyoruz..,özellikle de önce kendi kendimize sormalıyız bu soruyu.Kim böyle istiyor? Neden böyle oluyor? Neyle ve nasıl istediğimiz hayatı ne zaman yaşamaya başlayıp sürdüreceğiz? ..Oysa hayatın her an'ı en şahane muhteşem güzelliğiyle bize kucağını açmış bizi bekliyor..Ama ancak bunu gönül gözüyle bakabilenler görebiliyor.İşte o gönül gözüne nasıl kavuşacağız,bütün mesele bu? Doğuştanlığımıza nasıl bir eğitimle sahip çıkacağız? İnsan olmanın özellikleri çerçevesi içinde tedirgin etmeden, incitmeden,.korkutmadan,pasifivize etmeden,yüreklendirerek,cesaretlendirerek,sorumluluklar kazandırarak,özgür olmanın bilinci içerisinde özgüvenini kazandırarak kendi olması yolunda üretken kılabilmek,paylaşımcı ve katılımcı olmasını sağlayarak,mücadelelerden yılmayan bir karakter ruhu içerisinde değişim ve gelişimlere açık olgun bir kişilik vererek,sevgi ve saygının ışığında başarı ve mutluluğun herkesin ortak malı olduğuna inandırarak, barışın kardeşliği içinde tüm insanlarla dost olarak adil ve hakça yaşamasını sağlamaktan geçer..İnsan gibi insan olmak niye bu kadar çok zor ki.Yoksa biz mi zorlaştırıyoruz her şeyi.? Bu güne kadar bu kadar güzel şeyler yapılmışsa neden öyleyse insan donanımını adam gibi yapamıyoruz? .Gerçekten de aynı algılamaların bizi farklı yorumlara iten istek ve beklentilerini aynı potada eritecek demokratik bir yolun dünyada bir gün bulunabileceği umudu olmasaydı,şu an ki yaşamamızın belki de bugün hiçbir anlamı,değeri olmazdı?
derin mağrur deniz.
dalgaların dokundu bir kez
tenime
yandı yüreğim
ta derinden
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!