'meçhule'
bin yalan olayım
diline dolana dolana..
sıyrılıp tutsak hayallerimden
maviliğinden tutunayım (mı?) sürgün bakışlarına..
umudu sarmalarken sabah salası
kıt aklıma kurt düştü kozasını örüyor,
gözlerimde meçhule uzanan bir sürgün
bakışlarım patladı patlayacak gonca,
bahardan sarhoşum, beynim yalpalıyor
kuşlar konuyor kollarıma, baksana
ayak üstü yazılmış bir şiire
zaman ve mekan sorunu olmadan
en iyi bu mevsimde damlanır!
ne de olsa eylüldür
ve ömre otuz boşverilmişlik düşülmüştür! ..
-Alpay’a ve Ahmet’e-
şarkımızın içinden geçti hülyalı keman taksimi..
bize müsaade ey şehir.. ateşini yaktık kederimizin.
çıkınımızda ki mektuplar zıvanadan çıkıyor
Alpay Murat OĞUZCAN’a
silinmiş bir hafızayı kuşatan sesler
ilkin ardından su dökülmeden uğurlanan
-haydi kalk ta tütün kokan bıyıklarımızı yıkayalım
gücenmesin masalımızı dinleyen çocuklar-
- manifesto -
gece hilal
gece yıldız
gece bin kere Zuhal,
gece yasemin kokarken
şimal şimal..
yar, ömrümün en sıcak çağı,
gidişinle ayrılığı ‘soluyor yapraklar’…
eylülün burnunu sızlatıyor ekim,
fırtınaya tutacaklar güllü-bülbüllü bağı
ince yağmurlar, seni soruyorlar
söyle ne diyeyim yar?
burası karanlığın sağrısı
kızıl sızılar, ağır ağır yaklaşıyor sağımdan..
başım ıssız, nazarım ıslak, kulağım sağır
a benim yatağımın yarısının yarısı..
a benim doğacak güneşimin sarısı..
umutlar saçılıyor saçlarımın ağarmasından!
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!