Yitirmişse tılsımını aşk
gözlerde kırılmışsa şafak
bırak mucizeler düşlemeyi
masalcının devinden
imgelemindeki cücenin
buzdan kalelerine
Ey
benim gönlümün engin mahzeni
neye yarar yıllanmalar beyhudeyse şaraplar
Bir gün seni seller sular basacak
kalbimde heyecan ruhumda hüzün
Şimdi ben seni hangi uykularından
hangi rüyalarından toplasam da
saçlarının telinden çiyler düşmese hüzne
bu gece vakti
dökülmese kanayan inciler
kirpiklerinden
Damlacık
Damladın nihayet
Bundan sonra
Ötekilerde sıra
Toplanırsanız bir karanfilin dibinde
Sussam çevremde akbabalar dansı
Konuşsam ses boğan barikatları köhnemiş sarayların
Dönemeyeceğim kadar benden uzak avungan çocuk yıllarım
Yanıtlanmayan sorularım hâlâ yanıtsız
Omürlerden taşar gençliğimde zaptedilemeyen hüznüm,
yine aynı hüzün
Bekleme bilmeyendi. Şeffaf bir
bulut gibi giderdi hep,
Gölgesizdi...hüzündü
Ezgilerini getirirdi rüzgâr
Ateşli iğne gibi. Kulağımın içten içe,
Beni bu kente yalnızlıktan üşümeler getirdi
günlüğümün yedeğinde yitik gülüşler
gitgide hızlandı çalar saat
sabahlarda asfaltın bulanık aydınlığı
akşamlarda kırık dökük kaldırım
arsız unutuşlara taşıdı beni.
Küçüktün sen
O korkak tilkiden azıcık büyük
Bakma şimdi böyle huysuzluk
Yapabildiğine. Daha iki yıl önce
Gün yağmurlarıyla öpüşen
Mayıs sabahında
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!