susacaksın çaresi yok
bebekler gülmeye başlamıştır çünkü gölgende..
kimsesiz çaresiz nefessiz bir sessizlikte büyüyecek nergisler
susacaksın!
çünkü unutulmuş bir asker yarası gururu parlıyor alnında
güneş doğmaktadır uzak bir dağ sırtından
kyrie’nin söylettiğidir..
-Ne saklayacağım Ayşe’yi halâ seviyorum! .-
bütün harabeler saraylar üzerine hayal edilir
ya saraylar? hiç yıkıntıların üzerinde oturduklarını düşünmezler mi?
ölmek için
hiçbir ağaç kovuğunu kabul etmiyordu Yahya,
ve büyüyordu Meryem’in yüzünde ki haya..
çaresiz kalmıştım
yorumlanmaz kabuslar içinde çözülmez kördüğüm..
İhfa,
genzimde karanfil kokusu;
apansız keserek bir haykırışı
dilime ne de güzel yakıştırıyorsun “sus”u..
ince yerindeyim karanlığın İhfa
bir sessizliğin yamacında,
/hiç kimseyi ilgilendirmeyen hikayenin
İshak’a aceleye getirilmiş tarafı/
haykırırsın karanlığa
ıslak mağaralara ağır ağır
Abdullah Zeki Öğüt için..
senden habersiz ne çok yürüdüm sarp yollarında
içine sığmaz delişmenliklerini gördüm.. büyüklüğünden utanıyordun!
kaç gece kaybolsam dedim ormanlarında,
ıssızlığın ki rengarenk çocuklar biriktirir..
Rabbim!
hani heceleyemediğimde yüreğimdekileri,
Musa’nın diline döndüğünde kalemim
hani Harun’suz kaldığımda bir bakıma
denizleri yaramadığımda,
siyah ip beyaz ipten ayrılırken
a
ömrümün belcesine kurulmuş isyan
ve ateş.. ve sor(g) u.. ve kan.. ve ter..
eski bir şarkıyı dinler gibi uzaktan
kaşımda öfkemi sıkıştıran bir çatkı;
(mersin kokmalı her yer ve sevmeliyim seni
kuşkusuz uçsuz kuşluklara da uzanacağız
susacak kursağında vuslat barındıran kumrular
uçsuz bucaksız mısralara susayarak uyanacağız)
yalanlar uydurabilir gece;
ne söylesem duvarlara çarpıyor
kaşınmamış bir yaraya kabukluyorum sesimi..
beton keser.. yara keser.. sen kesersin nefesimi
hasret vurur voltada ağır adım ayaklarım
sevdiğim, yapayalnızlığımız yalpalayarak içerimize kanıyor...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!