Erzincanın çayırlı ilçesinin balıklı köyünde dünyaya geldim.
Hayat,küçük yaşta yetim kalmaksa,
Hayat,yalnızlığa nara atmaksa,
Hayat,gençliğinde yoldan çıkmaksa,
Evet,doğru o hayat benim,benim.
Hayat,hasretini görev yapmaksa,
Sözlerim mahçupken zaman alemde,
Dolaşan,tek kelime oda dilimde,
Yanmadan kül eden ateş yelinde,
Çaresiz bakışın adı yalnızlık.
Ben gittim; ardımda hep ayak sesi,
Bu gece, deli uçurumlara açtım gözlerimi.
Yıldırımla kovuldum göklerden,damla olup yağdım.
Hasretin semerini,atabilmiş değilken üzerimden,
Köleliğin körelttiği,geleceğe engel ağdım.
Yağdım deli gözlerinden,söylecekler içimde,
Sahtedir,yoluna solduğun gülün..
Sahtedir,yarının,dünün,bu günün.
Sahtedir semerin,dünyevi ünün,
Yalandır! Gerçekse sadece ölüm..
Sahtedir,ibrikler dolu altının,
Kalbim mühürlü sayende...
Ne sevdalar geçti ne sevdalar.Neler bitti şu dilimde.Ne söyleyemedim ki hala neyim kaldı bu iklimde.Ne bulaştırdın ki bana neden hala sende kalsın! Gülüp geçtiğim devrana neden boynum bükük kalsın..
Ne bıraktın bende ne ki; karanlığı aydınlanmaz! Esrarıyla süregelen acıların da paslanmaz.Senden sonra bütün olay,sende kaldı hep varlığım.Bu nefretin dehşetine yıllar yılı ben tanığım! Ne görünen oldum yare ne görünmez diyardayım.Cesaretle bir dokunsan göreceksin ben burdayım...
Akan gitti gözlerimden damarlara ulaştı ki,çaresizlik her nefiste benliğime bulaştı ki; anladım hastalık sende yayılmaya da yüz tutmuş.Beni bu derde düşüren dermanını tez unutmuş.Kuruttuğuyla kardadır,övünmesiyle uslanmaz! Vefasızlık nehirinde İhsan nasibi bulamaz.Ne istedin benden neki garip görsen acımazsın.Öfken dağları aşarken,nedenini sınamazsın.Şimdi bütün yüzler sensin,bütün sevdalar kapında.. Sevdaya susamış gönlüm,nefretinin baharında.
Kazılmayla bulunacak zerren olsa ben arardım! Sana muhtaç her yönümü dilim dilim parçalardım.Herkes nefretle bakarken bütün yüzlerde sen varsın,sen aşığının dilinde dolaşan büyük yalansın! Ne seninle vardı gönlüm,ne senden sonra bütünüm.Adın sevda olmuş,yalan! Bu divanda geçmez paran.
Nasıl bir büyü bağladı beni sana.Nasıl bir günah süründürdü yıllarca.
Neden hala sen? Ben bulamadım söyle ne olur,neden hala sen?
Alacağın ne kaldı ki hala susuyorsun.Gözün namlu gibi bende, neden öyle bakıyorsun? Titrek kalan ellerime,yarım kalan şu gönlüme,küllerinden eserime düşmanlık mı yapıyorsun...
Ne bıraktın başımdaki belalardan ibaret,gözden akan yaşımdaki yokluğuna serenat,yollarının taşındaki izlerimden kin,nefret... Dolu bir hikayeymissin.Yazılmaya değmezmişsin,okunsan silinmezmişsin...
İşte,kalan son mürekkep akıyor satırlara.Unuttum diyemem bilirsin ama unutmaya çalısacam.Senle geçen günlerimi bundan sonra unutacam!
Bunu senden hariç herkese ve en başta kendime öğrettim.
Ne övgüler içindesin,acılarla beslenirken,
Sen zalimlere gözdesin,uslanmazsın ey İstanbul.
Ben yolunda yine yorgun,bir ümitle seslenirken,
Sen, yaralı dudakların çatal dilisin İstanbul.
Neyime güvenmiştim ki garip gönül pır pır uçsun,
Yer,gök şahidim olsun,yemin dursun bu cihan,
Al bayrağım,gönlümde göndere çıktı inan!
Sana düşman bakanlar,kuyruk acısı olan,
Engel olurmu sana,sayısız binbir yılan.
Göklerdeki fırtına,çöllerdeki sel gibi,
Hazanın rüzğarıydı,daldan kopardı bizi,
Gurbet ele yolladı,köyden çıkardı bizi,
Gölge nedir bilmedim,dertler yakardı bizi,
Balıklı yollarına,bağlarına hasretim.
Dağının eteğinde efkar dostu kaleyi,
Yanıyor şu bağrım gülün elinden,
Kayıyor sevdamız,elin dilinden,
Yıkılır fidanım nefret selinden,
Kırılır kalemim dava yerinden.
Doluyor gözlerim sana bakarken,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!